1940 yılının öncesinde ve sonrasında Necip Fazıl ın
kültür ve sanat hayatımızda, sanatı ve düşüncesiyle herkesçe ilgi çekici bir
konumu vardı. Şiiri, tiyatro eserleri, hikâyeleri ve düşünce yazılarıyla çağdaş
Türk edebiyatına ilgi duyan yerli ve yabancı bütün kültür adamlarının ve
hazırlanan antolojilerin, ders kitaplarının vazgeçilmez gördüğü isimlerden
biriydi. Bu konumu yüzünden, devlet yöneticileri tarafından bile sürekli
fikirlerine müracaat edilen, görüşülen bir şahsiyetti. İkinci Dünya Savaşı
sırasında yeniden yapılanma ve dünyanın değişen konumu içinde Türkiye ye
yaraşır bir tavır sahibi olma konusunda söyledikleri de ilgi görüyordu. O
dönemde yazdığı gazete yazıları da büyük okuyucu kitlesinin ilgisini çekiyordu.
Maarif davamız konusunda yazdığı yazılar, devrin bakanları tarafından takip
edilecek değerde bulunurdu.
Pek çok fikir adamının aksine, İkinci Dünya Savaşı nın
mutlaka çıkacağını savunması ve muhtemel kamplaşmaların nasıl olacağı konusunda
çok önceden yaptığı tahminlerin benzer şekillerde oluşması, Necip Fazıl a
kamuoyunda büyük ilgi gösterilmesine de yol açmıştır. Ben ve Ötesi nde
topladığı şiirlerinden sonra Çile de büyük sancıları ve çağımızın duyarlığını
modern bir Türk şiiriyle ifadeye çalışması, Bir Adam Yaratmak piyesinde çağdaş
bir trajedi formunda insanın evrensel problemlerini sorgulaması, Çerçeve
başlıklı köşe yazılarında büyük meseleleri kısa fikir yazıları halinde ortaya
koyması, Necip Fazıl ı o dönemde hiç kimsede görülmeyecek nitelikte
özelliklerin toplandığı bir şahsiyet haline getirmiş; hem sanat ve hem de fikir
hayatının vazgeçilmez odaklarından biri olmasına yol açmıştır.
TANZİMATI VE NAMIK KEMAL İ DEĞERLENDİRMEK
Tanzimat ın 100. yıldönümü vesilesiyle Namık Kemal e dair
Ankara ve İstanbul Üniversitesi hocalarına müştereken birer kitap
hazırlatılırken, Türk Dil Kurumu nun yayınladığı benzer hacimdeki bir kitabın
yazarı Necip Fazıl dı. Üçü de 1940 yılında yayınlanan bu kitapların verdiği
izlenim, Necip Fazıl ın o dönemde bir üniversite hocalar grubunun ortaklaşa
yapabilecekleri işi tek başına yapabilir önemde görülmesi...
TDK adına bazı notlar ilâvesiyle yayınlanan Necip Fazıl
imzalı Namık Kemal adlı kitap, Tanzimat döneminin bu öncü şairini ilk kez
farklı bir değerlendirme çabasını ortaya koymaktadır. Bir bakıma, Tanzimat ın
ilânının yüzüncü yıldönümünde, onu en iyi anlayarak öncülerini sorgular
nitelikte değerlendirmeleriyle, Namık Kemal den sonra A. Hâmid in olmak isteyip
de olamadığı şahsiyet olarak görülmüştür Necip Fazıl... Şahsiyeti, eserleri ve
tesiriyle de bu intibaı verir. Şiiri, tiyatrosu ve düşüncesi de yeni.
Böylesine önemli ve etkili bir şahsiyet daha sonra
öylesine parçalanmış bir kültür atmosferiyle karşı karşıya kalıyor ki,
sokaktaki insandan başbakana kadar büyük taraftarlıklardan büyük tepkilere
kadar tek başına göğüslemek zorunda bırakılıyor. Bunun en önemli sebebi Büyük
Doğu dergisiyle ortaya koyduğu tavırdır:
Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam kollarımı makas gibi açarak!..
Bu mısralarda ortaya koyduğu tavrın gerisinde İslâm
düşüncesi vardır ve bu düşünceyle çevresinde olup bitenleri sorgulamaya
girişir. Büyük Doğu nun ilk sayısında bu şuurla hazırlanan Nefs Muhasebesi
başlıklı anketin birinci sorusu, Allah a inanıyor musunuz şeklindedir.
