MİLLİ GÖRÜŞ TARİHİ-22
Uçuruma giden köşeyi döneceksiniz
Sıvas mitingi
İsmail Fatih Ceylan
Bu vergiyi getiriyorsunuz, esnafı da size ezdirmeyeceğiz. Esnafın vergisi; esnafı bugüne kadar hep istismar ettiniz. Esnaf beş milyon ise, esnafa şu memlekette 600 milyar kredinin sadece 20 milyarı veriliyor. Esnafın kredisi 100 milyara çıkacak, 100 milyar ve de faizsiz verilecek, bunu verdiğimiz günü göreceksiniz! O zaman o esnaf diyecek ki, “Yahu, yıllarca nasıl aldanmışım!” Daha defter tutmayı çıkartmadınız, bütçe komisyonunda tutuyorsunuz. Şu 1970 senesinden önceki emekliler ezik ezik eziliyor; PTT’de hizmet gören arkadaşlarımızdan, köylüsünden, emeklisinden esnafına kadar.
Aziz Milletvekilleri, Soruyorum size, biz millet olarak oyunu böyle oynamaya mecbur muyuz? Batı Kulübünün eline benzini vereceksin, Batı Kulübünün eline kibriti vereceksin, onlar cayır cayır milleti yakacak biz de elimizde itfaiye hortumu oradaki yangını, buradaki yangını söndürmeye koşacağız, ne mecburiyetimiz var, ne mecburiyetimiz var!.. Bunu değiştireceğiz arkadaşlar. Kim? Bu parlamento değiştirecek. Bu parlamento değiştirecek ve çözecek Allah’ın izniyle. Böyle iş olmaz! Yeter, 50 seneden beri çektiğimiz, yeter! Sadece yaraları büyütüyorsunuz.
Bakın, Halk Partisi, Millî Selâmet projektörü altında kaldı, oylarının yarısını kaybetti. Şimdi siz de Millî Selâmet Partisi projektörünün altındasınız. Eskiden horoz döğüşüyle, “Sen benden daha kötü, ben senden daha kötü” diyordun. Sökmez sonunuz geldi! Batıl yıkılacak, hak galip gelecek, çaresi yok bu işin.
Millî Selâmet’in projektörü altındasınız, milleti aldatamazsınız; köylü de, işçi de, esnaf da, emekli de yaptığınız bu zulümleri görüyor bu yanlış zihniyetinizin yolu çıkar yol değil. Bütçeye oyumuz ne olacak? Şimdi bakınız hesap veriyorum. Burası milletin kürsüsü. Şimdi bakın bu bütçeye kırmızı oy verip hükûmeti düşürürsek, bilesiniz ki bu hükûmete en büyük iyiliği yaparız, ama millete en büyük kötülüğü yaparız.
Köşeyi döneceksiniz merak etmeyin
Çünkü millete gidecek, “Tam köşeyi dönecektim, iki ay kaldıydı, beni düşürdüler” diyeceksiniz Bu hükûmet iki ay sonra köşeyi dönecek? Hangi köşeyi? Bu köşeyi değil. Ya?”
Erbakan bir eliyle kürsüden aşağısını gösterdi:
“Uçurumdan aşağı inen köşeyi dönecek, haberiniz olsun! Onun için şimdi, Türkiye büyük bir ülke, Hakkari’deki Kars’taki kardeşimizin gerçeği görmesi için “Bunlardan hayır gelmez, bunlar iflâs etti” diye üç ay söylemeye mecburuz, biz üç ay söylersek, üç ay sonra oradaki duyuyor. Onun için şimdi, “Bunlar iflâs etti, bunlardan hayır gelmez” diyoruz ama bunları düşürme iyiliğini şimdi yapmıyoruz”.
Demirel, “Söz verdin?” diye bağırdı.
Erbakan ona bakıp güldü:
“Beyaz oy vereceğiz, beyaz; merak etme!”
