Nasıl bir başkanlık sistemi isteniyor?

Abone Ol

Başkanlık sistemini savunanlar başta Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan olmak üzere istedikleri sistemin içini doldurmuyorlar. Sadece uygulanmakta olan bazı ülkeleri örnek olarak gösteriyorlar. Sanki söz gelimi ABD’de uygulanmakta olan sistemi aynen kopya ettiğimizde ülkemizin bütün sorunları çözüme kavuşacakmış gibi bir hava estiriliyor. Bunun da ötesinde iktidar ile muhalefet arasındaki başkanlık sistemi tartışmaları ‘isteriz’, ‘istemeyiz’i öte geçmiyor. Sadece Meclis’te grubu bulunan muhalefet partileri başkanlık sisteminin tek adamlığa, bir başka ifade ile diktaya yol açacağını ileri sürüyorlar. Buna karşılık Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan da seçilmiş insandan diktatör olmaz diyerek bu iddialara cevap veriyor. Hâlbuki tartışılması gereken husus topyekûn istemek ya da istememek yerine nasıl bir sistem oluşturulursa ülkeyi tek adam yönetimine götürmez sorusunun cevabı verilebilse sanıyorum daha doğru olur. Buna karşılık muhalefet de yıllarca uyguladığımız parlamenter sistemin bir takım eksiklerinin giderilmesini gündeme getirse, bazı değişiklikler yapılarak siyasete siyaset dışı güçlerin müdahalesinin önünün kesilebileceğini topluma anlatsa ülke bu tartışmalardan yarar sağlayacak. Ama bu yapılmıyor. Konu sadece isteriz/ istemeyiz ölçüsünde gündemde tutuluyor. İnsanın aklına bir takım gizli hesapların olduğu geliyor.

Bu arada 2010 yılındaki anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanını halkın seçmesinin önü açıldı. Cumhurbaşkanını yönetimde daha etkili bir hale getirdik. Devleti temsil eden kişinin halkın oyları ile seçilmesinin demokrasi açısından daha doğru olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ne var ki, topluma seçtirerek elini kuvvetlendirirken parlamenter sistemin tüm kurumları eski haliyle bırakıldı. Böyle olunca da ortaya çıkan sistem başkanlık sistemi olmadığı gibi, ortada parlamenter sistem de kalmadı. Ne olduğu belirsiz bir sistem ortaya çıktı. Bunun sonucu olarak da çok geçmeden Cumhurbaşkanı ile Hükümet arasında medya aracılığı ile eleştiriler gündeme geldi. Meseleye bu açıdan bakıldığında bir soru üzerine, TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in, “En kötüsü bugünkü haldir. Başkanlık, mevcut sistemden daha iyi” değerlendirmesine hak vermemek mümkün değil. Çok sıkışıldığında bugünkü sistem, “yarı başkanlık” olarak nitelendiriliyor. Yani ne parlamenter ne de başkanlık sistemi… Hâlbuki bu ülke geçmişte yetki ve sorumluluklarının sınırları anayasal ve yasal olarak tam belirlenmemiş kurumlardan çekti. Bazı kurumların yetki ve görev alanlarını aşarak kendilerine bir takım yeni görev ve yetkiler belirlemesi sonucunda ülkemizde sık sık halkın seçtikleri bir kenara itildi. Bunun düzeltilmesi için yeni sivil bir anayasaya ihtiyaç vardı. 12 yıldır dile getirilmesine rağmen AK Parti bunu sağlayamadı ya da sağlamak istemedi. Konuyu anayasanın bazı maddelerinde değişiklik yapmakla geçiştirdi. Bu geçiştirme sonucu ortaya ne olduğu belirsiz bugünkü sistem çıktı. Hâlbuki cumhurbaşkanını halkın seçmesini öngören anayasa değişikliği yapılırken sistem tüm detayları ile ele alınabilir, değişiklik ona göre yapılabilirdi. Bugün gelinen noktada görünen o ki, bu ne olduğu belirsiz sistemden Cumhurbaşkanı da Hükümet de şikâyetçi ve Cumhurbaşkanı başkanlık sistemi diye bastırıyor. Yani toplumu başkanlık sistemine zorluyor. Bu yapılırken de topluma nasıl bir başkanlık sistemi istendiğinin içi doldurulmuyor… Sadece bazı ülkeler örnek olarak gösteriliyor.