Millet, sistemin neresinde?

Abone Ol

Başbakana suikast girişiminin ardından toplumda "Neler oluyor, nereye gidiyoruz " soruları yaygınlık kazanırken genellikle sohbetlerin konusunu bu çerçeve belirlemeye başladı. Bir dostumla sohbet ederken söz ülkede sahnelenen oyunlara geldi. Dostum sözü DSP-MHP-ANAPkoalisyonuna, o birlikteliğin nasıl sürdürüldüğüne ve neticede erken seçim kararının alınışına ve DSPnin parçalanmasına getirdi. Ve , "Eğer olaylardan önce birileri çıkıp bir senaryo olarak şunlar şunlar olacak, deseydi sanıyorum kimse inanmazdı. Ama birileri, bir güç merkezi senaryoyu yazdı, uygulamaya konuldu. Bugün geriye dönüp baktığımızda Irakın işgali planlarının o günden yapılmış ve bunun sonucu olarak önce Ecevitin öldürülmesi planlanmış, bu olmayınca da partisinin parçalanmış olduğunu görüyoruz." diyordu.

Dostum tüm bunları hatırlatırken bugün de bir başka senaryonun sahneye konulmaya çalışıldığına dikkat çekiyordu.

Dikkat edilirse ülkemizin geleceğini yakından ilgilendiren senaryoların hiçbirinde millet yok. Millet öylesine bombardımana tabi tutuluyor ki, kendisine biçilen rolü oynuyor ve bunu yaparken de kendi arzusu istikametinde rolünü yaptığını düşünüyor.

Sanıyorum ülkemizin esas sorunu da bu olsa gerek. Lafa gelince egemenliğin millette olduğu söyleniyor ama uygulamada millete biçilen rol figüranlıktan öte gitmiyor. Bir takım iç ve dış çevreler istediklerini yaptırıyorlar.

Peki geçmişteki olaylara bakarak bugünü değerlendirmek mümkün olablir mi

Olması gerekir. Eğer olmuyorsa toplumumuzda ciddi bir hafıza kaybı var demektir.

Ve toplum bir an evvel sistemdeki gerçek yerini alıp oraya oturmadığı sürece bir takım çevreler olarak nitelendirdiğimiz mihraklar bazen "vatan elden gidiyor", bazen "ülkemiz ihanet çemberine alındı" gibi iddialarla kendi istedikleri istikamette olayların yönünü tayin etmeye devam edeceklerdir. Bir bakıma birileri kendilerini millet adına görevli ilan edeceklerdir. Buna karşılık milletin görev verdikleri de hain konumuna düşecektir. Böyle olunca da kendilerini millet adına görevlendirenler gerçekten milletin görev verdiği kişilere karşı bir takım eylemlerde bulunmaya kendilerinde yetki bulacaklardır. Özetle yetkiyi verenler de kullananlar da aynı kişiler olacaktır.

Sözün burasında milletin görev verdiği kişilerin hiç yanlışı olmadığı gibi bir sonuç çıkartılmamalıdır. Ciddi yanlış yapmakta, yapılan bu yanlışlar ülkemize ve insanımıza ciddi sıkıntılar vermektedir. Söz gelimi AB ile imzalanan Gümrük Birliği anlaşması ülkemize 100 milyar dolar zarar vermiş olmasına rağmen böyle bir anlaşmayı ne milletimizin ne de Meclisin onayına sunulma ihtiyacı duyulmuştu.

Bunun da ötesinde ABye girebilme adına Kıbrıs Rum Kesimi imzalanan bir protokol ile Gümrük Birliğine alınmış bunun  da insanımıza ve Meclise sunulma ihtiyacı duyulmamıştı.

Hatta, yıllardan beri ABye girmek için çaba sarfedilmekte ama millete hiçbir şey sorulmamaktadır.

Halbuki ABye girmek demek bir başka medeniyetin tercihi demektir. Böylesine önemli bir sonucu olan bir birliğe girmek isteyenler önce milletin hakemliğine başvurmak zorunda değil midirler Milletin seçtikleri milletin hakemliğine müracaat etmekten uzak dururlarsa, birilerinin kendilerini millet adına yetkili ilan etmeleri sanıyorum fazlaca yadırganacak bir yanı kalmaz.