Bilim, sanat ve siyaset alanında tanınmış kişilere yöneltilen sorulara verilen
cevaplar, birçok tanınmış şahsiyetin ne kadar şuursuz bir hayat tarzı yaşadıklarını
ortaya koyar. Yine o dönemlerde yazdığı şu noktalama da onun kendisine ne tür
bir görev verdiğini anlatması bakımından ilgi çekicidir:
Ben şairim, gaibi kurcalayan çilingir,
Canlı cenazelerin başında Münker-Nekir!
Sade şairliği bir cüce işi gören ve gözünün büyük
sanatkârlık ta olduğunu söyleyen Necip Fazıl, gerçekten bir büyük sanatkâra
yaraşan tavırları ve görüşleri ortaya koymaya başlar. Yüzyıllık gidişe dur
demeye ve yapılan yanlışları tek başına kalsa da göstermeye sonuna kadar
kararlı olan bir tavrı kırk yıl sürdürür.
İNANCINA BAĞLI AKSİYONLAR
İnancına bağlı fikirler geliştirmesi, eserler ortaya
koyması ve bu eserlerin anlaşılması için gereken atmosfer için mücadele
vermesi, kendi ifadesi ile aksiyona girmesi onu hem büyük bir sanatkâr, hem
de kahraman konumuna yükseltmiştir. Çünkü mücadelesi yalnız fikir ve sanat
alanında kalmamış, yazdığı yazılar ve yayınladığı dergilerle, hükümetleri ve
devlet mekanizmalarını hedef almıştır. Bu konuda da çoğu zaman yalnız
kalmıştır, ama yılmamıştır.
Necip Fazıl ın ölümüne kadar pek çok sanat ve kültür
adamı tarafından olduğu kadar, üniversite çevrelerinden de destek görememesinin
sebebi, resmî ideoloji ve taraftarlarına karşı yürüttüğü mücadelenin
kararlılığıdır. O yüzden resmî destekli basın tarafından sürekli komplolara
maruz bırakılmış, iftiralara uğramış, dünya çapındaki eserleri görmezden
gelinmiş, eserleri okul kitaplarıyla antolojilerde anılmaz olmuştur.
Onu yalnızca Kaldırımlar şairi olarak anmak; daha sonra
yazdıklarını görmezlikten gelmek ve inancı uğruna yaptıklarını feda etmek,
batıcılığı benimsemiş solcu veya Kemalist aydınların ortak tavrı olmuştur.
Hâlbuki asıl densizlik budur; Necip Fazıl ın 1940 sonrası ortaya koyduğu fikir
ve eserleri küçümsemektir. Çünkü bu eserlerde savunduğu görüş ve tespitler,
bugün yalnız Türkiye de değil, bütün dünyada haklılık kazanmıştır. Batıcı ve
solcu düşüncelerden kopan bütün aydınlar, bugün Necip Fazıl ın kırk yıl önce
söylemek için hapse atılmayı göze aldığı şeyleri tartışıyorlar. Dünyadaki ve
Türkiye deki değişim, hep Necip Fazıl ı haklı çıkardı. Kemal Tahir, Attila
İlhan ve Cemil Meriç ten bu yana batıcı-sol çevrelerde görülen bütün yerli,
millî ve geleneksel değerlere yönelme çabalarında Necip Fazıl ın etkisi her
zaman belirgindir.
Türkiye Yazarlar Birliği nin, On Yıl Sonra Necip Fazıl
adıyla ve bir hafta süreyle düzenlediği 1993 yılı toplantısı güzeldi. Van
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi ile Yazarlar Birliği nin ortak yayını
olarak yayınlanması, pek çok yayıncı tarafından Necip Fazıl Kısakürek adlı
kitapların yayınlanması, Kültür Bakanlığı ndan sonra Türkiye deki bütün kültür,
sanat ve bilim çevrelerinin bu büyük ve dünya çapındaki şahsiyeti yeniden
anlamaya ve değerlendirmeye çalıştığının bir göstergesi sayılmalıdır.
