Milli Şeften kalan

Abone Ol

İHTİLALLER BİTTİ, BOMBALARDIR PATLAYAN

"El bomlaranının 72 yıl önce Hitler Almanyası tarafından üretildiği ve patlamaya hazır tutulduğu ortaya çıktı."

Gazeteler bu ülkeyi üzüntüye boğan Afyon Karahisardaki Mühimmat deposunun patlaması ayrıntılarına bu tip cümlelerle başlamışlar. Eyvah!

Eğer bu doğru ise..

Daha gelişmiş teknoloji ürünü ve yakın tarih üretimi el bombaları ile askerlik yapanların "El bombası öyle yere düşerek patlamaz" bilgisini bir kenara koyarak, diyeceğizki, eyvah!

Sen eski bombaların kaydını düşmezsen, onlar birgün patlar, şehidlerinin kaydını düşürürler.

28 Şubat öncesi günlerdi. Kızılayın bu ülkenin Kızılayı olması için bir dahili temizlenmesine ihtiyacının olduğu günler..

Bu hizmetin önde gidenlerinden biri de bu fakirin eski davacısı Uğur Dündardı.

Kızılay depolarından çok ilginç görüntüler taşımıştı programına. Depolar ağzına kadar sargı bezi/yara bezi dolu... Dündar hangisini çekse raftan, ilgili Kızılay memuru engellemek için haykırıyor: Aman yapmayın! Harpte kullanılacak malzemedir onlar. Evraklıdır, zimmetlidir!

Bir savaş çıkarsa askerimizin kullanacağı sargı bezleri, gazlı bezler depomuzda var denilen o kayıtlı Kızılay malzemelerinin üretim tarihini de göstermişti Sayın Dündar: 1938

1938den 1990lara kadar memurlar, müdürler, teftişler, müfettilşler... Durduğu yerde birkaç yıl içinde çürüyecek sargı bezlerinin depolarının görülmemesini, bu ülkenin normal günler yaşayamamasına bağlayamazsınız.

Hem 1960 ihtilalini anlatan bir kaynaktan okuduğumuz, hem de ihtilal girişimleri sonrasında sivil hayata yönlendirilen Harp okulu mensubu bir lise öğretmeninden dinlemiştim, benzer bir olayı.

"Bir gün bizi grup grup mutfak deposuna götürdüler ve gösterdiler. Yediğimiz tavukların üstünde Made in USA yazıyordu. Üretim tarihleri ise 1944. Biz Amerikanın İkinci Dünya Savaşından kalan tavuklarını yiyorduk, 1960 yılının Harp okulunda."

Bizim itirazımızı onlar hiç düşünmemişlerdi.

Bir tavuk ölüsünü 1944 yılından 1960 yılına kadar soğutularak saklamak ve nakletmek kaç canlı tavuğun bedelidir. Ayrıca 16 yıl envanter tutmak, kayıt nakletmek için kaç sayfa defter ve kaç adet görevli gerekir.

Ve suçlamada 1944 yılından 1950 yılına kadar iktidarda olan CHP hiç yok. Ye ye bitmez, ne tavuk dağları imiş bu

Şaşırmıştım, üzülmüştüm ve tartışmıştım,

Harp okulu mensubu lise öğretmeni dostumuzla. Sonra o daha çok şaşırmıştı: Böyle küçük oyunlara geldiğiniz için olmasın, bugün burada ve karşımızda kurmay subay değil de öğretmen olarak bulunmanız, dediğimizde..

28 Şubat günlerinde, ihtilalde de vardık, Yassıadada vardık, demeçleri yayınlanan ünlü bir komutanın gazete küpurlerini koltuğunun altına alarak çok çıktığını Başbakanın huzuruna, biliriz.

Rahmetli Hocamız anlatmıştı: Gazete küpurlerini yayıyor masaya ve başlıyordu irtica resimleri bunlar, ülke elden gidiyor, görmüyorsunuz! İnadındaki tiratlarına.

MEDYA ŞEVKİ ÜRETİR

Miadını dolduran yalnızca tavuk ölüleri ve kurcalayınca patlayan el bombaları mı

Hayır! Muhalif gazetecileri sildiler, yandaş gazeteciler devrini yaşıyoruz, kandırmacasını da dahil etmeli listeye.

Uyanıklar kendilerini hükumete yandaş diye satarak nemalanıyorlar, rantlanıyorlar, uçaklarda seyahatcı oluyorlar.

