Narsist akımı

Abone Ol

Siz hiç metrobüse bindiniz mi? Sabahların kalabalığını akşamların kargaşasını ve üst üste yığılan insan kalabalığını yaşadınız mı? Metrobüse binmeyenler metrobüs hakkındaki fikirlere rastgele atıp tutuyor. Eşimle el ele metrobüse binemeyecek miyim edebiyatı ne yazık ki metrobüs gerçeğinden bihaber olunduğunun resmidir. Metrobüse kimse el ele binemez zira elini koyacak bir yer bulman pek de mümkün değildir. Ayağını yan basarsın çantanı dik çevirirsin kolunu camla aynı hizada o demirdeki boşluğa sığdırırsın. Sen böyle iyi kötü sığmış giderken bir sonraki durakta kapılar açılır. Ezilmesin diye çektiğin ayağının yerine yeni bir insan sığar. Gittikçe nefes alamaz olursun. Bir durak sonra boynun eğri kalır. Bunca eziyetin arasında birkaç sapığa çanta geçirmekle uğraşırsın. Yani metrobüs senin lüks klimalı ifil ifil geniş otomobiline benzemez. O bir toplu taşıma aracından ziyade insan konservesi aracıdır.

Toplumun vahşet katsayısı arttıkça sadizm vakaları gündemi sarsar oldu. Hıncını savunmasız hayvanlardan çıkaran bu insanları hatta çocukları o hale getiren sebep nedir? Toplumbilimcilerin derinlemesine araştırma yapmaları gereken bir gündem konusu bu.

Günümüzü yaşanılmaz kılan esas şey ise narsizmmiş. Kemal Sayar’ın Kalbin Direnişi kitabında yazdığı narsistlik tarifi bunu açıklıyor. Başkasının mutluluğunu kendisinin mutsuzluğu, başkasının başarısını kendisinin başarısızlığı olarak gören insanlardan narsist olarak bahsetmiş Sayar. Bu aslında pek çok soru işaretini açıklıyor. Kendilerine bir zarar gelmediği halde Müslümanları katleden kafirlerin hazımsızlığını, bozulan ve çözülen akraba ilişkilerini. Demek ki kendi görüşünden olmayan birisinin başarısı narsisti mutsuz yapmaya yetiyor. Demek ki narsistin akrabasının mutluluğu, huzuru, elde ettiği güzel nimetleri ve başarısı onun ölüm fermanı. Önce kendileri evlenmeliler misal. Evlenildi. Peki sonra? Yetmez. O evlenemesin hiçbir zaman. Niye? Çünkü narsiste göre evlilik iyi bir kriterse muhatabının bekâr olması onu düşük kılacaktır. Ne olursa olsun muhatabı kötü olsun da narsistin gönlü rahat olsun. Bunun günümüzde git gide artan ve aşılamaz boyutlara ulaşan ürkütücülüğü yine sorgulamaya itiyor insanı. Ne oldu da herkes birden bire narsistleşiverdi? İnsanı kaybeden onun yerine bir canavarı bırakan bu bela çağımızın kara vebasıdır.

Narsist olmayanların toplumda yer edinememesi, sürekli düşkünlere hor bakılması dinin vecibelerini bir lütuf gibi görmelerine neden oluyor. Oysa insan Allah›ın emri nedeniyle malının onda birini ihtiyaç sahibine verir.

Ve malum önümüz kurban. Kurban bayramını anlamlı kılan şey ihtiyaç sahiplerine ulaşmaktır. Yani insanlara vereceğiniz bir lütuf değildir. Bir emirdir. Allah›tan gelen bir emir. Burada şu ayrım da iyi yapılmalı, ibadet için mi yapıyorsun yoksa derin dondurucu için mi?

Ve ne olursa olsun var olan mal ile övünmek narsistliğin zirve noktasıdır. Bir yerlerde şayet yoksulluğun dibini görenler varsa yanlış giden bir şeyler var demektir.

Bir düşün bakalım sevgili narsist, bugün yine kimin hakkını gasp ettin de mutlu oldun? Ve acaba ölünce bunlardan hangisi yanında seninle gelecek? Onun mutsuzluğuna ahirette de sevinebilecek misin? Orada da acaba ondan üstün olabilecek misin? Ona kendi günahlarını yüklemenin bir yolunu bulabilecek misin? Allah›a hangi yüzle bakacaksın düşün. Ve unutmadan, ilk paragraf senin mutluluğun için yazıldı. Dön dön oku ne çileler çekiyormuş ezikler metrobüste diye.