New Yorkta Türkiye ne umdu ne buldu?

Abone Ol

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı öncesi ve sonrası Cumhurbaşkanı Gül ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu New York’ta bir dizi temaslarda bulundular. Özellikle Suriye konusundaki düşüncelerini aktararak taraftar bulmaya çalıştılar. Ancak, istedikleri sonucu elde ettiklerini söylemek mümkün değil. Çünkü, BM’de varılan sonuç Rusya’nın Esad’ı ipten almasından ibaretti. Yani, Türkiye’nin 2 seneden beri katil ve cani olarak nitelendirdiği ve işlediği cinayetlerin hesabının sorulması yaklaşımı taraftar bulmadı. Ve Esad sanki 120 bin kişinin ölümünden sorumlu değilmiş gibi konu getirilip kimyasal silah kullanımına dayandırıldı. Dayandırıldı da ne oldu BM Güvenlik Konseyi’nden oy birliği ile Esad’ı kurtaran bir karar çıktı. Bu karara göre Esad’ın görevden uzaklaştırılması ve hesap sorulmasının önü en az bir yıl kesilmiş oldu. Çünkü alınan kararda Suriye’deki kimyasal silahların 2014 ortasına kadar imha edilmesi öngörülüyor. Kararın özü bu.

Kısacası stratejik müttefikimiz (!) ABD, Türkiye’nin değil Rusya’nın sesine kulak verdi ve Putin’in istediği doğrultuda bir kararın Güvenlik Konseyi’nden geçmesine destek verdi. Türkiye’nin ortaya koyduğu gerekçeler bir kenara itildi. Halbuki Türkiye 2.5 yıldır Esad’ın klasik silahlarla 100 bini aşkın insanı katlettiğini her platformda tekrarlıyor, bunun hesabının sorulması gerektiğini dile getiriyordu ama sonuç alınamadı. Türkiye’nin uluslararası platformda istekleri yerine getirilen bir ülke görüntüsü vermesi mümkün olmadı, bir takım teklifler sunulan ülke görüntüsü verdi. Gerçi, sunulan tekliflere sanki Türkiye’nin isteği ile gündeme gelmiş görüntüsü veriliyor ama, söz gelimi durup dururken Kıbrıs sorununun çözülmesi isteğinin ABD tarafından gündeme getirilmesini birileri izah edebilirler mi Diyelim ki, Kıbrıs konusu çözüm bekliyor ve çözüme kavuşturulmasının Türkiye açısından bir takım faydaları olacaktır… Nedir bu faydalar diye sakın sormayın… Kıbrıs sorunun çözülmesi hususunda Türkiye ile Yunanistan Dışişleri Bakanlarının müzakerelere başlama kararı almasının ardından daha iki gün geçmeden gündeme Maraş’ın Rumlara verilmesi getirildi. Yani daha sorunun çözümü için müzakereler başlamadan Güney Kıbrıs lideri ile ABD Başkan Yardımcısı arasındaki görüşme gündeme geldi ve bu görüşmenin ardından medyaya yansıyan şu haber dikkat çekici, daha doğrusu ABD’nin Kıbrıs’ta çözümden ne anladığını göstermiyor mu

Gazetelere, “ABD: Maraş Rumlara verilsin” başlığı altında yansıyan haberin özeti şuydu:

“Güney Kıbrıs lideri Nikos Anastasiadis, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile Beyaz Saray’da görüştü. Rum basınına göre Biden, Maraş’ın Rumlara geri verilmesini destekledi.”

Yani Güney Kıbrıs tarafı daha müzakereler başlamadan Maraş’ı ele geçirmenin peşine düşmüş ve bunun içinde ABD’nin desteğini istemiş. Bu istek doğrultusunda ABD tarafı hemen Rumların safında yerini alıvermiş. Bu şartlarda Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ilerleme sağlanabilir mi Eğer ilerleme sağlanacaksa bunun ancak Türk tarafının vereceği tavizlere bağlı olduğunu söylemek yanlış olur mu Böyle olunca da durduk yerde bu sorunu BM Genel Kurulu’nda dile getirmenin anlamı neydi

Yine Cumhurbaşkanımız ve Dışişleri Bakanımızın ABD’de günler süren temasları sonunda bir husus daha gerçekleşti. Bu da dünya üzerinde sömürgecilere karşı mücadele veren İslami hareketlere karşı ortak mücadele kararı çıkması. Bu konu gazetelere, “ABD ve Türkiye’den cihata karşı ortak mücadele” başlığı altında yansıdı. Bunun için 200 milyon dolarlık bir fon oluşturulmuş. Oluşturan bu fondan Somali, Yemen ve Pakistan gibi ülkelerdeki cihat ideolojisine karşı mücadele edilecek. cihatçılar bu işten vazgeçmeleri için ikna edilecekmiş… Bu açıklamanın ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile Türkiye Dışişleri B:akanı Davutoğlu tarafından birlikte açıklanmış olduğunu da aktarmak istiyorum.

Bu haberlerin ardından Türkiye New York temaslarından ne umuyordu ne buldu sorusunun cevabını siz verebilirsiniz.