Yoksa onlar bilmez mi, bu ülkeyi üzen Afyon faciası üstüne en son demeç verecek kişinin Çevre Bakanı Veysel Eroğlu olduğunu.. Bilirler, bilirler.. Şevki üretmeye şevkle giderler.

Büyük ve kıymetli demeç verdiğine inanmış sayın Bakan ne demiş de kartel medyasının tezgahına düşmüş

"Kaza olduğu konusunda mutmainim. Böyle kazalar Hindistanda ve Pakistanda da oluyor!"

Hükumetin, mademki bana geldiler, herkesten önce ben demeç vereyim yarışındaki bakanları mı var yalnızca kartelin medyasının tezgahında Varlığını hükumetciliğe bağlamış gazeteleri de atlamamak gerek..

Acıyı içlerinde çok yoğun hissettiklerinden, nasıl bir başlık koyduklarını haberlerine, farketmemişler anlamamışlardır belki de... "Namaza gitti, kurtuldu." Gibi..

12 Eylül öncesi yıllarda, ticaretin en yoğun olduğu Yeşildirekte yanan hanlardan birinde yanmadan kalan bir dükkan için yayılan söylentiyi hatırlıyorum. İslamın zekat şartının kullanıldığı bu rivayeti muhataplarını ve duyanları üzeceği için o günlerde bulunduğumuz MTTBde engellemiştik.

Kırk yıl sonra karşımıza çıkması ise, hükumetçi görünerek, rantlanarak onu zora koyma, ona muhalif seçmen üretme harekatıdır.

KIRK YILLIK KANİ / OLUR MU YANİ

Tiyatrocu Müşfik Kenterin vefatı dolayısıyla sanatsal ve parasal içerikli "Bizim belediyemizin kadrolu/maaşlı elemanıydı" demecini vererek CHPyi pay sahibi yapan Kılıçdaroğluna "pes yani" diyenlere karşı çıkmayan adamı Gürsellerin kulağını çekmek ne yazık ki bizim sayfamıza düştü.

Gerçi Kılıçdaroğlu bey son görüldüğü Hatay-Antep hattında çok meşgül olmasa, icabında bir kongre toplayarak o işi kendi yapardı ama... Bu sayfa da üstüne düşeni yapar icabında. (Bakınız, geçmiş haftalarda üstümüze düşen ahir zaman yazarları...)

Kılıçdaroğlu bey, CHP tarihini okumadan ağzını açmaz, demeç vermez. Bu ülkeye bir şey gelecekse (Komünizm gibi) onu da biz getiririz derse bir gün, hikmetinden sual olunmamalıdır.

CHPnin tarihinde bir "Kenter" olmasa idi, kim idida edebilirdi Kılıçdaroğlunun muhasebe servisli Kenter demecini durup dururken verebileceğini Hiç kimse... Çünkü CHP tarihi, her dem yenilenen ve yenileşen yeni CHPlilere ilhamlarla, yol göstermelerle doludur. Yoksa Kılıçdaroğlu da becerebilirdi, kafasına göre konuşmayı, Silivri surlarını her tırmanmaya çalıştığında...

- Devlet Tiyatro sanatkarlarından Yıldız Kenterin, hem sıhhatini kaybetmemek, hem şişmanlamamak için sabah kahvaltılarıyle öğle ve akşam yemeklerinde nasıl bir rejim takip ettiğinin ve muhtaç olduğu kaloriyi alıp almadığının Milli Eğitim ve Sağlık Bakanları tarafından cevaplandırılmasını rica ederim.

Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlarından bir cevaplama istendiğine göre, bu Meclise sunulan bir soru önergesi olmalıdır, ki öyledir.

Hangi milletvekili vermiştir Adı Kamil Boran. Nam-ı diğer Hezarfen Kamil Efendi. O günlerin anlatımıyla istizah mütehassırı... Bugüne gelirsek, soru uzmanı.

Bütün bu sıfatları CHP Mardin milletvekili Kamil Boranın boşuna almadığını bildiğinden Kılıçdaroğlu bey, onun yolunu takip ederek "Kenter" demiştir. yani araştırması daha önce, 1954 yılında yapılmış olduğundan, Kılıçdarğlu bey sadece muhasebe bilgisini konuşturmuştur. (SSK müdürüyken de konuşturmuştu muhasebeciliğini ve hâlâ anlaşılamamış, içinden çıkılamamış o hesapların; öyle diyorlar.)

Lakin Müşfik Kenter mesleesini anlamak kolay. Bir maaş sadece...

1954 yılının Milli Eğitim ve Sağlık Bakanları da CHP Milletvekili Kamil Borana "pes yani" demiş olmasınlar

O zaman "pes yani".

