1994 yılında NATO üyesi olmayan yedi Kuzey Afrika ve
Ortadoğu ülkesi olan Cezayir, Mısır, İsrail, Ürdün, Moritanya, Fas ve Tunus ile
başlatılan NATO-Doğu Akdeniz Diyalogu ve Haziran 2004 te, İstanbul İşbirliği
Girişimi Zirvesi (Istanbul Cooperation Initiative-ICI) sonunda Bahreyn, Birleşik
Arap Emirlikleri, Katar ve Kuveyt ile imzalanan anlaşma ile başlatılan
anti-terör, kitle imha silahları konusundaki işbirliği son zamanlarda hızlı bir
artış trendine girmiş bulunmaktadır.
Başlangıçta NATO nun, özellikle Akdeniz Diyalogu
ülkeleriyle ilişkileri mikro düzeyinde seyrederken, ABD nin 2004 teki İstanbul
Zirvesi ndeki önerisiyle, Körfez Ülkeleri ile daha sıkı ilişkilerin
başlatılması ve ICI çerçevesinde işbirliğine gidilmesi için gerekli adımların
atılması konusu büyük ilginçlik arz etmiştir. İran-İsrail gerilimine neden olan
nükleer silah konusunun sıkça konuşulduğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde `Arap
Baharı adıyla yaşanan gelişmeler ve başta Mısır olmak üzere, bu ülkelerin
çoğunda eski sistemlerin dikişleri attıkça, `NATO-Akdeniz Diyalogu ve `İstanbul İşbirliği Girişimi çerçevesindeki
çalışmalar daha hızlı bir ivme kazanmış bulunmaktadır.
Kasım 2010 da, Portekiz in Lizbon kentinde kabul edilen
yeni `Stratejik Konsept le birlikte, NATO nun, Kuzey Afrika ve Ortadoğu daki
önemli dayanakları olan MD (Akdeniz Diyalogu) ve ICI (İstanbul İşbirliği
Girişimi), yeni denge unsurları olarak öngörülürken, terazinin bir kefesine
Türkiye, diğer kefeye ise Körfez Ülkeleri yerleştirilmiştir. Terazinin asıl
denge unsurunun `biçimsel niteliğini ise İsrail oluşturmaktadır. ABD ve İsrail
açısından hayati öneme haiz olan Mısır ın, dış politik çizgide ödünlü dış
politika izlemesi için öncelikle iç muhalefet harekete geçirilerek mevcut
yönetimin siyaseten akıbeti daha zor bir mecraya doğru sürüklenmesine
çalışılmaktadır.
Türkiye, bir taraftan Mavi Marmara saldırısından dolayı
NATO nun Mayıs 2012 de gerçekleştirdiği Chicago Zirvesi nde İsrail in
katılmasını veto ederken, diğer tarafta ise hızlı bir şekilde `İstanbul
İşbirliği Girişimi ve `Akdeniz Diyalogu ile İsrail in Ortadoğu daki güvenliği
için büyük çaba göstermeye çalışmaktadır.
Bugün, NATO tarafından Suriye sınırına yerleştirilen
Patriot füze bataryaları, aslında ICI ve MD ittifakları çerçevesinde İsrail in
güvenliğini sağlamaya yönelik girişimlerdir. Nitekim İsrail, NATO nun teklif
ettiği `Operation Active Endeavour (OAC) a katılmayı kabul etmiştir. NATO nun
başta İsrail olmak üzere, Körfez Ülkeleri ve bazı Kuzey Afrika ülkeleri ile
askeri, güvenlik ve terör konusunda son dönemlerde yaklaşık bin altı yüz aktivite
gerçekleştirmiş olması dikkat çekicidir.
NATO yu kendi hareket noktaları etrafında kısır döngü
şeklinde çeviren ABD, Kuzey Afrika ve Ortadoğu da kendi çıkarları doğrultusunda
yeni sistemler oturtmaya çalışırken, İran ve Filistin konularında ise Rubicon geçilmeden
gerekli stratejik adımları şimdiden atması manidardır.
ABD nin halkalı kölesi konumundaki bazı Müslüman
ülkelerin, NATO güdümünde gerçekleştirilmeye çalışılan büyük ölçekteki olaylar
karşısında sessiz kalmaları ve buram buram fırsatçılık ve pragmatizm kokan
politikaları gereği, ancak ve ancak ABD ve İsrail in stratejik çıkarları söz
konusu olduğunda harekete geçmeleri düşündürücüdür.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, ABD, İsrail in Ortadoğu da
var olma hakkını savunurken ve ND/ICI vasıtasıyla etkin şekilde korumaya
çalışırken, Filistin de, Müslümanların hürriyet ve özgürlüklerinin ayaklar
altına alınmasına ise göz yumulması acaba Batı nın hangi hürriyetiyle
açıklanabilir.
Bu arada ABD ve İsrail, kendi çıkarları olduğu zaman
doğal müttefiki Türkiye yi ateş hattına sürmeyi bir alışkanlık haline
getirmiştir. Bu yolla, iktidarı manipüle etmeye çalışması siyasetinin bir
gereği haline gelmiştir. ABD Büyükelçisi Ricciardone nin son Güneydoğu
ziyaretini de, ND/ICI çerçevesinde iyi değerlendirmek gerekir kanaatindeyiz.