Milli sinemanın neresindeyiz?

Abone Ol

Bismillâhirrahmânirrahîm;

BATI’NIN kültür istilasını kabullenmiş bir ülkeyiz. Bu yozlaşmayı pek çok alanda görmemiz mümkün. Sinema ve diziler de öyle! Şöyle bir dikkatle bakın! Yerli ve millî özellikteki yapımlar hangi oranda? Millî sinema adına yapılan ilk film, 1975 yılında Akın Grup’un senaryolaştırıp, Mesut Uçakan’ın yönettiği Gençlik Köprüsü oldu. Sayın Uçakan, bundan sonra Reis Bey, Yalnız Değilsiniz, Kelebekler Sonsuza Uçar gibi filmlere imza attı.

1970-1990 arası ise, Yücel Çakmaklı Birleşen Yollar, Oğlum Osman, Memleketim, Minyeli Abdullah, Reis Bey, Bir Adam Yaratmak gibi filmler yaptı. Bunları evliya ve hidayet filmleri, bazı TV dizileri izledi. Bugün de arada devlet destekli köklerimiz ve tarihimizle bağlantılı diziler yapılmaya devam ediyor. Fakat bir türlü millî sinema çalışması devamlılık ve kurumsal kimlik kazanamadı. Bu iş için millî ve yerli olmayı ciddiye alan girişimci insanlara ihtiyaç var.

Sinema ve diziler konusunda, toplumun ihtiyaçlarına cevap veren bir yeterliliğe sahip olamadığımız için, gençler yabancı olana özeniyor. ABD Ulusal Güvenlik Ajansı medya ve sermaye desteğiyle 100 yıldır Hollywood sinemasıyla dünyayı etkiliyor; büyük oranda kontrolünde tutuyor. Hollywood’un misyonunu yüklenen dijital yayın platformu Neflix de son 30 yıldır devrede.

     ABD, bu yolla hem kültürünü pazarlıyor; hem de hitap ettiği toplumları şekillendiriyor. Her yaş, toplum, kültür ve ilgi grubuna hitap eden yapımlar üretiyor.

BİZE AİT OLAN LÂZIM

SON bir aydır, ABD merkezli dijital platformun ürünü olan bir filmin tanıtımı dolaşıyor sosyal ağlarda. Eşcinselliği hayat tarzı olarak tanıtan sözde film Türkiye gençliğini etkiliyor. Bu yüzden muhafazakâr camiadan büyük tepki aldı. İzlenmemesini, abone olunmamasını öneren yayınlar yapıldı. Sapıklığa elbette tepki gösterecektik; ama asıl olması gerekeni yapmak daha anlamlı olurdu.

Müzik ve Sinema Derneği (MÜSİDER) MİLKO içinde yer alan bir kuruluşumuz. 18 Nisan günü Genel Başkanı Aslan Ateş Bey’in Millî Gazete’de bir mülâkatı yayınlandı. Muhterem Ateş, röportajında hem sinema alanında durum değerlendirmesi yapıyor; hem de çözümler sunuyordu.

Sayın Ateş, ABD’nin sinema yoluyla Türkiye ve İslâm dünyasının 5-10 senesini dizayn etmeye çalıştığını söylüyor; tedbir alınmazsa ortaya çıkabilecek sorunları sıralıyor: “İnançlar arasında mesafe koymuş, hiçbir kutsalı, değeri, geleneği tanımayan, özgürlük adı altında kendi benliğinden kopartılmış; dün, konuşmaktan bile korktuğumuz şeyleri bir yaşam biçimi olarak gören ve savunan bir anlayışın egemen olduğunu göreceğiz.”

Aslan Ateş, ABD’nin oluşturduğu bu tür platformların kodlarımızla oynadığını, vazgeçemeyeceğimiz değerleri itibarsızlaştırdığını, inancımız arasına barikat kurduğunu, kadim değerlerimiz üzerine sünger çektiğini söyleyerek, oluşabilecek acı sonucu haber veriyor: “Siz özgür birey olma yolunda hızla ilerlerken; seküler bir hayatın kollarında hızla savrulursunuz! Konuşmaktan korktuğunuz pek çok şey hayatınızın içine girer, sıradanlaşır.”

ÇÖZÜM İÇİMİZDE

MÜSİDER olarak, ABD’nin ülkemize pazarlamaya çalıştığı sapkın ilişkileri anlatan filmleri, dizileri izlediklerini açıklayan Genel Başkan; “Bunlar özellikle 8 -15 yaş grubu çocuklarımızı tehdit ediyor” diyerek durumumuzu özetledi: “Bu bir sonuçtur. Televizyon ve sinemamız içinde bu tür yayınları aratmayacak içerikte yayınlar var” diyerek örnekler verdi.

Sayın Ateş, millî bünyemize aykırı yayınların müsait ortam bulması yüzünden harim-i ismetimize kadar girebildiğini hatırlatarak; RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in, Türkiye’deki ve dıştan servis edilen ahlâksız yayınlar için, “Gözümüz üzerlerinde. Kırmızıçizgilerimiz bellidir. Geçit vermeyeceğiz” demesinin topu taca atmak olduğunu anlattı. Örnekler vererek, benzeri dizilere halkın gözü önünde  “hayatın gerçekleri” diyerek ses çıkarılmadığını hatırlattı.

Halk, yabancı yayınlara abone olup ücret ödeyerek ulaşırken; bizdekilerine 7/24 bedelsiz ulaştığını söyleyen Ateş; bizdeki dizilerin daha tahripkâr olduğunu belirtti. MÜSİDER Genel Başkanı’nın bazı önerileri var:

* Yerli, yabancı demeden denetim mekanizması işletilmelidir.

*  “Millî yayın çizgisi” teşvik edilmeli; bu alandaki tüm çabalar desteklenmelidir.

*  Kültür Bakanlığı başta olmak üzere tüm kurumlar aksiyon almalıdır.

*  Dijitalin hayatımıza daha çok girdiği bir dönemde bu alanın boş bırakılması kabul edilemez.

Yakınma faydasız; çözüm üretmek gerekli. Çarpık ilişkileri, sömürgeci mantığını ülkemize taşıyamayız. Türkiye yapımı sinema ve dizilerin Batı’da alıcısı yoktur. Çoğunlukla Müslüman ülkelere pazarlanmaktadır. Türkiye’yi kötü tanıtma yetkisi kimseye verilemez.