Kime "pes yani"

CHP geleneğini bilmeyenlere "pes yani".

EYLÜL, CHPNİN İCRAAT AYIDIR

Lisan mektebi

Sadi Irmak övündü:

- Bizim kız, onbeş günde beş dil öğrendi: İngilizce, Fransızca, Rumca, Ermenice, Yahudice.

- Maşaallah... Beliç Lisan Dersanesine mi gönderdiniz

- Hayır, Büyükadada Anadolu Kulübüne götürdük.

Bir CHP yayın organından aldığımız bu fıkrayı okuduğunuzda aklınıza hemen Sadi Irmakın kızının fevkalade kabiliyetli olduğu gelmişse, anlatılmak istenen o değil. Yani pazarlanan o kızcağız değil.

Kızı dolayısıyla kendini gündem malzemesi yapan Sadi Irmak mı pazarlanıyor Hayır! Reklamı yapılan Büyükada Anadolu Kulübü ile ilgili ne var Sorunuza cevabımız daha sonra...

Onbeş günde hemen öğreniliveren dillere bir daha bakalım. İngilizce ve Fransızca malum. Olmazsa olmazıdır yüksek (!) liselerdeki Milli Eğitimimizin.

Rumca, Ermenice, Yahudice...

Bir kısım İstanbulluların konuştukları ana dilleri değil mi bunlar

Evet ama...

Onbeş günde Sadi Irmakın kızına öğretecek kadar ileri gitmişlerse dillerini, bu nasıl suç olmaz Kanunlar yazmasa da böyle suç yoktur, mu diyeceğiz

Elbette hayır!

O kadar hayır ki, Sadi Irmak bizat haykırıyor bu hayırı. Benim kızım elden gitti, nerdesiniz ey millet, kalkın ey ehli vatan!

Bir Sadi Irmak kızı mıdır elden giden Değil. Bir sosyete kızının nerelerde dillendiği, ayakları kara lastik hasreti çeken milleti ne kadar ilgilendirecek

Lojistik destek lazım. Dil birliği yoksa ve toprak birliği tehlikedeyse... Sadi Irmak ağzından CHP kurnazlığının ilan edilişi dikkatinizi çekmedi mi

"Büyükada Anadolu Kulübü..."

Düğmeye basılmıştır: İşgal var işgal. Türkçe yasak, konuşulan onlarnı dili...

Fıkranın yayın tarihine de bakalım: 1 Ekim 1953.

Tam iki sene var, o ünlü tarihe:

6-7 Eylül 1955e atılan bir adımdır bu; örülen bir tuğladır bu. CHP tarafından planlı ve o niyetle. Her hafta, her ay yazdıkları vatandaş Türkçe konuş makaleleri, karikatürleri de işin cabası.

Menderesler yargılanacak, Paşaya ve Sadi Irmaklara yollar açılacak. Sadi Irmak kim Bir ihtilal sonrasındaki (12 Mart) bir çakma Başbakan. Olmadı kontenjandan senatör. Hani şu 28 Şubat sonrasında Demirelin yutturmaya kalkıştığı çakma (Yalım Erez) gibi düşünün...

6-7 Eylülün yıldönümüdür. Utanması gerekenleri heykelleştirelim ki, demokrasimizi çakmalardan, çakma olmayı göze alan muhterislerden arındıralım. Çakmaların gizli tarihi de çıksın gün yüzüne.

NE İDİK NE OLDUK

Geldikleri Ege sahillerindeki şehirlerimizden, kasabalarımızdan deniz araçları ile Yunanistana gitmek isteyen diğer dünyalıların ölüm haberleri hergün karşımıza geliyor. Tv haberleri ile, gazetelerle, internet vasıtası ile...

Bana sığınanı teslim etmem, demek, Kabadayı filmindeki Şener Şen repliği olarak mı kalacak

Bize sığınanı (Leh Kralı) teslim etmemek için savaştık, bilgisi de tarih kitaplarında...

Ölenler hep Yunanistana gitmek istiyorlar

Neden

Yunanistan, bizim ülkemizden daha mı emin bir yer

Yunanistan kadar güvenirliliğimiz yok mu

Sorumlular "Kaçakcılar" başlığı ile sıyrılıyorlar işin içinden. Kaçakçılara gücü yetmeyen kim Devlet olabilir mi

DEMEÇ DEMEÇ / İYİ SEÇ

Suriyeyi "Kerbela" örneği ile açıklamaya/anlatmaya çalışmış Başbakan Erdoğan.

