Darbeci general Sisi ne yaptığının farkında mı, diye bir soru sorsak kendi kendimize; bu soruya “Hayır” cevabı vermenin doğru olacağını düşünüyorum.
Maalesef dışa bağımlılık böyle bir şey işte. Zavallı Sisi, yaptığı tahribatın farkında bile değil. Kendi halkını katlederken aslında dış güçlerin talimatını yerine getiriyor. Hem de ne katliam! Meydanlarda toplanan, Hak arayan masum insanların üzerine kurşun yağdırmak nasıl bir ruh hali Gözü dönmüş bu adam hâlâ hızını alabilmiş değildir. Halkın seçtiği Cumhurbaşkanını alaşağı etmesi yetmezmiş gibi bir de hakkında idam fermanı yayınladı. Sadece Sisi mi dış güçlere hizmet ediyor Ne yazık ki dışarıdan talimat alan sadece Sisi olmamakla birlikte, dış güçler tarafından kullanılan generaller de Mısır’la sınırlı değildir. Neredeyse İslam Ülkelerinin tamamında durum aynı. İşte, İslam Dünyasında yakın tarihte yaşanan ve akıllara durgunluk veren bazı darbe örnekleri:
Yıl, 1992...
Cezayir’de genel seçimlerin ilk turunda İslami Selamet Cephesi oyların yüzde altmışını almıştı. İkinci tur seçimlerine bir hafta gibi çok kısa bir süre vardı. Seçimlerin ikinci turunu da liderliğini Abbas Medeni’nin yaptığı FİS’in kazanacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Hatta bu defa oyların yüzde seksenini alabileceği tahmin edilmekte idi. İşte tam da seçimlere bir hafta kala askerler devreye sokuldu; ordu yönetime el koydu, seçimler iptal edildi.
Cezayirlilerin seçme hakkı darbeciler tarafından gasp edilmişti. Halk, yapılan haksızlığa başkaldırdı, meydanlara indi ve büyük çaplı protesto eylemleri başlattı. Direnen halka darbecilerin cevabı çok sert oldu. Ülke genelinde çıkan kargaşa iç savaşa dönüştü. Bilanço çok ağır oldu: 350.000 kişi hayatını kaybetti, yarım milyon insan da sakat kaldı. Darbenin arka plandaki en büyük destekçisinin Fransa olduğu, hatta darbe talimatının bu ülkeden geldiği herkes tarafından iyi bilinmekteydi. Demokrasinin beşiği Fransa!.. Bilindiği gibi ABD ve AB ülkeleri de katliamlara sessiz kalarak darbecilere arka çıkmışlardı.
28 Şubat 1997’de benzer senaryo bu defa Türkiye’de sahneye konmak istendi. Refah Partisi iktidardaydı ve Erbakan Başbakan’dı. Asrın lideri Erbakan’ın feraseti sayesinde kardeş kanı dökülmesi engellendi, Türkiye Cezayir olmadı. Senaryo aynı senaryo. Cezayir’i karıştırmak isteyenler bu defa Türkiye’yi karıştırmak için sahne almışlardı. Bu konuda konuşulacak o kadar çok konu var ki, biz sadece kapanış bölümünde yaşananları aktarmakla şimdilik iktifa edelim: 28 Şubat post-modern darbesini yapanların tamamı pişman olduğunu açıkladı. Darbeye katkı sunan herkes yanıldığını ve kullanıldığını itiraf etti. 54. Erbakan hükümeti sonrasında işbaşına gelenlerin darbecilerle el ele vererek nasıl bir hukuk katliamı gerçekleştirdikleri, bankaları nasıl talan ettikleri ve Türkiye’nin her yönden felakete sürüklendiğini kısa bir zaman sonra onlar da fark ettiler.
Bu defa aynı senaryo Mısır’da sahneye konuldu. Şimdi Mısır benzer bir süreçle karşı karşıya bulunuyor. Temennimiz odur ki; darbeciler bir an önce akıllarını başlarına alırlar ve güzelim ülkeye daha fazla zarar vermeden seçime gitmek suretiyle ülke yönetimi halka devrederler. Mısır’daki darbecilerin oynanan oyunun farkına varmaları halinde hem kendi ülkelerini içine düşürdükleri büyük felaketten kurtarmış olacaklar, hem de Âlem-i İslam’ın kurtuluşuna vesile olacaklardır.
Müslüman Kardeşlerden ve İslami yönetimden kurtulma adına girişilen darbe; Mısır’ı planlı bir tuzağın içine çekmektedir. Bu tuzak fark edilemezse hem Mısır’ın geleceği karartılır hem de İslam Âlemi’nin önü kapanmış olur.