Eliyle uçurumdan aşağıyı göstermeye devam etti: “Uçuruma giden köşeyi döneceksiniz Beyaz vereceğiz ama, buna sevinme, buna sevinme, buna sevinme; çünkü, köşeyi döneceksin, bu köşeyi, bu köşeyi. Bu köşeye gelmeden yolunu kesmeyeceğiz. Böylece de, biz bugüne kadar verdiğimiz sözlerin hepsini tutmuş oluyoruz, hepsini; artık alacağın yok arkadaş, alacağın yok, hepsini tuttuk ama bize verdiğin, millete karşı verdiğin sözleri sen tutmadın.
Bir baba şefkatiyle uyarıyorum; gittiğin yolun tam tersine, 180 derece tersine dön, çaresi yok. Fakir fukaranın ah-ü enine kulak ver, şu milletin geçim sıkıntısına kulak ver, şu milletin ıstırabına kulak ver. Aziz Kardeşlerim, Bu parlamento milletimize kurtuluş yolunu açacaktır. Bu inancımı tekrar ederek, Cenab-ı Hakk’tan, aziz milletimize saadet ve selâmet vermesini ve en kısa zamanda feraha kavuşturmasını dileyerek hepinizi ve bütün milletimizin evlâtlarını Millî Selâmet Partimiz adına hürmetle, muhabbetle selâmlıyorum. Sağ olun, var olun!”
Özetleyerek verdiğimiz bu konuşma, Türkiye için bir dönüm noktası olmuş ve izleyenler birtakım gerçekleri ilk defa işitmişlerdi. Genelde hükümetlerin bütçe konuşmaları sıkıcı olduğu için halk dinlemezdi ama ilk defa Erbakan sayesinde bütçe konuşması heyecanla dinlenmişti. Konuşma esnasında pek çok insan birbirine telefon açarak, “Hocanın konuşmasını dinliyor musunuz, dinlemiyorsanız mutlaka dinleyin” uyarısını yapıyordu. Böyle değişik bir konuşmaya ilk defa tanık olan pek çok insan, bu konuşma sebebiyle gerçekleri görüyor ve yıllarca fanatik bir şekilde destekledikleri partileri bırakıp MSP'ye yöneliyordu.
O konuşma ile görüş değiştiren insanların sayısı çoktu. O dönemin en çok satan gazetesi Günaydın gazetesi bile, Erbakan'ın konuşmasının etkileyiciliğinden bahsederek, halkın birbirine telefon açtığını birinci sayfadan haber olarak verdi. MSP büyük bir rüzgâr almıştı arkasına bu konuşma ile. Parti teşkilatı gerek teyp kasetleriyle, gerek video kasetleriyle bu konuşmayı dinleyememiş olanlara, köylere kadar giderek aktarıyorlardı.
Herkes merakla ikinci konuşmayı bekliyordu. Ama Erbakan'ın estirdiği rüzgârdan hoşnut olmayan iktidar, o bütçe konuşmasının televizyondan naklen verilmesini önledi. Bunun gerekçesi de oldukça gülünçtü: Trafolar patlar... Erbakan'ın yapacağı konuşma, trafo patlar endişesiyle yayınlanamayacaktı.
Fakat MSP hareketi o güne kadar estiremediği bir rüzgârı ardına almıştı. Köylerde, kentlerde gerek CHP'den, gerek AP'den pek çok insan MSP'ye katılıyordu.
Ünlü isimler anarşi kurbanı
1979 Temmuz ayında hızlanan anarşi, 1980 yılında daha da hızını artırmış, hedef olarak ünlü isimleri seçmeye başlamıştı. Günde yaklaşık on kişinin öldürüldüğü ortamda Nisan ayından itibaren gazeteciler, yazarlar, politikacılar, CHP ve MHP'nin il ve ilçe başkanları teker teker öldürülüyordu. 4 Nisan'da Ortadoğu gazetesi yazarı İsmail Gerçeksöz öldürülmüş, ertesi günü Eskişehir'de yapılan bir mitingte beş kişi vurulmuştu.
