Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.
Allah bizden, İslam’a bir saadet düzeni olarak teslim olup yaşayan Müslümanlar olmamızı ister. Mahmut Toptaş hocamız Şifa Tefsiri’nde Nisa Suresi 136. ayetin tefsirinde şu anıyı anlatır. “Yakın dostlarımızdan bir tanesi eski İslam Enstitüsü’nü ve Ankara Siyasal’ı bitirdikten sonra, İngiltere’ye doktora yapmak için gitmişti. Doktorayı yaptı ve geldi. O anlattı bana: ‘Londra’da camide imamla beraber oturuyoruz. İçeriye bir İngiliz girdi, imama; “Ben Müslüman olmak istiyorum” dedi. İmam onu misafir etti ve izzeti ikramda bulundu… Dinimizin güzelliklerini ona anlattı. Yani kelime-i şehadetle neyi söylediğini, neyi kabul ettiğini biraz açıklayarak anlattı. Adam kelime-i şehadeti getirdi, ayrılacak. Ayağa kalktı ve hocaya dedi ki; “Bu kapıdan kâfir olarak girdim. Müslüman olarak çıkıyorum. Müslümanlar bir kapıdan çıkarken nasıl davranırlar?” diye sordu. İmam ona demiş ki; camidesin, camiden çıkarken sol ayak atılarak çıkılır. Sol ayağını at ve şu kelimeyi de söyle. –O’na besmeleyi ezberletmiş- Bismillahirrahmanirrahim diyerek çık demiş. Şimdi o camiden sol ayağını atarak ve besmele ile bize de gülümseyerek çıktı. Gittiği akşam bu İngiliz Müslüman, imamı aramış ve ona; “Ben yatıyorum, Müslümanlar nasıl yatar?” demiş. O da demiş ki; “Müslümanlar sağ tarafı üzerine yatarlar, sırtüstü de yatarlar, sol tarafı üzerine de yatarlar ama yüz üstü yatmayı pek tercih etmezler. Bunun duaları var ama sen yine, Bismillahirrahmanirrahim de. İlerde duaları öğretirim, bu gece “besmele” ile yat. İster sağ tarafına, ister sol tarafına, ister sırtüstü yat, demiş. Hoca; “Gel Ali, -arkadaşın adı Ali- ikimiz beraber bir şehadet getirelim, yeniden bir Müslüman olalım” demiş. Biz tuttuk, o imamla yeniden bir şehadet getirdik ve Müslüman olduk yeniden. Yani bundan sonra yapacağımız her işin; sünnette ve Kur’an’da acaba nasıl yapılmış, araştırarak yapalım diye karar verdik” diyor. Müslümanlık; İslam’ı Kur’an, nasıl yaşamamızı istiyor ve Peygamberimiz de nasıl yaşamışsa, öyle yaşamak değil midir? Öyleyse hepimizin, yeniden Müslüman olmaya ihtiyacı vardır. Hep birlikte, hepimiz “şehadet” getirelim, Fatiha Suresi’nden başlayarak, surelerden ayetlere İslam’ı Peygamberimiz ve ashabı gibi yaşamaya, hayatımızı “iman ve cihat” üzere ikame etmeye yeniden başlayalım.
