Cumhurbaşkanı Erdoğan, W20 Zirvesi açılış töreninde
yaptığı konuşmada, Nobel in siyasi olduğunu ve Nobel in sipariş üzerine
verildiğini ifade ederken, bir bakıma Nobel Barış Ödülü nün artık farklı
amaçlara hizmet etmekte olduğunu vurgulayan Alfred Nobel in torunu Michael
Nobel ve 1946 dan beri verilen Nobel Ödülleri nin kurucusu Norveçli sanayici
Alfred Nobel in istekleri dışında yerine getirildiğini kalemiyle dile getiren
Norveçli avukat ve barış araştırmacısı yazar Fredrik in sözlerini de teyit
edici nitelikte idi.
Zaten, ekonomi dalında Nobel Ödülü ne layık
görülenlerin %41 inin Yahudi asıllı
olması bu siyasi tiyatronun boyutunu ortaya koyması bakımından önem arz
etmektedir. Kendisi de 1901 Nobel Edebiyat Ödülü nü almaya hak kazanan ünlü
Fransız şair René François Armand
Prudhomme nin, Taştan kadınlar Louvres lara sahipler, yaşayan kadınlar ise
açlıktan ölüyor şiirinde belirttiği gibi, bu ödüle hak kazanan birçok kişi göz
ardı edilirken, siyasi hamlelerle ödüle layık olup olmadığı tartışmalı olan
Menachem Begin, İzak Rabin, Şimon Perez gibi Siyonistlerin ön plana çıkarılması
kaygıları da beraberinde getirmektedir.
Yaptığı önemli bilimsel araştırmalarla ön plana çıkan
Türkiye nin önemli bilim adamlarından Prof. Dr. Aziz Sancar ın, yıllar önce bu
ödülü hak etmiş olmasına rağmen kendisine verilmemesi ve umudun tükendiği bir
anda Noel yetkilileri tarafından yeniden hatırlanarak ödüle layık görülmesi bu
tezi doğrular niteliktedir.
Burada asıl vurgulanması gereken şey, Aziz Sancar gibi
bir değerin ödül alması değil, bu ödülün veriliş amaç ve zamanlamasıdır.
Ortadoğu daki belirsizlik sürerken, Türkiye-İsrail yakınlaşmasından sonra bu
ödülün bu bilim insanına verilmesi akıllarda ister istemez müphem soru
işaretleri doğurmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ın, bir süre önce W20
Zirvesi nde Nobel in siyasi olduğunu vurgulayan cümlesi anlaşılan ses getirmiş
olacak ki, Aziz Sancar dosyasının yeniden raftan indirilmesine vesile olmuştur.
Sayın Erdoğan, bu ödülden sonra, W20 Zirvesi ndeki Nobel ile ilgili tespitinin
tam aksi bir uygulamasıyla hareket etmesi dikkat çekicidir.
Türkiye de kamuoyu tam da Nobel Ödülü ne odaklanmışken,
Mardin mahreçli ikinci bir ödül haberleri ulusal basının adeta yeni ilgi odağı
oldu. Mardin Artuklu Üniversitesi ve Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ağırakça ya
verilen Oxford Socrates Ödülü neredeyse Prof. Dr. Aziz Sancar ın ödülünü
gölgeleyecek boyutta manşetleri süslemeye başladı.
Dünya Ligi nde esamesi bile okunmayan ve evrensel
akademik standartlarının çok aşağısında yer alman Artuklu Üniversitesi, nasıl
olur da bu ligde yer alan, Harvard, Oxford ve hatta hatta Prof. Dr. Aziz
Sancar ın North Carolina Üniversitesi ni geride bırakıp uluslararası bir ödüle
uzanabiliyordu.
Oysaki 2015 te yayınlanan The Times Higer Education ın
itibar listesinde daha önce yer alan ODTÜ dahi yer alamazken, URAP ın 2015-2016
Türkiye genel sıralamasında sondan üçüncü olarak 128. sırada yer alan, merkezi
kütüphanesini oluşturamamış, yerleşkesi daha doğru dürüst faaliyet içerisinde
olmayan, Artuklu Üniversitesi ne, Oxford Socrates Ödülü hangi kriterler öne
alınarak verilmişti.
Ama Oxford Socrates Ödülü nün boyutu tamamen farklı ve
ticari amaca yöneliktir. Daha önceden Uganda ve Somali de iki okula bu ödülün
verilmiş olması ister istemez durumun vahametini daha da farklı noktalara
götürmektedir.
Merkezi Oxford da bulunan EBA (Avrupa İş Kurulu), geri
kalmış ve kalkınmakta olan ülkelerde başarısızlığını örtbas etmeye çalışan
birçok kuruluşa para karşılığı ödül ve unvanlar veren ve bu tür şaibeli
ödüllerle gündeme gelen ve tartışma konusu olan bir kuruluştur.
Para karşılığı verdiği ödüllerle birçok ülkede büyük
olumsuz infialler uyandıran EBA, bir devlet üniversitesi olan Mardin Artuklu
Üniversitesi ne hangi kriterlere göre ödül verdiği ve bu ödül ve seremoni
masraflarının kimler tarafından karşılandığının acilen YÖK tarafından
sorgulanması gerekmez mi
Bu yapılmadığı takdirde, devlet üniversitelerine olan
güven azalacak ve burada görev yapan birçok yönetici ucuz yoldan bu ödüllerle
hem başarısızlıklarını örtbas etme yoluna gidecek, hem de kamuoyunu boş yere
işgal etmiş olacaklardır.