Onu böyle konuşturan danışmanlarının bilgi azlığı, kifayetsizliği, ne söylesek kabul ederler tilkiliği midir Yoksa partisinden "Kurtulmuş" gelen Numan etkisi midir

Kerbelayı ikinci defa ağıza alınıyor AKPce.

Birincisinin patenti Numana aittir ve o, sahiplenemediği bir yemek sonrasında dikkat çekmek istemişti.

Bu ülkenin siyasi tarihinde ikide bir "Kerbela" denilerek hiç bir olay izaha kalkışılmamıştı.

Başbakan Erdoğan din dersi vermeyi işin ehline bırakmalıdır. Kerbela onun bir demeç içinde anlatacağı bir olay değildir.

HALA POSTALLI

Bilir misiniz, diye sormuş bir kartel kalemşörü: Necmettin Erbakanın 1995 seçiminde yüzde 21,38 olan oyu 28 Şubatı izleyen ilk seçimde yani 1999da yüzde 15,41e Tansu Çillerin 1995teki yüzde 19 oyu 1999da yüzde 12 inmiştir.

Halk korumadı, arkalarında durmadı da diyor. Kapatılan partileri, yürüyen tankları, tehditleri, fişlemeleri, faşizan baskıları gözardı ederek...

İşi bu!

Devam etsin!

(Eşittir) KRAL ÇIPLAK

Nutuklar atmıştı süslü ve parlak,

Hedefler Verdi global ve yuvarlak,

Haçlıya çevrildi hep göz ve kulak;

= Kral çıplak

Metyatörlerin tümü destek çıktı,

Mayayı döktü, gemileri yaktı,

Böyle olacağı baştan açıktı;

= Kral çıplak

Eskiden gömleği vardı çıkardı,

Bıçkın delikanlıydı düştü gardı,

Zalim Haçlı dört yanımızı sardı;

= Kral çıplak

Yollar yapıldı çift yönlü sevindik,

Büyük yatırım bu diye övündük,

Meğer borç alıp da yapmış dövündük;

= Kral çıplak

Domuz geni çıktı köyün sütünde,

Satılık yaftası yurdun üstünde,

Kıymıklarda değil, gerçek bütünde;

= Kral çıplak

Akşam başka konuşur sabah başka,

Sanırsın ki söyledikleri şaka,

Giyiniğim der bize baka baka;

= Kral çıplak

Kıbrısı çözecekti koptu bağlar,

Rantçı genirir ama fakir ağlar,

Yandaşın ensesinde kat kat yağlar;

= Kral çıplak

Faiz belası milleti eziyor,

Rantiyeciler methiye düzüyor,

Sözde giyinikmiş gibi geziyor;

= Kral çıplak

Der, ferdin geliri aştı on bini,

Aslan payı bulur hep sahibini,

Yetmiş milyon arar durur cebini;

= Kral çıplak

Nerdedir komşularla sıfır sorun,

Her yanda düşman, içindeyiz surun,

Yalanım var mı araştırın sorun;

= Kral çıplak

İslam dünyası perişan karışık,

Lider ararlar ellerinde ışık,

Liderse Haçlı birliğine aşık,

= Kral çıplak

İslam dünyası, elinde kumar kartı,

Milyonlar öldü, soygunlar da artı,

Zalim bizden yaptı binlerce sorti;

= Kral çıplak

Batı çukurundan geliyor pislik,

Ülkeler bölünüyor dilik dilik,

Onun tek tavsiyesi var, laiklik;

= Kral çıplak

Ekrem Şama

Eşkiyanın Tabiatı

PKKlılarla kucaklaşan BDPli Kışanak, "Bu ülke PKK ile de barışacak" demiş. Bunu, onları kucakladığın gün değil, onların, senin de çocuğunu öldürdüklerinde söyleyeceksin.

Ya da onları kucakladığında seni öldürdüklerinde...

Yediği gollerden belli olur bir Milli Takım

Bu ülkede bir lig bittiğinde, gol kralı (Zafer Biryol) üç İstanbul takımından olma geleneğini bozarak bir Anadolu takımından (Konyaspor) çıkarsa, Medya sağır ve kör olursa, Milli Takım sorumlusu (Fatih Terim) sorumsuzluk anıtına dönerse...

Marifetden esirgenen iltifat; Kaybolan alınterleri, emekler ve futbolcular.

Resimde şampiyon (!) takımın son transferini görüyorsunuz. Milli maçın sonucu kaç rakamlı olmuştu, dediniz