Son yıllarda yeni anayasa taslakları, çalışmaları,
komisyonları aldı başını gitti. Siyasilerin hepsi millete yeni anayasa sözü
verse de kimsenin yapmaya niyeti yok gibi. Bu gidişle yeni bir anayasa çıkacak gibi değil.
Ancak bu anayasa meselesine bir başka açıdan da bakmak
gerekiyor. Büyük, güçlü, gelişmiş ülkelerden bir kısmının anayasası varken bir
kısmı anayasa olmadan kendilerini gayet iyi idare ediyorlar. Bizim gibi az
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ise, genelde köklü sistem değişiklikleri
sonucu anayasaya kavuşuyorlar. Bu anayasalar, aslında halkın ihtiyaçlarına
çözüm bulmak için değil, halka karşı sistemi korumak için oluşturuluyor.
Osmanlı dan Cumhuriyet e geçtiğimiz zaman bunu korumak için, halkın,
siyasetçinin, hükümetin üzerinde ve bu kurumların müdahale edemeyeceği anayasa
koymalısınız ki bunu kimse değiştiremesin, sistem bozulmasın ve yeni kurulan
sistem halka, siyasete ve hükümete karşı korunmuş olsun. Bakın Türkiye nin
tarihine, hep böyle değil midir Kabul edilen anayasadaki bazı kurumlar
milletten, siyasetten ve hükümetten üstündür. İkide bir askeri darbeyle bu anayasalar
yine sistemi korumak adına güncellenir.
Zamanında geniş bir tabana sahip Refah Partisi ve birçok
parti anayasa mahkemesi tarafından kapatılmadı mı Kurulduğu 1961 den bu yana
bu mahkemenin kararları, milyonlarca insanın oyundan, 550 milletvekilinden,
hükümetten, diğer yargı organlarından; kısacası ülkede ne var ne yok herkesten
üstündür ve bağlayıcıdır. Yanlış yaparlarsa sorgulanamaz ve kararları
mutlaktır. Özellikle cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaptıkları pervasızca
hukuksuzluğu, rezilliği düşündükçe hâlâ tüylerim ürperir. Kıymetli okur, işte
bizim gibi ülkelerde anayasa ve anayasa mahkemesi gibi yüksek yargı organları
halkın değil, sistemin ve bu sistemi elinde bulunduranların can yeleğidir.
Şimdi soruyorum sizlere Bir anayasa gerekli midir
Ülkemiz kanunlarla yönetilemez mi Bu nitelikte bir anayasanın ne anlamı ve ne
yararı vardır
Diyelim ki, anayasasız olmaz, illa bir anayasa yapılacak!
Tamam, kabul. Ama anayasa bütün milletin ortak sözleşmesi ise, bu sözleşmede
dinimiz, kültürümüz, örfümüz ve insanlığın çağdaş değerleri olmalı. İnsan
hakları, özgürlük, adalet, bireysel hürriyet gibi konuları Kur an-ı Kerim kadar
sistemli ortaya koyabilen yoktur bugüne dek. Eğer illa yeni bir anayasa
yapılacaksa, bu Kur an-ı Kerim e, kültürümüze, örf ve adetlerimize uygun
olmalı. Anayasa, sistemi milletine karşı korumak adına yapılmamalı. Aksi halde
inancımıza ve örfümüze uygun olmayan adalet kuralları, hiçbir zaman bireyleri
tatmin etmeyecektir.
Bir de şu sorun var Kanunu yapmaktan daha önemlisi,
kanunu yorumlamaktır. Siz kanun yaparsınız, ancak bizim yargıçlar bunu öyle bir
yorumlar ki şaşar kalırsınız, bu kanundan bu yorum nasıl çıktı diye. Milletini
seven, değerlerine bağlı ve millet adına karar verdiğinin bilincinde
yargıçlarımız olmadan ne yaparsanız yapın, kanun farklı yorumlanır ve adalet
tecelli etmez. Nitekim 28 Şubat ta üniversiteden atılınca mahkemeye başvurduk.
Savunma dosyamıza 28 Şubat sürecinden çok önce bizim gibi atılıp mahkeme
kararıyla işe dönenlerin onlarca emsal kararını sunduk. Ama zamanın mahkemesi
öyle bir yorum yaptı ve gerekçelendirdi ki, beni ve benim durumumdaki herkesin
üniversiteden atılmasına onay verdi. Daha sonra üst mahkemelerde bu kararlar
reddedildi, ancak o zaman da 8-10 yıl geçmişti. Geciken adalet, adalet değil
zulümdür. Dolayısıyla yeni anayasa milletinin içinden çıkmalı, yeni anayasa
milletinin özünden beslenmeli. İnancımız, geleneklerimiz, örfümüz ve çağdaş
değerler bu anayasanın içinde kendisine yer bulmalı. İşte o zaman anayasayı
korumak için mahkemeye gerek kalmaz, bizzat o yasaların koruyucusu millet olur.