Adeviye Meydanı tam anlamıyla bir kahramanlık destanına
sahne oluyor
Gaz mermisine karşı tebessüm, silaha karşı sabır, kurşuna
karşı dua, şehitlere bakıp azim, şecaat ve cesaret!
Mısırlı Müslümanların bu kahramanlığı İslam mayasından
gelmektedir. Efendimizi ve ashabını örnek almaktadırlar.
Kimdir bu Mısırlı Müslümanlar
500 sene önce Yavuz Sultan Selim Han ın eliyle Osmanlı
sınırlarına katılmıştı Mısır ülkesi. Tam 400 sene Hilafete ve Halife ye
itaatkar olarak ömür sürdüler. Büyük bir sorun çıkmadan, başkaldırmadan,
başkalarına kanmadan.
Bu 400 sene başa bağlılık ve kahramanlık örnekleriyle
doludur.
Bir iki tanesini hatırlatalım mı
1798-1799 yılları.
Yüzyıllarca kendilerine sunulan Osmanlı dostluğunun meyvelerini
yiyerek semiren, kahpe Fransızların şımarık generali Napolyon Bonapart, Mısır a
ani bir baskın yaparak işgal etmiştir. Müslüman Mısır halkının tepkisinden çok
korktuğundan İslamiyeti seçmiş olduğu, Halife ye bağlı olduğu, onun bilgisi
dahilinde geldiği yalanlarını ortaya atarak tutunmaya çalışmıştır. Maksadı
Mısır ı atlama taşı yaparak, Mukaddes şehirleri ve İstanbul u ele geçirmektir.
Doğuya doğru giderken 80 lik Kahraman Cezzar Ahmet Paşa dan yediği Osmanlı
tokadı ile anasından emdiği sütün burnundan nasıl geldiğini, tüm ümitlerinin
kızgın kumlara nasıl gömüldüğünü anlatacak değilim.
Halifei Müslimin 3. Selim Han ın gönderdiği Cihad
Fetvası Mısırlı Müslümanlara ulaştığında, kahramanca saldırıya geçen sivil
halkın, ilk etapta 3 bin Fransız askerini linç ettiğini gören Şanlı General
Napolyon un, korkudan kuyruğu titremeye başlamış olduğunu, donanmasını ve
ordusunu terk ederek arkasına bile bakmadan kapağı Fransa ya attığını
görüyoruz. Mısırlı Müslümanların bu kahramanlığı tarih kitaplarında yerini
almıştır.
1863 yılındayız. Halifei Müslimin Abdülaziz Han Mısır ı
ziyaret için, Hilafet merkezi olan İstanbul dan yola çıkmıştır. Üzerinden 350
yıl geçen Yavuz Sultan Selim Han dan bu yana bu ziyaret bir ilktir. Bu büyük
bir onurdur. Mısırlılar görülmedik bir sevinç ve tezahüratla Abdülaziz Han ı
karşılayıp bağırlarına basmışlardır. Bir iki hafta süren bu seyahat, daha önce
bu şerefe nail olamamış Mısırlıları sevince boğmuştur. Karşılarında Halife ve
Padişahlarını gören on binlerce Mısırlı sessiz durmaya tahammül edemeyip,
yüksek sesle tekbirler getirip tezahüratlar yaparak Halife ye dua etmişler,
alkışlamış, alkışlamışlardır. Seyahat boyunca coşku sokaklara sığmamış evlere
ve balkonlara taşmıştır.
Böylece itaatkarlığın ve başa bağlılığın göz yaşartıcı
örnekleri yaşanmıştır.
1914-1915 yıllarındayız. Mısır İngiliz işgali altındadır.
Müslümanlar iradelerini kullanamasalar da Hilafet e ve Halife ye son derece
bağlıdırlar.
İngilizler ve Fransızlar sömürgelerindeki Müslümanları,
istismar ettikleri Cihad Fetvası ile kandırarak, çeşitli hile ve şantajları
da devreye sokarak, Çanakkale de Halife ordusunun karşısına yığmayı
başarmışlardır. Buna rağmen birkaç maceraperestin dışında hiçbir Mısırlı
Müslüman ın bu düşman ordusuna katılmadıklarını görürüz.
Dedik ya, Mısırlıların kahramanlıkları
Müslümanlıklarından gelmedir. Başa bağlılıklarından gelmedir.
Teşkilatçılıklarından gelmedir.
Bugünkü ölümüne gösterdikleri direnç de aynı ruhun bir
tezahürüdür. Birçokları olayı Mısır ın 28 Şubat ı gibi yorumlamaktadırlar. Ama
biz umuyoruz ki onlar hatalara düşmeyeceklerdir.
Umuyoruz ki içlerinden aklı evvel bazıları çıkıp,
durumdan menfaat devşirme yoluna sapmazlar. Haçlı Medeniyetinden yana
olduklarını deklere edip, Haçlı ve Siyonist ten cesaret madalyaları alıp, onların
işareti ve desteği ile kendilerine silah doğrultmuş olan 3-5 cuntacı
bozuntusunu hapse atıp, karşılığında İslam dünyasını ezmek isteyenlere
kendilerini kullandırtmazlar. Ülkelerinin zenginlik kaynaklarını ve istikbalini
ipotek etmezler. Bağımsızlıklarını ve iradelerini peşkeş çekmezler. Zalim ve
mütecaviz Haçlılara dua edecek kadar şuursuzlaşmazlar. Ülkelerini Haçlıların
silah deposu ve cephaneliği durumuna getirmezler. Şeytanlarla ittifak veya
koalisyonlara girmezler. Başka Müslüman ülkelerin işgallerine destek
vermezler. Kendi ülkelerini de bölmeyi hedef edinmiş olan BOP çulara alet
olmazlar. Sonra da, Batı dünyası bizim gelişmemizi istemiyor! veya Sonunu
bilmediğimiz bir yola girdik! diye sızlanmazlar. Dünyalarını da ahretlerini de
berbat etmezler.
Ne pahasına olursa olsun, tarihte hep yapageldikleri
gibi; sonuna kadar direnip, bölünmeden, parçalanmadan, cihadı kaidelerine göre
yaparak, bütün halinde, başlarına bağlı olarak, hep birlikte, zaferlerini
kucaklarlar. İslam dünyasına iyi bir örnek olurlar.
Umuyoruz, duadayız, destekteyiz!..
KARDEŞLER!
Tuzak kuranlar kardeşlerinizse,
Sizi korkutmasın hiçbir kör kuyu;
Yusuf yürekli olmalısınız ki,
Allah nimete çevirsin korkuyu!..