Millet, hafızalı insanlardan olur

Abone Ol

İstek: Özal’lar bir şey olsun

Dua: Türkiye’ye bir şey olmasın

 

T.Özal Çankaya’ya çıkınca, Semra hanım soruyor:

-Ben ne olacağım

Aileyi yakından tanıyanlar, bu sorunun ne manaya geldiğini anlatmakta zorlanmazlar.

-Sen, bana Cumhurbaşkanı’nın karısı dedirtmek için Çankaya’ya çıktın değil mi

- Lütfen öyle düşünme Semra hanım. Biliyorsunki ben bu güne kadar ne olmuşsam, senin için oldum.

- Ama hep sen oldun Turgut. Benimde birşeyler olabileceğimi hiç düşünmedin

- Şuraya bir kaset koyda neşemizi bulalım Semira. Kameralara da lütfen dikkat et!

- Yine kendin için istiyorsun. Ah aklım ah! Daktilomu sana süpürge ettiğim elektrik idaresinden niye ayrıldım, bilmemki Şimdi ben de pekala elektrik müdürü olabilirdim.

Turgut bey’in kafası karışık. Sırtındaki Bush montunu çıkarıp, sertçe yere vursa, olmaz. Ya köşkten çıkarıp, trübinlere gönderilirse… Gerçi kulübeden çıkarılanların dahi hamileri, korumaları, kalemşörleri oluyor ama…

- Turgut! Sana konuşuyorum ben. Çabuk mutfak…

- Lütfen Semra hanım. Yeni geldik buraya. Porselen tabakların, çanakların envanterine bile bakmadık. Bırak o tencere kapağını. Daha ilk günden Semra hanım yuvarlandı kapağı buldu mu dedirteceksin

- Hala anlamıyorsun beni değil mi Turgut Benim diyeceklerim önemli olmalıdır.

Aslında Turgut bey anlamıştı biricik eşinin ne demek istediğini. Çankaya’nın koltuğunda nöbetleşe oturmaları söz konusu olamayacağına gore, ona da önemli koltuk bulmalı idi.

Arkadaşlarını topladı, eğilimlerini yokladı. Zaten çoğu yavrum diye sevdikleriydi.

- Anamıza başkanlık verelim dediler.

Turgut bey önce çok sıkıştı, sonra Çankaya’ya daha yeni alışıyorum, başkanlık sisteminin sırası mı, diye çıkıştı.

- Semra hanım alışamadı ama, dediler. Mesutluk onun da hakkı değil mi

Karar verildi, Semra hanımın İstanbul İl Başkanı olması önerildi.

Yedi düvele karşı koymuş bu ülke, Çankaya’daki Turgut’la İstanbul’daki Semra hanıma mı katlanamayacak Lakin Brütüsleri varmış Turgut beyin.

Semra hanıma görev bulma toplantılarına katılmakta geç kalan Cemil (Çiçek), Abdülkadir (Aksu), Hüsnü (Doğan) ve Mehmet (Keçeciler) olmazlanmışlar. Ya yarın bizimkilerde bir şey olmak isterse, ne yaparız Biz ancak kendimizi bir şey oldurabildirmişiz.

Fakat Turgut bey bu dört eğilim boylarını anlamamış. Üstelik yakalasa kaldırıp yere vuracak. Sonra boyu aklına gelmiş ve eğilim boylarına “Brütüsler” demiş.

İkinci grup tarihçiler burada söze karışıyorlar ve karşı çıkıyorlar, birinci grup tarihçilerin olayı aynen böyle anlatmalarına.

Diyorlarki ikinci grup tarihçiler: O dört eğilim boy, biz de önemli önemli olmak istiyoruz. Partinin yarısı Semra hanım’ınsa, yarısı da bizim, dediklerinde, oturup Turgut beyle bir plan yapmışlar. Yani bu planı yapmışlar. Turgut bey akıllı adam, sırtı Bush montlu adam, alt tarafı keçeli Mehmet’in bir araştıralım, Brütüs olmak kötü bir şey olmasın, itirazına aldırmamış, gazetecilerin düğmelerine basmış. Brütüsler dedim, diyerek.

