Müminler kardeş ise…

Abone Ol

Bismillahirrahmanirrahim;

Hamdımız âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Cenab-ı Allah’adır. Salâtımız ve selamımız ise Peygamberimiz, âli ve sahabeleri içindir.

“Müminler ancak kardeştirler” esası Rabbimizin hükümlerinden birisidir. Bu kardeşlik, şüpheciliği, ötekileştirmeyi, haset edip itham etmeyi, bencilliği, karalamayı, nankörlüğü ve kıymet bilmezliği kabul etmez. Birbirini Allah için seven bir topluluk olmak, en büyük saadettir. Allah için sevenler, mümin kardeşlerine karşı şefkatli ve merhametli olurlar. Kendisini hatasız, kardeşini suçlu, yanlış düşünceli ve zararlı olarak ilan etmezler. Kendi amelini beğenirken, kardeşinin yaptığı şeyi hakir ve aşağılık şeyler olarak görmezler. İtibar sahibi olmak için, kardeşini itibarsızlaştırmaya çalışmazlar. Kardeşler arasında bir anlaşmazlık olursa, “öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin” emri, uyulması gereken önemli bir ahlak ve edeptir. Islah için gayret gösterenlerin de adil olmaları gerekir ki, burada  “ve Allah’tan korkup sakının” uyarısı çok önemli ve anlamlıdır. Allah’tan korkmanın bir esası ve ciddiyeti vardır. Bu esas ve ciddiyet ile takva elbisesini hakikaten kuşananlar için bile, “Umulur ki esirgenirsiniz” denildiği yerde, her zaman derin bir nefis muhasebesine ve de tefekküre ihtiyaç vardır. Çünkü mümin gönülleri, birbiri ile köklü bir biçimde “iman ve takva” ile bağlayıp kardeş yapan “Allah’ın ipi” bağıdır. Bu bağ ile bağlanıp tek bir ümmet olmak, samimiyet ve dürüstlük ister. Müslümanlık; ayetleri okuyup, ahkâmını kavramak, bu ahkâma uygun bir hâl ve ahlaka sahip olmaktır. Al-i İmran 103. ayette Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Hep birlikte, Allah’ın ipine sımsıkı bir şekilde yapışın. Hiçbir zaman tefrika yaparak ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O’nun (İslam) nimetiyle kardeşler oldunuz. Yine siz, tam bir ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi O kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini işte böyle açıklar.” İslam’da kardeşlik, inanç temelli olduğu için, müminlerin arasını açacak her türlü ahlaki bozukluklar, ayrımlar ve böbürlenmeler haram kabul edilmiştir. Kendisini sadık ve samimi, dava kardeşini ise çıkarcı, asi ve itaatsiz olarak görmek ve göstermek, tedavi edilmesi gereken kötü bir ahlaktır. Dava kardeşliği, her müminin önemli imtihan konularından birisidir. “Hiçbiriniz kendi nefsi için arzu ettiği şeyi kardeşi için de arzu etmedikçe iman etmiş olmaz” hadisi bu imtihanın hakikatini ortaya koymaktadır. Müminler kardeşlikte tıpkı aksamı birbirine geçmiş sapasağlam bir bina veya bütün unsurları ve zerreleriyle birbirine bağlı bir vücut gibidirler. Peygamberimiz: “Müminin mümine bağlılığı, parçaları birbirini bütünleyen bir bina gibidir” buyurmuştur. Yine Peygamberimiz: “Müminleri, kendi aralarındaki merhametleşmelerinde, sevişmelerinde, yardımlaşmalarında, bir organı ağrıyan, diğer organlarının da uykusuz kalarak ve titreyerek, o organın acısına ortak olan tek bir vücut gibi görürsün” buyurarak, inanç kardeşliğinin temel yapısını ortaya koymuştur. Bizi zafere taşıyacak, muhtaç olduğumuz kardeşlik budur.

ENANİYET

Kardeşliği bozan en önemli şeylerden birisi de “enaniyet” sahibi olmaktır. Enaniyet; bir yerde ben olmaz isem, hiçbir şey olmaz, ben düşünmez isem kimse düşünemez, benim sözümden başka isabetli söz olmaz kibrine sahip olmaktır. Enaniyet, sadece kendini beğenmek ve öne çıkarmaktır. Bu, imanda, ahlakta, ilimde, şöhrette, nimette olabilir. İnsanız, hepimiz şehvet sahibiyiz, mala, makama ve benzeri şeyleri düşkünlüğümüz beşer olmamızdandır. Ancak nefislerimizi terbiye etmek de, mükellef tutulduğumuz şeylerdendir. Hatasız insan olmaz, birbirimizi hatalarımızla beraber sevmek, kardeşliğin gereğidir. Makam ve mevkiler bir üstünlük vesilesi olamaz. Aramızdaki üstünlük takvadadır. Hürmet edilmesi istenen şeylere, hürmet etmek imandandır. Kim Allah’ın hürmet edilmesini emrettiği şeylere saygıda bulunursa bu, kendisi için hayırlıdır.  Kim Allah’ın işaretlerine saygı gösterirse, bu kalplerin takvasındadır. Müminlere şefkat ve tevazu ile yaklaşmak, rahmettir. Kim haksız yere bir şahsı öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de insanı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur. İnsanlara merhamet göstermeyen kimseye Allah da merhamet etmez. Müslüman, Müslüman’a zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Müslüman Müslüman’a hainlik etmez, yalan söylemez, ırzına, malına ve canına tecavüz etmez. Müslüman, Müslüman’a selam verir, selamını alır. Müslümanları fitneye düşürecek davranışlardan sakınmak gerekir. Zulüm ve her çeşit haksızlık haramdır.

İSTİKAMET

“Emrolunduğun gibi istikamet üzere ol” esasını dikkate almak gerekir. İstikametimiz İslam olmadıktan sonra, nizamımız “adil düzen” olmaz. Milli Görüş; gazaba uğramış inkârcı Yahudilerin, sapıtmış müşrik Hıristiyanların kurduğu “faizci kapitalist düzen” için değil, müstakim olan yolun telkin ettiği “adil düzen” için mücadele etmenin davasıdır. İstikamet sahibi olanlar, kötülükler ile mücadele ederler. Kötülükler ile mücadele, onu yürüten kötüler ile mücadele etmeyi de gerektirir. Bunun için, Milli Görüş’ün tek temsilcisi Saadet Partisi, bu ülkede hiçbir kötülük olmasın diye mücadele ediyor. Ülkemizde, inancımızın kötülük olarak kabul ettiği bütün kötülükleri 17 yıldır, “AK Parti ve Erdoğan” iktidarı yürütüyor. Saadet Partisi’nin yaptığı, Erdoğan ve AK Parti’nin yaptığı kötü icraatları söylemek ve çözüm yollarını göstermekten ibarettir. Saadet’i anlamak istemeyenler, AK Parti ve Erdoğan’ın günahlarına ortak olmayı “istikamet” olarak benimseyenlerdir. Biz, Erdoğan 2019 yılı bütçesine “117 milyar faiz gideri” koyarak milleti eziyor diyoruz, onlar ise siz niçin CHP ile birlik oluyorsunuz diyorlar. Saadet’in bir görevi de hakkı, bütün toplum kesimlerine tebliğ etmektir. Saadet’i yaptığı bu görevden dolayı kınamak, bir hidayet kararması olayından başka bir şey değildir. Selam hidayete tabi olanlara…