Muhasebe yapma mecburiyetimiz var

Abone Ol

İnsanlığın en büyük düşmanı Siyonist İsrail rejimi 631 gündür Gazze’de devam eden soykırım sürecinde her geçen gün yeni vahşetlere imza atmaya devam ediyor.

Son olarak uluslararası gözlemciler, İsrail rejiminin insani yardım amaçlı olarak gönderilen un çuvallarının içerisine oksikodon maddesi içeren uyuşturucu haplar koyduğunu teyit etti. Açlıkla imtihan olan insanların çocuklarına yedirdikleri ekmeklere kattıkları unun içerisine uyuşturucu madde karıştırmak tarihte eşi benzeri görülmemiş şeytani bir aklın ürünüdür. Böyle bir vahşet, insanlığın huzuru için yeryüzündeki tüm Siyonistlerin yok edilmesi gerektiğini ifade ettiğimiz zaman hümanist söylemlerle bizleri eleştiren güruha Siyonist mahlukların insan sıfatı ile değerlendirilmesinin mümkün olmadığını gösterecek bir kanıt niteliğindedir. Ancak şunu net olarak ifade etmek gerekir ki; binlerce yıldır insanlığın baş belası olan Siyonistler kendi sapkın inançlarının gereğini yapmaktadır. Burada temel mesele, onlar kendi sapkın inançları için her türlü ifsadı yaparken yeryüzünün ıslahı için onları durdurması gereken Müslümanlar olarak bizim görevimizi ne kadar yaptığımızla ilgilidir.

İki milyarlık İslam âlemi ve İslam âleminin amiral gemisi olduğunu ifade ettiğimiz Türkiye Müslümanları olarak yaşananlar karşısında biz ne haldeyiz? Savaştan sonra 7 ay katil İsrail’le ticaretin devam etmesine göz yuman, Mayıs 2024 sonrası resmi olarak İsrail’le ticaret yasak olmasına rağmen son iki yılda İsrail’e en fazla mal satan 5. ülke olmamıza engel olmayan, varil başına 1,27 dolar karşılığı İsrail ham petrol ihtiyacının en az %30’unun kendi topraklarımız üzerinden gitmesine izin veren hükümetin yetkililerinin süslü sözleri, Gazzeli mazlumların yanında olmamız için yeterli midir? İktidarın 22 yıllık duruşu ve bu süreçteki tavrı göz önüne alındığında kendilerinden ümidi kesmiş durumdayız ama Gazze konusunda sadece iktidarı eleştirip geçmek yeterli midir? Gazze konusunda iktidarın yanlışlarını kıyasıya eleştiren başta Meclis’te yer alan siyasi partiler olmak üzere muhalefetin kürsülerdeki eleştirileri, yaptıkları çağrılar, mitingler üzerlerine düşen görevi yaptıkları anlamına gelir mi? Meclis’te olmanın sağladığı avantajlar kullanılarak uluslararası arenada Filistin yanlısı siyasetçiler, sanatçılar, futbolcular vb. tanınmış insanların dahil edilebileceği uluslararası platformlar oluşturularak etkili eylemlerin yapılabileceği, muhalefet olmanın sadece eleştirmek değil, aynı zamanda iktidarı doğru iş yapmaya mecbur etmek olduğu düşünüldüğünde kürsüden yapılan eleştiriler muhalefet partilerinin üzerine düşeni yaptığı anlamına gelir mi? Son süreçte gerçekleştirilen Vicdan Konvoyu organizasyonunda Türkiye’den sadece iki siyasi partiden birkaç milletvekilinin olması siyaset kurumunun Gazze konusunda sınıfta kaldığını göstermez mi? Bir türlü iktidarla kurumsal bağlarını koparamadığı için sivil olamayan sivil toplum kuruluşlarımızın yürüyüşleri, basın açıklamaları, suya sabuna dokunmadan yapılan gösterileri vazifemizi yaptığımız noktasında içimizi rahatlatacak ve bizi tatmin edecek eylemler olarak kabul edilebilir mi? Bu eylemleri yapmak bizi vebalden kurtarabilir mi? Gazze gibi en temel insani ve imâni bir meselede dahi meseleyi değerlendirirken siyasi ve ideolojik bağlarından kopamayan, kendi partisinin, kurumunun eksikliklerini eleştirmek bir yana Allah (C.C.) indinde hiçbir geçerliliği olmayan bahanelerle bu eksiklik/yanlışları savunan Müslümanlar olarak Gazze için döktüğümüz gözyaşları bizi vebalimizden kurtarabilir mi?

Yeryüzünde yaşanan zulümlerden hesaba çekilecek olan Müslümanlar olarak yukarıda sıraladığımız soruları artırarak kendimize sormalı ve samimi bir muhasebe yapmalıyız. Geçtiğimiz günlerde İngiliz vatandaşı bir Hristiyan’ın, “Dünyada iki milyar Müslüman’dan oluşan bir ümmet topluluğu olduğunu düşünmüyorum. Ümmet var olsaydı bugün Gazze’de yaşanan zulmü durdururdu” şeklindeki açıklaması sosyal medyada yer almıştı. Bu açıklamayı göz önüne alarak kendimize “Gerçekten bir ümmet miyiz, yoksa ümmetmiş gibi poz kesen bireyler topluluğu muyuz sorusunu sormak zorundayız?" Ne yaptığımız üç beş aksiyonun bizi vebalden kurtaracağına inanmak ne de zillet içerisindeyiz Allah (C.C.) bizi affetsin diyerek hayıflanmak bizi ve mazlumları kurtaramaz. Bugün Gazze’yi yarın Siyonizm’in hedefi olacak diğer coğrafyaları kurtarmanın yolu bu samimi muhasebenin yapılması ve sonrasındaki tutum davranış değişimine bağlıdır. Bugün yaşananları sadece izleyen Müslümanlar olarak en azından nesillerimizi kurtarmak adına bu muhasebeye ihtiyacımız var…