Müslümanların Gündemi Ne Olmalı?

Abone Ol

Son zamanlarda, gece gündüz Müslüman kardeşlerimi düşünür oldum. Düşündükçe şefkatim, rikkatim artıyor. Son yüz yılda Müslümanlara yapılanları hatırlıyorum. Hani derler ye, “başıma gelen, pişmiş kellenin başına gelmedi” diye. İşte o hesap. Müslümanların başına neler geldi, neler? Küffar ilk önce Müslümanların yurdunu işgal etti. Bir ara yeryüzünde Türkiye ve Afganistan’dan başka neredeyse esaret altına düşmeyen İslâm diyarı kalmadı. İşgalciler dehşetli zulümler yaptılar, milyonlarca Müslümanı hunharca katlettiler. Ancak baktılar ki, silahla Müslümanlara boyun eğdiremeyecekler, bu defa taktik değiştirdiler. Müslümanlar arasından kendilerine kul köle olacak, dediklerini harfiyen uygulayacak adamlar seçtiler, onları başa getirdiler, onlar eliyle projelerini hayata geçirdiler. [Lütfen Cezayir’de olup bitenleri hatırlayın!] İşte bu, silahlı işgalden bin kat daha tehlikeliydi. Zira silahlı işgale karşı çıkanlar, şehit oluyor, ebedî hayatta saltanatı elde ediyorlardı. Bu yeni projede ise ruhları, kalbleri, akılları ecnebileşiyor, onlara köle oluyor, onlara benziyor, onlar gibi oluyor, öldüklerinde ise ebedî saadeti kaybediyorlardı. Müslümanlar, ecnebilerin uşağı diktatörler eliyle hırpalanıyor, zulme, hakarete ve işkencelere mâruz kalıyorlardı. Bunun neticesinde Müslümanlar, mankurtlaşıyor, GDO’lu ürün gibi, İlâhî kodlarını kaybediyorlardı. Dostunu, düşmanını birbirine karıştırıyor, Müslüman kardeşlerine düşman, ülkesinin bütün varidatını sömüren, kendilerine o kadar zulmü hakareti yapan ve yaptıran ecnebileri dost biliyordu. 

Müslümanlar, sağına, soluna, bütün dünyaya ve günümüzdeki İslâm coğrafyasının durumuna bakarak artık kendine gelmeli ve kendisine dayatılan, empoze edilen, uyduruk ve proje mahsulü gündemlerin peşine takılmayı bırakıp, gerçek gündemle meşgul olmalıdır. Müslümanın gündemi ne olmalıdır? Birkaç tanesini sıralayalım:

1) Ebedî Hayatta Darü’s-Selâma Tâlip olmalı: Müslüman, Bu kâinatın Hakiki Sahibi AllahuAzimüşşân’ı hakkıyla tanımalı, Allah’ın gönderdiği dini her zerresiyle kabullenmeli, bu dinin bütün esaslarını hâkim kılmak için çalışmalı, imanla kabre girmeye bakmalıdır.

2) Müslümanlar, en önde gelen farz olan, devlet idaresi gerçeğini hatırlamalıdır ve bütün mezheplerde Halife seçmenin farz oluşunu unutmamalıdır.

3) Müslümanlar Enfal Suresi’nin 46. Âyet-i kerimesindeki îkazlara kulak vermeli. Allah’a ve Allah’ın Resûlüne itaat etmeli, yani Kur’an’a ve Sünnet-i Seniyyeye sarılmalı, gücü ve kuvveti gideren ve yüreğe korku salan birbiriyle çekişmeyi bırakmalı, Cennette buluşacağı Müslümanlarla gerçek mânâda kardeş olmalıdır. 

4) Müslümanlar, Kur’an ve Hadis etrafında kenetlenmeli. D-8’i D-60’a çıkarmanın yollarını araştırmalı, “Cemahira-i Müttefika-i İslâmiye” şeklinde “İslâm Birleşik Devletleri” üzerinde kafa yormalıdır. Asıl bu olmalıdır. Yani İslâm Birliği… İki milyara yakın Müslüman, İslâm sancağı altında

toplanmalıdır. Bu tesis edildikten sonra, huzur ve emniyet isteyen bütün dünya ülkelerine çağrı yapılmalı, bu şemsiyenin altına sığınmak isteyenlere eman verilmelidir. Kur’an ve Sünnet temelinde kurulacak böyle bir birlik, huzurun, refahın ve emniyetin teminatı olacaktır. İşte o vakit bütün insanlık için huzur devresi başlayacaktır.

5) Dış politikada da Allah’ın emirlerini rehber edinmelidir. Rabbimiz (cc); “Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek, onları dost edinmeyin!” (Mümtehine /1), “Kâfirleri sırdaş tutmayın” (Âl-i İmran/ 118) buyuruyor. Daha bunlar gibi onlarca âyet-i kerime ve pek çok hadis-i şerif var, onlara bakılmalı.

6) Müslüman ümitvar olmalı.  İlâhî vaad ve vaide bütün zerreleriyle inanmalı. Göreceksiniz, yakın bir zamanda bütün kâfirler zelil, Müslümanlar izzetli ve gâlip olacaklar, Allah’ın izniyle… İşte bunun yegâne şartı; Gerçek gündemle meşgul olmaktır. Müslümana yakışan; Kur’an’ı ve kendilerine çok şefkatli Resûlullah’ın hadis-i şeriflerini rehber edinmektir. Müslüman, aynı delikten iki defa ısırılacak kadar ahmak olamaz. Etrafında olup bitenlere aval aval bakamaz. Müslüman demek, bütün kâfirleri parmağında oynatacak dâhi bir diplomat demektir.