NECİP FAZIL İÇİN YAYINLAR
Necip Fazıl ın ölümünden hemen sonra, beş edebiyat
dergisinin özel sayısı ve on tanıtma, derleme kitabıyla değerlendirilmeye,
anlaşılmaya çalışılması nihayet sonuç vermeye başlamış, Arapça ve İngilizceye
çevrilen eserlerinin yanında, Türkiye deki pek çok çevre onu yeni baştan
okumaya ve değeri üzerinde düşünmeye başlamıştır.
Bu çaba, onun tek parti iktidarına muhalefetini, dünyanın
değişen dengelerine karşı Türkiye nin konumunu belirleme gayretini, kimlik
krizine karşı tarihî ve dinî değerlerimizi ihya çabasını, yakın tarih
değerlendirmelerini, estetik ve ideolojik tutarlılığını anlama ve anlatma
seviyesine gelir.
Yeni nesil de Necip Fazıl ın mesajını anlayabilecek
duyarlığı kazanabilirse, bu, Türk kültür hayatının büyük kazancı olur. Çünkü
onun mesajında, Âkif, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim gibi dinî, tarihî ve estetik
değerlerin savunucularının çok daha temelli bir bileşime ulaştığını ve onun
kişiliğinde, yalnız yirminci yüzyıl sanat ve kültür değerlerimiz değil,
ondokuzuncu yüzyıl aydınlarının batıdan alınan değerlerle ona karşı çıkma
çabası ile divan, halk ve tekke edebiyatlarının tüm güzelliklerinin buluştuğunu
görüyoruz.
Dehâlar böyledir; Homeros, Shakespeare, Hugo, Goethe ve
Dostoyevski kendi milletlerinin değerlerini, aktüel ve politik, tarihî ve dinî
bütün meselelerini kendilerine dert edinmişler ve bunlara eserlerinde yer
vermişlerdir. Onları anlamak, milletlerini anlamakla eşdeğerdedir. Bu anlamda
Necip Fazıl, yeniden keşfedilir ve bütün Türkiye ve çevresinde yaşayan insanlar
için ortaya koyduğu görüşler tartışılmaya başlanırsa, kültür hayatımız için
yeni bir toparlanma ve kısır çekişmelerden kurtulma imkânı verir.
ÜSTAD DÜNYA DİLLERİNDE
Necip Fazıl bütün dünya dillerine tercüme edilecek
çaptadır.
Dr. Muhammed Harb in 1980 den sonra Üstad ı Arapçaya
çevirme çabasında, estetik başarısına da dikkati çekme gayreti vardı. Necip
Fazıl ın şiir ve hikâyelerini İngilizceye ve Urducaya çevirerek onu tanıtma
gayretine giren M. Akhtar Shaikh, piyeslerini de İngilizceye çevirdi. Necip Fazıl ı, Shakespeare gibi
dünya çapında değerlendirip yeterince tanıtmadığımızı anlayamadığını söyler.
Ona göre Türkiye, Necip Fazıl la kendisini çok daha iyi tanıtabilir. Tıpkı
İngiltere gibi...
Bütün bunlar belki parçalanmış ve birbirine kapalı kamplar
halinde kısır çekişmeleri sürdüren kültür çevrelerini uyandırır umudundayım.
Çünkü tarihî, dinî ve edebî değerler, siz onlara bakmayı ve onları
değerlendirmeyi bildiğiniz sürece size faydalı olur ve hayatınıza girer.
Özellikle Cumhuriyet in ilk yıllarında Burhan Toprak ve
Necip Fazıl tarafından keşfedilen ve Fuat Köprülü nün Türk Edebiyatında İlk
Mutasavvıflar adlı kitabıyla aydınlara tanıtılan Yunus Emre, neden sonra Unesco
tarafından dünya çapında anılacak kadar alâka görmüştür. Mevlâna, bizde ve dünyada
sahip çıkıldıktan sonra Unesco nun programına dâhil edilmiştir. Ahmet Yesevi de
yakın dönemde Türk dünyası ile Kültür Bakanlığı nın alâkaları sonucu yeniden
okunmaya başlanmış, bütün Türk toplumlarının atası kabul edilmiştir.
Böylesi alâkalar ve bu tür yayınlarla, Necip Fazıl ın
dünya çapındaki mesajı ile eserleri yeniden değerlendirilip anlaşılabilir...