Müslümanların Ramazanla imtihanı

Abone Ol

İnananlar Ramazan ayıyla beraber lüks lokantalarda, saraylarda ve farklı mekânlarda iftar verme yarışına girdiler. “Ne var bunda ” diyeceksiniz. Tabi ki iftar vermek çok iyi bir haslet. Buna itiraz etmiyorum. İhtiyaç sahiplerine ulaşılmalı ve ihtiyaçları karşılanmalıdır. Fakat bunu siz lüks ortamda sadece mütedeyyin kesime verir ve basın yoluyla ifşa ederseniz; bu ne kadar doğru olur Mütedeyyin kesime iftar vermek yanlış bir hareket değildir. Bunu kendi ortamında kendi paranla yapmalısın. Eğer Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, önümüzdeki dönemde elektronik ürünlere ek gümrük vergisi getirileceğini söylüyorsa, devlet imkânlarını lüks mekânlarda iftar vererek harcayamayız. Üstelik bağışlarla ayakta durmaya çalışan bir sivil toplum kuruluşu, bağışçıların parasını kasırlarda verilen iftar sofralarında harcaması hiç de doğru bir hareket değildir. O iftarda harcanan parayla kaç garibana yardım yapılırdı Yenen yemek değil, yetimin hakkıdır.

Devlet kurumları ve topluma mal olmuş STK’ları millet adına hareket eden ve milletin emanet ettiği kurumların çıkarlarını milletin lehine kullanan idareciler çok dikkatli hareket etmelidirler. Bu durum imtihanların en büyüğüdür. Bir özel sektör kendi cebinden harcama yaparak iftar verebilir. Harcadığı kendi parasıdır. Ama devlet kurumları ve STK’ların harcadıkları para kendi paraları değil emanet edilen paralardır. Bu paraların hak yolunda, adil ve adaletli kullanılmak mecburiyeti vardır. Elinde Kur’an, dilinde Allah kelamı olan dindar insanın bu konulara herkesten daha fazla dikkat etmesi mecburidir.

Hazreti Ömer (r.a.). Halife. Bir gece. Makamında. Ashabtan biri ziyaretine gelir. Selam verir. Selamı alınmamıştır. Oturur. Ömer işiyle meşgul. Sahabe bekler. Ömer çalışır. Selam alınmamış, yüzüne bile bakılmamıştır. İş biter. Ömer mumu söndürür. Bir başka mumu yakar. O anda selamını alır. Konuşmaya başlar.

Sahabe sorar:

- Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve niçin bir mumu söndürüp diğer mumu yaktın ve ondan sonra benle konuşmaya başladın

Hazreti Ömer (r.a.):

- Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra seninle meşgul olmaya başladım. Sahabenin gözleri yaşarır, ellerini kaldırarak şöyle dua eder:

-Ya Rabbi! Hattab oğlu Ömer’i bizim başımızdan eksik etme!

Her Müslüman Hz. Ömer’in adaletini bilir. Bilir de neden uygulamak için elinden geleni yapmaz da sistemin çarkına kendini kaptırır Allah indinde mesul olmaktan korkmazlar mı Bizler emaneti gerçekten ehil ve gerçek anlamda hak edenlere mi veremiyoruz Emaneti teslim ederken bazı hassasiyetleri gözetmeden oy vermek; bizi de Allah indinde mesul yapar. Nerede hata yapıyoruz da bugün lüks yaşayan, lüks yiyen yöneticilerimiz oldu Yoksa bu uygulanan demokrasi sakat ve eksik demokrasi midir Öyleyse neden İslami hassasiyeti olan 13 yıllık hükümet adil ve adaletli işleyen bir demokrasi tesis edemedi Bunun baş sorumlusu sağlıksız oy kullananlar, diğer sorumlusu ise makamın hakkını veremeyenlerdir.