Tarih sadece olayların değil, fikirlerin de dirilmesiyle
tekerrür eder. Siz pasif kalarak tarihin seyrini değiştiremezsiniz. Veya
tarihin seyrine mukabele edemezsiniz. Mutezile mezhebinin doğması ve
gelişmesinin temel nedeni İslami fetihlerle birlikte Müslümanların veya İslami
anlayışın yabancı fikirlerle karşılaşmasıydı. Bu karşılaşma Kur an ve Sünnet
anlayışına tesir etmiş ve yer yer gedikler açılmasına da neden olmuştur. Zira
bir dönem bu anlayışa (İtizal, Kur an-ı Kerim in mahlûk olduğu iddiası vesaire)
devlet de arka çıkmıştır. Mutezile akla dayalı olarak tevile başvurmuş ve bu
tevil kapısıyla birlikte Kur an ve Sünnet kaynaklı bazı hakaiki reddetme veya
tevil etme durumuna gelmiştir. Deccal, Mehdi Mesih gibi gelecekle ilgili
haberleri ya reddetmiş ya da tevil etmiştir. Kimilerine göre, Haşeviye denilen
ahbariliğe karşı aklın yolunu tutmuş lakin bu yolda aşırılığa gitmiş ve
dördüncü yüzyılın sonunda da rüzgârı solmuş ve sönmüştür. Hariciler hasımları
karşısında şiddete yönelmeleri oranında Mutezile de fikri istibdada
yönelmiştir. Abbasiler döneminde devlet çarkı ve erkiyle birlikte muhaliflerini
sindirmiştir. Bu ise gözden düşmesini hızlandırmıştır. Abbasiler döneminde İslam dünyası Yunan
fikriyatı veya yabancı fikirlerle galip pozisyonda karşılaşmıştır. Bu
karşılaşma fikri dalgalanmalara neden olmuş ve Mutezile gibi fikri ekollerin
mayalanmasına neden olmuştur
*
İslam dünyasının yabancılarla ikinci karşılaşma dalgası
Moğollarla birlikte olmuştur. İslam dünyasının Moğollarla karşılaşması mağlup
bir pozisyonda olmuş lakin Moğollara mağlup zeminden galebe çalmayı bilmiştir.
Moğolların örgütlenmeleri güçlü olsa da altları sağlam değildir. Müslümanlar
ise organize olma kabiliyetlerini yitirseler de altyapıları güçlüdür. Kısa bir
süre sonra devran değişir ve Müslümanlar
eski savletlerine yeniden kavuşurlar. Moğollar döneminde ise Müslümanlara laik
Cengiz yasaları dayatılmıştır.
Bu dönemin temel mücadelelerinden birisi akliyat meselesi
değil yasa meselesidir. Amerikalılar gibi Moğollar da Müslümanları
hecin/hibrid hale getirmek istemişlerdir. Bununla birlikte Müslümanlar
yeniden toparlanmışlar ve parantez dönem de kapanmıştır. Hatta Müslümanlar
Moğollarla karşılaşmayla birlikte kendilerini yenilemişlerdir. Karşılaşma ve
meydan okumalar Müslümanların yenilenmelerine vesile olmuştur.
*
Müslümanların yabancı fikir ve medeniyetlerin üçüncü
karşılaşması modernizm ve Batılaşma döneminde olmuştur. Bu yaklaşık 300 yıllık
bir süreci kapsamaktadır. Batı medeniyeti karma bir medeniyettir. Katıksız bir
Hıristiyan medeniyeti değildir. Yahudiliğin tarihi küllerinden dirilişi de
böyledir. Katıksız bir Yahudilikten bahsetmek mümkün değildir. Onu yeniden
şekillendiren inancın kendisi değil, tarihin akışıdır. Bernard Lewis
Müslümanların geçmişte Hıristiyanlarla karşılaştıklarında onları püskürttüğünü
ama Hıristiyanlıktan Batı medeniyetine geçişle birlikte durumun değiştiğini ve
tersine döndüğünü ifade etmektedir. Hıristiyanlık sonrasında Batı nın üstünlüğü
ele geçirmesi karşısında İslam dünyası iki tarz refleks vermiştir. Ceditçiler
ile kadimciler suretinde iki farklı bir refleks göstermiştir. Ceditçiler
modernistlerdir. Batı medeniyeti ile gözleri kamaşmış ve İbni Haldun un
ifadesiyle onları her alanda model olarak almaya ve taklit etmeye
yeltenmişlerdir. İslami modernizm üretebilmek için de tarihten kendilerine kök
aramışladır. Bu da ilk ceditçiler veya modernistler diyebileceğimiz Mutezile nin
fikir köklerini eşelemek ve oradan günümüze damar ve yol bulma ve devşirme
suretinde gelişmiştir. Bu ekole zaman zaman akli ekol veya Neo Mutezile de
denmiştir. Bu ekolün en temel aktörlerinden birisi Mısır Müftüsü Muhammed
Abduh tur. Yeni modernizmi üretmek için
eski veya ilk modernizme köprü kurmuş ve oradan bazı fikirler devşirmiştir.
Günümüzde Fatiha Suresi ve Cüz-i Amme Tefsiri üzerinden yeni bir tefsir ekolü
üreten Muhammed Abduh bu alanda köklerini Zemahşeri de bulmuştur. Bununla
birlikte o Zemahşeri den herkesin aldığı dil ustalıkları veya kalıpları değil
akliyat kalıpları ve tevilat kalıpları devşirmiştir.