Obamanın ikinci dönem dış politikasının öncelikli alanı belli oldu. Buna göre Başkan Barack Hüseyin Obama, 17-20 Kasım tarihleri arasında sırasıyla Tayland, Myanmar (Burma) ve Kamboçyayı ziyaret edecek.
Bu aslında hiç de sürpriz bir tercih değil, özellikle de Obamanın sistem içindeki rolünü, misyonunu bilenler açısından. Fakat şaşırtıcı olan, halen içimizdeki birilerinin kendilerine fazlasıyla önem atfetmesi ve Obamanın başkanlık seçimlerini kazandıktan sonra ilk ziyaretini yine Türkiyeye gerçekleştireceğini iddia etmeleriydi. Nitekim beklenen oldu ve bu muhteremler havalarını aldılar. Muhtemelen şu an ODTÜ ormanlarında ya da İstanbulda bulabildikleri yeşil bir alanda bol bol oksijen alıyorlardır.
Diğer taraftan, 2008de başkanlık seçimlerini kazandıktan sonra ilk deniz aşırı ziyaretini Türkiyeye ardından da Mısıra gerçekleştiren Obamanın Uzak Asyaya doğru kayan bu ilgisi haliyle dikkatlerden kaçmıyor. Özellikle de güç merkezinin Batıdan Doğuya doğru kaymaya başladığı bir süreçte son dönem ABD dış politikasına odaklananlar açısından...
Girişte de belirttik, bu program sürpriz değil. ABD dış politikasındaki stratejik önceliklerin kaçınılmaz bir sonucu, aynen 2009 Nisanında olduğu gibi. ABD nasıl ilk dönemde Obama ile küresel güç mücadelesinde İslam dünyasına yönelik olarak Türkiye ve Mısır üzerinden bir operasyon çekti ise, şimdi de bu "onurlandırıcı" ziyaretlerle bu ülkeler üzerinden Çine yönelik ikinci hamlesini yapıyor.
Bir diğer ifadeyle ABD, Çini çevreleme politikasının en zayıf halkalarını oluşturan ülkeler ile ilişkilerini kuvvetlendirmek suretiyle, bölgedeki gücünü yeniden tesis etmeye ve Çine karşı bir "ABD Seddi" oluşturmaya çalışıyor. Bunun yolu da bölgede Amerikan askeri, siyasi ve iktisadi varlığını daha da arttırmaya hizmet edecek Asya ittifak sistemini canlandırmaktan geçiyor. Bu da, "Uzak Doğu BOP"u demek!
"Genişletilmiş Ortadoğu Projesi" üzerinden Kuzey Afrikadan Afganistana kadar uzanan geniş bir coğrafyada dizayn çalışmalarını gerçekleştiren ABD, öyle görünüyor ki benzer bir projeyi bu bölge için de harekete geçirmek üzere. Bunun için de bölgede varlığını meşrulaştıracak bir zemine ihtiyacı var. Bu açıdan, bölgedeki etnik-inanç temelli sorunların, aynen BOPda olduğu gibi, hızlı ve kanlı bir şekilde gündeme gelmesi dikkat çekici.
Bu kapsamda, ziyaretler öncesi özellikle Myanmarda meydana gelen olaylar haliyle düşündürücü. Bölgedeki Müslüman halkı Budistler üzerinden hedef alan söz konusu gelişmelerin kime daha fazla yaradığı da bir anlamda ortaya çıkıyor. (Hatta, Myanmarda önümüzdeki süreçte Müslüman halkın hayatını ve haklarını korumak adına bir takım radikal Selefi örgütlerin eylemlere başladığını da duymaya başlarsak hiç şaşırmayalım, ne de olsa oyun aynı mantık üzerine kurgulu...)
Hiç kuşkusuz, bu ziyaretlerin hedefi Çinin Güney Asyaya açılımını engellemek olduğu kadar, kendi bölgesine hapsetmek hatta bu ülkeler üzerinden Çinin istikrarını çok boyutlu bozmak olarak da karşımıza çıkıyor. Ya da Brzezinskinin "Jeostratejik Üçlü" adlı kitabında da ortaya koyduğu üzere, bu ülkeyi işbirliğine dayalı Avrasya sistemi içerisinde ABDnin güvenilir bir ortağı olmaya zorlamak...
Bu husus, iç politika bağlamında olduğu kadar Çinin bölgeye yönelik, görünürde barışçıl fakat temelde nüfuz alanını genişletmeye, derinleştirmeye yönelik entegrasyonist, işbirlikçi açılımını engelleyici bir takım "tedbirler", adımlar şeklinde de kendisini gösteriyor. Bu kapsamda Afganistan ile başlayan Pakistan, Hindistan, Bangladeşle devam eden hattı Myanmar, Tayland ve Kamboçya ile daha da kuvvetlendirmek ve Vietnam üzerinden geleneksel ortakları Filipinler, Singapur, Tayvan, Güney Kore, Japonya ile birleştirmek, ABDnin jeostratejik önceliği olarak ön plana çıkıyor.
Nitekim söz konusu ziyaretle ilgili yapılan açıklamada Obamanın Taylandın başkenti Bangkoku ziyaretinde, ABD ile Tayland arasındaki diplomatik ilişkilerin 180inci yılını kutlama ve aralarındaki güçlü ittifakı yeniden teyit etme bağlamında Başbakanı Yingluck Shinawatra ile görüşecek olmasına yapılan vurgu oldukça önemli. Bunun dışında, Myanmarın başkenti Yangonda da Devlet Başkanı Thein Sein ve muhalif lider Aung San Suu Çii ile görüşmelerde bulunacak olan Obamanın bu ülkede devam etmekte olan demokratik değişimini teşvik etmek için sivil toplum temsilcileriyle bir araya gelecek olması da, operasyonun kılcal damarlar boyutuna dikkatleri çekiyor.
Bir diğer operasyon ise kendisini Asya-Pasifikte göstermeye başlamış durumda. Bu gelişme, yukarıdaki analizimizi kuvvetlendirici nitelikte. Gelecek yazımızda, ABDnin yumuşak yüzü/gücü Obama ile sert gücü arasında bu bölgeyi irdelemeye devam edeceğiz. Ne de olsa bu süreç Türkiyeyi de çok yakından ilgilendiriyor, her ne kadar henüz bir Asya-Pasifik gücü olmasak da...