Her gün yurdun çeşitli bölgelerinden çıkan hadiselerde günde on-onbeş kişi öldürülüyordu artık. Anarşi başını almış yürümüştü. Bekçiler, polisler de hedef altındaydı. 11 Nisan da TRT yapımcılarından yazar Ümit Kaftancıoğlu Mecidiyeköy'deki evinden çıkarken, anarşistler tarafından vurulmuştu. Anarşi gün geçtikce ünlü isimleri bir bir yok ediyordu. 27 Mayıs'ta MHP yöneticilerinden Gün Sazak, evinin önünde yaylım ateşine tutulmuştu. Ülkücüler yurdun dört bir yanında bu olayı protesto için yürüyüşler yaptılar. 30 Mayıs'ta bu eylemler sürmüş, Çorum'da Abdurrahman Koçak ile Muzaffer Yeşilyurt isimli iki polis memuru öldürülmüştü.
Sıvas Mitingi
Bugünlerde gazetelerde de yer alan, MSP'nin Sıvas Mitingi düzenleyeceği haberi, kamuoyunun dikkatini bu mitingin üzerinde topladı. Mitinge halkın ilgisi büyüktü. Semt semt teşkilâtlar bir araya toplanmışlar, minübüslerle, otobüslerle, otomobillerle Sivas'a hareket etmişlerdi. Müthiş bir kalabalık vardı. Gençlerin çok oluşu ve onların şevkle, heyecanla sloganlar atması ilgi çekiyordu. Pırıl pırıl dostluk vardı gençlerde. Sevgi vardı, saygı vardı. Muhabbet, ilgi ve samimiyet vardı.
Mayıs ayının son günü ıpılık ve güneşlik bir havada Sivas'a gelenler büyük bir kalabalığın toplanmış olduğunu görüyordu Sivas'ta. Meydanlar mahşer gibi dolmuştu. Pankartlar, bayraklar yüz bini aşan kalabalığın üzerinde dalgalanıyordu. Türk bayrakları ve anahtar amblemli MSP bayrakları püfür püfür esen rüzgârla hareketleniyordu. Mehter takımı hareketli bir şekilde mehter marşları çalıyordu.
Erbakan seçim otobüsünün üzerine çıkmış, kalabalığı izliyordu. Yanında Oğuzhan Asiltürk, Recai Kutan, Süleyman Arif Emre, Şener Battal, Temel Karamollaoğlu gibi MSP milletvekilleri, çeşitli ülkelerden gelmiş misafirler vardı. Erbakan'ı otobüsün üzerinde gören kalabalık dalgalanmış, bütün millet tempo halinde haykırmaya başlamıştı.
“Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın!..”
Ayasofya yıllardır zincir altında kalmıştı. Ayasofya'nın şahsında Müslümanlar zincire vurulmuştu. Bağrı yanıktı Müslümanların.
“Biz, biz, biz!.. Fatih'lerin nesliyiz!..”
Fatih'in nesli haykırıyordu bu sözleri.
“Fatih nesli geliyor!.. Fatih nesli geliyor!..”
Korksunlardı korkması gereken memleket düşmanları bu nesilden. Sevinsinlerdi bu nesli hasretle bekleyenler. Böyle bir mitinge ilk katılanlar müthiş bir heyecan duyuyordu. Sarsılmışlardı.
Kortejler halinde yürüyorlardı insanlar. O kadar kalabalıktı ki, pek çok kortej vardı. Yüzlerce ihtiyar bu manzara karşısında ağlıyor, “Bu günleri de gördük ya, Allah'a şükürler olsun!..” diyorlardı. Kalabalık kortejler seçim otobüsünün önünden geçerken, Erbakan sağ elini kaldırarak selâmlıyordu onları.
“Mücahidler geliyor!.. Mücahidler geliyor!..”
“Mücahid hey!.. Mücahid hey!..”
“Milli kahraman, mücahid Erbakan!..”
“İmanlıyız, güçlüyüz!.. İmanlıyız, güçlüyüz!..”
