İbrahim Şahin in Samsun Valisi olmasından sonra TRT Genel
Müdürlüğü koltuğu boşaldı.
TRT Genel Müdürlüğü, iktidarların en kritik makamlarından
biridir.
Aynı zamanda en iğneli koltuğu
Başbakan ve Bakanların neredeyse çiçekçi ziyaretini bile
haber yapmak durumunda kalırsınız.
Başbakanın peşinden zaten hiç ayrılamazsınız
Başbakan öksürse TRT ekranlarında bunun yankısını talep
eder. Daha doğrusu Başbakan ın danışmanları her daim, demoklesin kılıcı gibi
TRT Genel Müdürü nü takiptedir.
Diğer yandan muhalefet de saniye hesabı yapar. İşte,
İktidara şu kadar yer verdin ama muhalefetin sesini kesiyorsun. Bizim
icraatlarımızı halka duyurmuyorsun diye.
Velhasıl iki ucu keskin bıçak gibidir, TRT Genel
Müdürlüğü makamı
***
Turgut Özal ın Başbakan olduğu yıllardı
Özal, kendisinden hiç beklenmedik bir adım attı ve Cem
Duna yı TRT Genel Müdürlüğü ne atadı.
Kıyamet koptu
Özellikle ANAP ın muhafazakar kanadı müthiş rahatsız oldu bu atamadan.
Bu atamaya ilişkin dönemin ANAP Erzurum milletvekili,
takunlalılar gurubundan Mehmet Kahraman o dönem ilginç bir anekdotu
aktarmıştı, bana;
Cem Duna TRT Genel Müdürü olunca biz tabii ayaklandık.
Nasıl böyle bir atama olur diye. 30-40 kadar milletvekili. Seçim
bölgelerimizden telefon üzerine telefon. Birçok telefona da cevap veremiyoruz
tabii. Neyse, ne yapalım ne edelim şeklinde taktikler geliştirirken içimizden
biri, Turgut beyden randevu alalım, durumu anlatalım dedi. Bu fikir herkese
makul geldi. Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğünü arayarak randevu talep ettik.
30-40 milletvekili birden böyle bir talepte bulununca Turgut bey ilk etapta ne
oluyoruz! demiş. Epeyce merak da etmiş. Derken randevu günü biz yaklaşık 40
milletvekili Başbakanlık makamına gittik. Hiç unutmuyorum; Turgut bey bizi
görünce ve de hepimizin aynı renkte olduğunu fark edince durumu derhal anladı
ve hiç tahmin etmediğimiz bir de cümle sarfetti; Mehmet, Mehmet bunların
başını sen çekiyorsun, bu plan da senin başının altından çıkmıştır biliyorum
ama Cem (Duna) bey için geldiyseniz hiç içeri girmeyin! O konuda kararım kat i.
Cem bey TRT Genel Müdürlüğüne devam edecek Hepimiz bir anda buz kesildik. Çok
bozulduk tabii. Aramızda Turgut beyi öteden beri iyi tanıyan ve hayranlık
besleyen Erdem (Bayazıt) abi gibi isimler de belli etmese bile çok bozuldular.
Biz Başbakanlık binasına geldiğimiz gibi gerisin geriye döndük
***
Sonra ne mi oldu
Cem Duna TRT de ne kadar muhafazakar, inançlı isim varsa
neredeyse tümünü tırpanladı.
Eski Mao cu Nuri Çolakoğlu ve eski solculardan, TSK dan
atılan Ali Kırca yı kendisine en yakın çalışanlar olarak belirledi.
***
Bu arada Turizm eski Bakanı, ANAP ın milliyetçi
takımından, adı otel ayısına çıkan Mustafa Taşar ın da TRT Genel Müdürü Cem
Duna ya, Dana mı, Duna mı diye tepki gösterdiğini, ancak Çolakoğlu nun
Maoculuğu hatırlatılınca da, MİT ten sordurdum, temiz çıktı ünlü demecini
hatırlatmak istiyorum.