İSLAM’DAN BAŞKA
Allah katında kabul edilen, geçerli sayılan tek hak din, şeriat, düzen, itikadi, ahlaki, ilmi, ekonomik ve sosyal kurallar sadece İslam’dır. Kendilerine kitap verilen Hıristiyanlar ve Yahudiler kendilerine gelen doğru bilgilerden sonra, liderliği ve hâkimiyeti hep kendi ellerinde tutma hırsları, hasetleri, haksızlıkları, Kur’an’ın hükümlerine karşı çıkmaları ve bozgunculukları sebebiyle ayrı baş çekerek kasıtlı ayrılık çıkardılar, doğru bilgileri çarpıttılar. Şeytanı ve nefislerini ilah edindiler. Kim Allah’ın ayetlerini, Kur’an’ını, birliğini gösteren delilleri inkâr edip İslam’dan uzaklaşırsa, şüphe yok ki Allah, bunun hesabını çok çabuk görür. Kim, İslam’dan başka yaşayacağı bir din, bir düzen, bir medeniyet ararsa, o fert ve toplum bilsin ki, böyle bir tercih, Allah huzurunda kabul görmeyecektir. Aynı zamanda o, ahirette de kaybedenlerden olacaktır. İslam, hakikaten tek saadet, adalet, refah ve kalkınma yoludur. Allah şeytanın attığı fesat ve bozgunculuk adımlarını takip etmememizi emreder. Nur 21: “Ey iman edenler, şeytanın, şeytan karakterli inkârcı, müşrik ve münafık azgınların adımları ardınca gitmeyin, peşlerine takılmayın. Kim şeytanın, şeytan karakterli zalimlerin adımları ardınca gider peşlerine takılırsa, bilesiniz ki onlar, meşru olmayan şehveti, sapık ilişkileri, zinayı, iffetsizliği, haddi aşmayı, cimriliği, ahlaksızlığı, İslam’ın suç saydığı, haram kıldığı, müminlerin tasvip etmediği, icrasında hayır görmediği şeyleri emrederek, İslam’ca olmayan zalim bir düzeni kurup yürütürler. Eğer üzerinizde Allah’ın lütuf ve merhameti olmasaydı içinizden hiç kimse temize çıkamazdı, vicdanını arındıramazdı. Fakat Allah, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tabi, akıllı ve sorumlu varlıkları arındırır. Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir.” Müslüman; şeytan ve adamlarının değil, Kur’an’ın, sünnetin ve salim fıkhın peşinden gider. “Ben İslam’ı yaşayan ve başkaları da yaşasın diye cihat eden Müslüman bir kimseyim” diyen, sorumluluk şuuruyla görevini yerine getiren insan, en güzel ve doğru sözü söylemiştir. “Ben Milli Görüşçüyüm” sözünü söyleyenler de bu anlamda söylediği için Adil Düzen ve İslam Birliği diyorlar ve hakikaten İslamsız saadet olmaz inanışına sahiptirler.
MECBURİ İSTİKAMET
İslam; kulun Allah’tan niyazıdır. Hz. Adem’in, Nuh’un iman ettiği ve tebliğ ettiği tek din İslam’dır. Hz. İbrahim’in oğullarına vasiyet ettiği, Yakup’un da; “Oğullarım, Allah sizin için İslam’ı seçti, o halde sadece Müslümanlar olarak ölünüz” dediği din yine İslam’dır. İslam; hayattır, iman ve cihattır. Kur’an hak ile batılı birbirinden ayırmıştır. İslam; insanların dünya ve ahiret saadetleri için mecburi istikamettir. “İşittik ve karşı geldik, dinle, dinlemez olası” diyen inkârcı Yahudilerin, Allah üçün üçüncüsüdür diyen Hıristiyan Batı’nın faizci kapitalist düzenini, materyalist eğitimini kabul eden fert ve toplumlar, onlar gibi ilahi gazaba uğrar. Fitne ortadan kalkıncaya ve din ve düzen tamamen Allah’ın oluncaya kadar cihat etmek Müslümanlıktır. Allah; peygamberimizi batıl din ve düzenlere karşı İslam’ı üstün kılsın diye göndermiştir. İslam Allah’tandır. İslam’ın yarısı İslam değildir. İslam bütün bir hayat düzenidir. Bizlere “Müslümanlar” adını veren Allah’tır. Namazı ikame etmek, zekâtı vermek, hakkını vererek cihat etmek İslam’ın şiarıdır. Allah; ipine sıkıca sarılacağımız Mevla’mızdır. O, ne güzel Mevla’dır, ne güzel yardımcıdır. Selam hidayete tabi olanlara…