Müslümanlar dalga dalga... Heyecan kıpır kıpır... Sivas bambaşka... Apartmanların balkonlarına çıkan halk Erbakan'ı alkışlıyor. Yürüyen kalabalıklarla birlikte haykırıyor.
“Erbakan komutan, akıncı asker!..”
“Ne solculuk, ne mason. Milli görüş ilk ve son!..”
Milli Görüş dışında her şey denenmiş fakat insanlığa zulümden başka bir şey vermemişti. Denenmişler denenmemeliydi.
“Batı Klüp kahrolsun, Milli Görüş var olsun!..”
“İslam Ortak Pazarı, başka pazar yok!..”
“Manevi kalkınma engellenemez!..”
“Mücahidler geliyor!.. Mücahidler geliyor!..”
“Mücahid hey!.. Mücahid hey!..”
Ümitler coşuyor, umutlar artıyor, bir şeyler yapmak isteği kabarıyordu. Büyük bir sel akıyordu caddelerden. Bir gün gelecek bu sel daha da büyüyerek bütün kötülükleri silecek, ortalığı tertemiz yapacaktı.
“Milli kahraman, mücahit Erbakan!..”
“Erbakan komutan, akıncı asker!..”
Sizleri Sultan Alpaslan'ın serriyeleri olarak selâmlıyorum
Erbakan iki elini birden kaldırınca, yürüyüşler durdu. Herkes bir araya gelip, otobüsün etrafında toplandı. Bazıları elektrik direklerine çıkmış, bayrak sallıyorlardı. Önce MSP gençlik kolları başkanı Recep Tayyip Erdoğan bir konuşma yaptı. Kalabalık tempo tutmayı sürdürüyordu.
Nihayet Erbakan'ın sesi duyuldu:
“Milli gençlik.. Mücahidler... Sadıklar... Akıncılar...”
Kalabalık susmuyor haykırmaya devam ediyordu.
“Sizleri Anadoluyu fetheden Sultan Alpaslan'ın serriyeleri olarak selâmlıyorum. Sizleri Niğbolu'ya koşan Yıldırımlar olarak selâmlıyorum. Sizleri mana ve madde de büyük olan Fatih Sultan Mehmed Han'ın cengaver Ulubatlı Hasan'ları olarak selâmlıyorum.”
Bu sözleri duyan kalabalık daha da coşuyor, yeri göğü inletiyordu.
“Sizleri şu yakın tarihimizde Kıbrıs'a çıkartma yapan mücahid mehmedçikler olarak selâmlıyorum.”
Kalabalığı susturmak mümkün değildi.
Herkes kendinden geçmiş gibiydi. Kollarını kaldırıp slogan atıyorlardı. Müthiş bir şeydi, çok etkileyiciydi ve herkes bambaşka bir dünyada hissediyordu kendini.
“Erbakan komutan, akıncı asker!..”
“Milli kahraman, mücahid Erbakan!..”
“Milli kahraman, mücahid Erbakan!..”
Büyük bir pankartta yazılı olan bir dize dikkat çekiyordu.
“Allah'a kul olduk kalubelâda
Bu yolda verilmiş ikrarımız var
Üç günlük ömür için fani dünyada
Kula kul olmamak kararımız var.”
Erbakan, “hayat iman ve cihatdır,” diyordu. Kalabalık nihayet yatışmış, konuşmayı dinlemeye başlamıştı. Bayraklar dalgalanıyor, bayraklar sallanıyordu. Bazı görevliler bu mitingi videoya kaydediyordu. Erbakan'ın konuşması bitince, bir Afganlı konuşmaya başladı. O konuşurken Mehter takımı matem müziği çalıyordu. Afganlı çok heyecanlı, ateşli konuşuyordu. Pek çok insan gözyaşlarını tutamıyordu onu dinlerken. Binlerce insan Afganistan'ı işgal eden Rusya'yı lânetledi.
Gelecek yazı:
Milli Görüş Tarihi-23
Fethullah Gülen MSP’ye karşı
Anarşi önemli isimleri öldürüyor