***
Hafızalarınızı tazelemek adına bir hatırlatma daha yapmak
istiyorum; 12 Eylül öncesinde, Başbakan Bülent Ecevit TRT Genel Müdürlüğü ne
İsmail Cem i atadı. Evet, evet bildiğiniz İsmail Cem i. O zaman da çok gürültü
koptu. İsmail Cem, TRT Genel Müdürlüğünde bulunduğu dönemi, TRT de 500 gün
adıyla kitaplaştırmıştı.
Yine hatırlayacaksınız, Recep Tayyip Erdoğan Başbakan
olunca, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden tanıdığı ve
çalıştığı Şenol Demiröz ü atamak istedi, TRT Genel Müdürlüğüne. Kararnamenin
birkaç kez dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer den döndüğünü sanıyorum
unutmadınız
***
Şunu anlatmak istiyorum; TRT Genel Müdürlüğü ateşten bir
gömlek.
Bu gömleği giymeye birçok hevesli görüyorum.
Bakalım bu kez bu gömleği kim giyecek
İslam Birliği, İslam Birliği, İslam Birliği
Çevremiz ateş çemberi
Adı yeni yeni duyulan örgütler, İslam coğrafyasını kan ve
ateş topuna çevirdi.
Peki, çare ne Çare aşağıdaki satırlar. Ne güzel ifade
etmiş, Erbakan Hocamız. Okuyalım mı;
İslam, bizim
zamanımıza ve arzularımıza uymaya mecbur değildir. Herkes ve her şey İslam ın
adalet ve saadet prensiplerine uymakla mükelleftir. Çünkü İslam; değişen ve
gelişen bütün zaman ve mekânların ve her türlü ihtiyaç ve sorunların ilahi
reçetesi ve kurtuluş çaresidir.
Şimdi maalesef
bütün İslam Alemi ve özellikle Türkiye miz, üstü açık umumi bir Siyonist sömürü
ve sindirme hapishanesine çevrilmiştir. Ve ülkemiz, bir nevi esir kampı
görünümündedir. Bu nedenle farklı din ve düşünceden bütün insanlarımızın,
gerçek bir huzur ve hürriyete, refaha ve saadete ulaşması için, ilmi ve insani
ölçüler içerisinde her türlü cehdü gayreti göstermek, İslamiyet imizin ve
insaniyetimizin bir gereğidir.
Zor bir yolda
yürümek mecburiyetinde olan insanlar, yolda yürümeye başlamadan önce,
gönüllerinde ve zihinlerinde yürümek ve yol almak zorundadırlar. Evvela, bu
yolu ben nasıl aşarım korkusundan kurtularak yola çıktıklarında görürler ki,
yol zor da olsa bir müddet sonra aşılmış yürünmüş ve hedeflenen yere
gidilmiştir. İşte o zaman, insanların yüreklerinde, aslında yolun zannedildiği
kadar zahmetli olmadığına ve bütün sıkıntılı yolların aşılabileceğine dair bir
iman doğar.
Bakın
huzurlarınızda inanarak söylüyorum: dünyanın bu gidişatı karşısında hiç kimse
İslam Birliğinin kurulmasına mani olamayacaktır. Bu kaçınılmaz bir zarurettir.
İslam Birliği mutlaka ama mutlaka kurulacaktır.
NOT: Bugün 24
Eylül 2014, Çarşamba 1) Emekliler yılda 15 20 TL zamla, hâlâ sürünmeye devam
ediyor. 2) An itibariyle asgari ücretli nasıl geçineceğim diye feryat
ediyor. 3) Bu parlamento ve mevcut AKP iktidarı, 2011 den bu yana verdiği yeni
ve sivil anayasa sözünü yerine getiremedi. 4) 28 Şubat darbesi döneminde
kapatılan, yoksul-zeki Anadolu çocuklarının barındığı Başbakanlığa bağlı Vakıf
Öğrenci Yurtları hâlen kilitli. Otur, sıfır!