Danışanı ile arasında geçen diyalogdan söz eden bir psikolog şöyle diyor: “Danışan oldukça zengin bir kişi. Büyük şirketleri, gayrimenkulleri ve birkaç marketi var. Ellinci doğum yılını kutladıktan sonra sebepsiz bir karamsarlığa kapılmış. Ölüm beni korkutuyor, çocukluğumdan beri çalışıyorum birçok şeye sahibim, fakat artık ölüm yaklaşıyor. Öleceğim ve onca mülkü burada bırakıp gideceğim. Ateistim ölümden sonraki hayata inanmıyorum fakat bu dünyada beni mutlu kılacak şeylere de ebedi sahip olamıyorum. Çünkü ölüm var. Bu benim kendimle çelişkiye düşmeme neden oluyor. Bana ölümü unutturacak bir yöntem söyleyin, yoksa uykularım kaçıyor diyor. Ben de ona mış gibi yaşamayı öğretiyorum. Yani ölmeyecekmiş gibi yaşamayı ve düşünmeyi tavsiye ediyorum…” Bu kişiyi dinlediğimde “mış” gibi yaşama söylemi zihnimi allak bullak etti. Beş yaşındaki bir çocuğa dahi asılsız bir şey söylediğinizde başını kaldırıyor ve hiç çekinmeden sizi yalancılıkla suçluyor ve itiraz ediyor. Peki, siz elli yaşındaki bir adama mış gibi yaşamayı nasıl öğretebilirsiniz
Ölüm ve ötesine karşı yaşanan korkular ateistin içine düştüğü çıkmazları bütün yoğunluğu ile ortaya çıkarıyor. Kişi hakikatin üstünü örtmek istese de ruhu sonlu bir hayatı kabullenemiyor, sonsuzluğun peşine takılıyor. Her şeyin sonlu olduğu düşüncesi insanda mutluluk amacının yetirilmesine neden oluyor. Kişi öleceğim, servetim sevdiklerim ne olacak diye düşünüyor ve yoğun bir yoksulluğun içine düştüğünü hissediyor. Kendisini çürümüş bir meyve kabuğu kadar değersiz görüyor. Yaşamla ölüm arasındaki çizgide hep savaşıyor fakat bir sonuca ulaşamıyor.
İslam’ın insana kazandırdığı kolaylıklardan biri de ölüm ve ötesi hususunda yol gösterip, çelişkiye yer vermemesidir. Müslüman hayata niçin geldiğini, nasıl davranması ya da nasıl davranmaması gerektiğini, ölüm ötesinde kendisini nelerin beklediğini bilir. Onun için, ölüm bir kopuş, hüsran ve yok oluş değildir. Aksine bir yerden bir yere gidişin adıdır. Ölüm bir uyanış yeniden doğuştur. Fakat ölüm ötesinde aydınlık bir geleceğe ulaşabilmek için istikamet üzere yaşamak şarttır. Bunun kuralları Kitabımız Kur’an ve Hz. Peygamberin sünneti ile belirlenmiştir.
Müslümanın hayatında hiçbir belirsizlik yoktur, her şey berrak ve açıktır. Onlar ölümü de hayatın kendisi kadar doğal karşılarlar. Mış gibi yaşayanlar ise gerçeğin körüdürler, hayatı cansız bir nesne gibi yaşar ve kendilerini sürekli kandırırlar.