Müslümanların Yanlış Yerlerde Çıkış Yolu Aramaları

Abone Ol

Osmanlı Devleti’nin yıkılışının üzerinden bir yüzyıl geçti. Aşırı baskı belli bir dönemde içe kapanma ciddî bir bunalım getirdi. Biraz soluklanma olur gibi olduğu zamanlarda da gene açılan alanda kendilerine yer olmadı. Kıyısındaki arayışlar da belli bir yere kadardı. Oralarda sürekli itilmişlik, ötelenmişlik ile uzun bir zaman geçti. Rejim büyük kitlenin birikmiş öfkesini dağıtmak için belli alanlarda kimi gevşemeler getirdi. Bütün bunlar bir yere kadardı. 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin belirlediği alan zorlanmalar ile karşı karşıya kalınca sık darbelere başvuruldu. Bununla toplum üzerindeki baskılar ve sindirmelerle geçti uzun zaman. 

Kültür, sanat ve düşüncede Üstat Necip Fazıl ile Üstat Sezai Karakoç’un etkisi önemli. Büyük bir hız ile bu alandaki belirmeler yeni bir alan açtı. Bu alandaki etkilerin sonucu ile bugünlere gelindi. Üstat Necip Fazıl’ın kimi konferanslarının derlendiği bir kitabı üzerine İTÜ’lü gençler ile [27. 02. 2017 günü] değerlendirmede bulunurken 1970’li yıllara kadar gittim. Tanığı olduğum iki konferansını yeniden ayrıntılarıyla yaşadım. O günlerden gelinen bugünlere olan zamandaki büyük değişimin ama bir yandan da tıkanmışlığı ve körelmişliği acı acı duyumsadım.

HDP’li iki milletvekilinin Müslümanlar, özelde de Kürtler adına olan yakarışlarının ya da kimi belirmeleri ile nasıl bir çıkmazda olunduğunun iyi bir göstergesi. İslâmî düşünce geleneğinden gelen HDP sözcüsü Ayhan Bilgen’in adımıza gönderilen yazılı bir metni ile gene Altan Tan’ın verdiği bir röportajı kendi adlarına dikkat çekici. Hem kendi adlarına üzülünmesi gereken durumları hem de çıkmazları ortada. Altan Tan, Müslümanların bulunulan konumdaki durumları üzerine olan yakarısı aslında yeni değil. Hem HDP’de hem İktidar partisinde Müslüman Kürt halkının ikinci derece bir konumda olduklarının üzerinde duruyor. HDP’nin yönetiminin sol ve seküler, Kürt halkının ise Müslüman olduğunu vurguluyor. Ayhan Bilgen de İstiklâl Mahkemeleri’nden 28 Şubat’a olan süreçte gelinen durumun hiç de iç açıcı olmadığı, bunun Müslümanlarca sorgulanması gerektiği düşünüşünde. Bu konuya kimi ayetlerle açıklamalar getiriyor. Zaten asıl yanlış bulunulan yerde bulunulan yakarıların yersizliği ve tutarsızlığı. HDP gibi ırkçı, solcu ve seküler bir yerde böyle bir izah ve tanımlamada bulunmasının açmazı. Çünkü bulunulan yer bir kere sağlıklı değil. Hem kavmiyetçi, hem seküler hem de jakoben sol düşünüşlü.

Türkiye düzleminde baskı oluştukça, belli kimi kurumlar üzerinde ve çevrelerde tıkanmalar yaşanınca, celladına teslim olan mazlumlar gibi yanlış yerlerdeki arayışların hiç de sağlıklı bir sonuç oluşturmadığı on yıllardır yaşanageliyor. 

Geçmiş zamanda sağ partilerde kimi cemaat önderlerinin ve ileri gelenlerinin yer alması da aynı. Sonuçlar hiç de değişmedi. Süleyman Demirel’in partisinin büyük mozaiğinde yer alan Süleymancılar, Nurcular ve Işıkçılar küçük bir ayrıntı olarak kaldılar. Sonrasında da değişen bir şey olmadı.

Liberal, seküler ve hatta masonik yapılı gazetelerde yer alan ilahiyatçıların olması da aynı idi. Bu mantık hâlâ sürüyor. Çok da değişen bir şey yok.

Merhum Erbakan Hoca’nın öncülüğünde başlayan siyasal çıkış en sağlıklı merkezdi. Oradakilerin hiçbirinin önceliği olmadı. Herkes yerli yerindeydi. Hatta Erbakan Hoca kendisi partinin başında olamadığı zamanlarda Doğulu ya da Güneydoğulu olanlara öncelikle ağırlık verdi. Kürtlerin haklarını da en çok o savundu ve mahkûm oldu. Süleyman Arif Emre, Ahmet Tekdal, Recai Kutan, Mustafa Kamalak ve sonradan da Numan Kurtulmuş. Bu yapı Müslümanlar açısından en merkezi olanıydı. Kapatmalar en sonunda hareketin önünün kesilmesi adına olan bölünme ile büyük bir kırılma yaşandı.

Günümüz iktidar partisinin pragmatist yaklaşımı Müslümanlar açısından sağlıklı bir sonuç getirmedi.