İnsanız, eksik ve aciziz. İnsanız, sürekli korunmaya
muhtacız. Dünya bizden büyük ve çoğu zaman ezer bizi büyüklüğüyle. Öyle bir
çöker ki omzumuza, yerimizden kıpırdayamaz hale geliriz. Zordur, ağırdır,
meşakkatlidir dünyada olmak. Bazen her şey üst üste gelir hayatta. Çoğu zaman,
bulutlar eksik olmaz göğümüzde ve karabasan gibi çöker üzerimize karanlıklar.
Hastalıklar, sıkıntılar, bunalımlar... Yalnızlık, çaresizlik, muhtaçlık...
Yorulur yüreğimiz direnmekten Üşür ellerimiz çaresizlikten
Gözlerimiz, bir umut ışığı arar gibi bakar her yere. Tek
bir huzurlu nefes isteriz, bir anlık rahatlama için. Bir bebeğin masumiyetinde
kaybolmak isteriz, günahlarımızı unutmak için. Bir çocuğun gülüşüne saklamak
isteriz gözyaşlarımızı. Öyle bunalırız ki, bazen Yok mu elimizden tutan diye
feryat eder kalbimiz.
İşte o zaman, bizi bizden iyi tanıyana müracaat ederiz.
Bizi en çok bilen ve anlayana açarız kalbimizi. Kimseye diyemediklerimizi O na
deriz. O ndan isteriz, istenecek ne varsa. Yangın yerine dönen gönlümüzü, O nun
merhamet okyanusunda serinletiriz. Sahipsiz kalmış ellerimizi, yine O nun lütuf
kapısına kilitleriz. Boynumuz bükük, sahipsiz, yorgun, bitkin bir şekilde
varırız kapısına ve Ben geldim ya Fettah! deriz. Kapılar sonuna kadar açılır
önümüzde. Bir kez daha eğerek başımızı Yalnız Sana kulluk eder ve yalnız
Senden yardım dileriz deriz...
Bu niyazın günde beş kez tekrar edilmesinin adıdır namaz.
Zor ve meşakkatli bir yolda sendelemeden yürümeye çalışırken, durup
soluklanabileceğimiz bir duraktır. Dopingimizi almak ve dosdoğru yolumuza devam
etmek için bir dinlenme yeridir namaz. Elest meclisinde verdiğimiz sözü, her
seferinde daha heyecanlı bir Bismillah ile yenilemektir.
Namaz dinlenmedir, toparlanmadır, yenilenmedir. Dünya ve
içindekilerden sıyrılmak ve mutlak varlığa sığınmaktır. Anadan, yardan,
evlattan, işten, yemekten, uykudan, okuldan, gezmeden, eğlenceden, sıkıntıdan,
üzüntüden... Kısacası her şeyi bir tekbir le geriye atıp Rahman ın huzuruna
varmaktır. Senin için sıyrıldım her şeyimden, kendimi bile attım bir kenara ve
Sana geldim ya Rab demektir. Canan a ulaşmak için candan vazgeçmek ve O nda
hayat bulmaktır.
Namaz Hz. Adem in üç yüz yıllık gözyaşıyla ıslattığı
pişmanlığını her kıyamda tatmaktır.
Namaz, Gül Nebi nin elinden tutup miraca çıkmaktır.
Cebrail in Ben, bir adım daha atarsam yanarım dediği Sidret ül Münteha ya,
her gün beş kez uğramaktır.
Namaz, her gün Hz. Musa yı selamlamak, Hz. İsa yla
tanışmak, Hz. İbrahim le kucaklaşmaktır. Yusuf peygamberin güzelliğiyle arşın
azametini aynı anda izlemektir namaz.
Namaz, bir buçuk milyar müslüman ümmetiyle aynı tarafa
yönelmek ve aynı secdede buluşmaktır. Kardeşlik ve sevginin gönüllerde doruğa
ulaştığı yerdir namaz.
Namaz eşitliktir. Zenginin fakirle, yaşlının gençle,
güzelin çirkinle aynı zeminde buluştuğu, bir kişinin bir diğerine üstünlüğünün
malıyla, şan şöhretiyle değil, yalnızca takvasıyla olduğu adalet meclisidir.
Namaz, insanı kötülüklerden alıkoyan ve her ne iş
üzerinde olursa olsun, doğruya yönelten bir pusuladır.
Namaz, günde beş vakit okunan ezanıyla, insana vakti
hatırlatan bir alarmdır. Müslümanın her dakikasının kıymetli olduğunu ve daha
kıymetliye ulaşmak, O nun arşının altında gölgelenmek için kendisine verilen
bir nimet olduğunu, yankılanan her Allahü ekber nidasıyla hatırlatır. Zamanın
sahibi için, günde beş kez içtima yaparak hayatın akışını bölmek ve zamanı
durdurmaktır.
Namaz, kıyamda şehid edilen Hz. Ömer in yüzündeki şehadet
sevincini görmektir. Secde de üzerine deve pisliği dökülen Gül Sultan ın, hiç
bir pisliğin (!) aklının alamayacağı tertemiz gönlüne gönlümüzü eklemektir.
Ayağına saplanan oku namazda çıkarmalarını isteyen Hz. Ali nin, secde aşkını en
derinimizde hissetmektir.
Namaz ahiret inancına çift dikiş atmaktır. Çünkü tam
manasıyla ahiret inancı olan ve bütün bu nimetlerin geçici olduğunu bilen bir
insan, Rabbinin karşısında boynunu bükmekte zafiyet göstermez. Rahman a
verdiğimiz kul olma sözümüzü her an yenilemektir namaz.
Her şeyden önemlisi, bizi yoktan var eden Rabbimize
borcumuzdur. Bir damla sudan yaratan, hayat veren, şekle bürüyen, bütün evreni
bizim hizmetimize sunan ve dört tarafımızı nimetlerle bezeyen Zülcelali vel
ikram olana, ikramlarından dolayı şükürdür, teşekkürdür.
Kılınan sağlam bir namaz, her şeyden sıyrılarak yalnızca
O na yönelmiş bir beden, dik bir kıyam, saygıyla eğilinen bir rükû, acziyeti
sonsuz aşkla buluşturan bir secde en güzel şükür vesilesi olacaktır.
Gönlümüzün sahibiyle Hiç bitmese dediğimiz
kucaklaşmamız, bütün dertleri, tasaları alıp götürecek ve sinelerdeki en alevli
yangınları bile söndürecektir. Huzur bulmak ve etrafa huzur vermek için
Allah tan başka sığınacak kapımız yoktur ve bunun en güzel yolu ise, Allahü
ekber deyip kalbi O na kilitlemektir. O na kilitlenen kalpte, şeytanın
girebileceği hiç bir açık kapı kalmaz. Şeytanın ve vesveselerinin giremediği
kalp ise huzur doludur, saadet doludur.
Elbette ki alelade, isteksizce kılınan namaz değil
kastettiğimiz. Son dakikalarına bırakılan, işlerimizin arasına sıkıştırılan,
diziler reklam arasına girdiğinde hızlıca yetiştirilmeye çalışılan ve neticede
bizleri Vay o namaz kılanların haline ki, onlar namazlarından
gafildirler (107/4-5) ayetiyle muhatap edecek bir namaz, korkarız ki zayi
olacaktır.
Seccadelerimizde vardığımız secdelerimizin, Arş-ı Alâ ya
ulaşması duasıyla...