Milletin gazı böyle alındı ve Semra hanım il başkanı oldu, diyor ikinci grup tarihçiler. Siz artık hangisine inanırsanız.

Ve hatta ikinci grup tarihçiler, o dört eğilim boyun,Semra hanımın üstümüzü çizmesi, bizi çizilmeye değer bulmasındandır, diyerek sevinçlerini hala sürdürdüklerinide iddia etmişlerdir.

Atamayana atarlar!

Birinci grup tarihçilerin önemsediği eğilim boylardan Mehmet beyin anılarına dönelim; Semra hanım neşelendirecek kaset aramalarını sürdürürken…

Diyorki: İhtilalciler giderken bize Demirel dosyaları, Ecevit dosyaları bıraktılar. Yani 12 Eylül’de duran kan,önceleri neden durmuyordu yahut akıyordu

Bir bakın hele, dediler.

Turgut bey olmaz diyor. Geçmişe bakmayalım. Kan korkusundan değil elbette. Semra hanımla münakaşalarından kan çıktığını hiç bir anı kitabı yazmadığına göre… Hem sonra çok duyuldu, bir koyup üç almak için Irak’a savaş açmak istediği. Kandan korkan adam bunu söyler mi Paris’ten özel uçakla gelen oğlu Ahmet’in uçak şöförlüğü ehliyetini az mı önemsemişti.Hele bir savaş olsun,benim oğlumda gidecek dememiş mi idi

Eski defterlere bakmamanın bir Turgut doğrusu olduğunu sanan eğilim boy Mehmet böyle konuşadursun,kardeş Yusuf almış sazı eline,bakalım ne söylemiş.

“Ağabeyim Turgut OrtaAsya’dan geldi. Demirel’e telefon etti. Ekonomiciler gelsin konuşalım dedi. Demirel ona demişki: - “Bırak şimdi ekonomicileri. Seni Yüce Divan’a gönderecekler.Derdine yan”

O anda farkettim ki diyor kardeş Yusuf: Ağabeyim iki renk olmuştu. Sırtındaki Bush montu kıpkızıldı, yüzü mosmordu. Ertesi gün öldü.

Anılar böyle yayınlanadursun, kütüphanelerdeki cilt cilt tarih kitaplarından seslenmelerini sürdürüyorlar ikinci grup tarihçiler.

Eğilim boy Mehmet’in aman geçmişi karıştırmayın demesi, karıştırılan geçmişin bir gün gelip kendisine dayanacağı korkusundandır. Çünkü onlar o günleri, nasıl olsa karıştıran olmaz, diyerek yaşamışlardı.

Ağabeyim Turgut mor renk olmuştu demesini ise kardeş Yusuf’un, ikinci grup tarihçiler şöyle yorumluyorlar: Yüce Divan’a gitmek, elbette mont giymek için Bush’un yanına gitmeye benzemezdi. Turgut bey bunu biliyordu. O daha çok, kendisine verilen Demirel dosyalarını, Ecevit dosyalarını yok etmekle suçlanacağını ve Semra hanımı bir şey yapmaya uğraşırken ilgilenemezdim, demesinin yeterli olmayacağını biliyordu. Yine hatta diyor ikinci grup tarihçiler, Turgut bey Yüce Divan’a gönderileceğini sezmişti ve bunun için kardeşini şahit göstererek ekonomicileri çağırmıştı. Semra hanım acıma pozisyonundaysa bu gün, sizlerde inanacaksınız. Tarih böyle.

BİZİ BÖYLE ÇİZİYORLARDI-41

ORTA OYUNU

Başbakan’ın “İstanbul’un silueti bozuldu, üzüldüm” dediği gökdelen görüntülü resimleri, gazete baskılarının ötesinde, başını kaldıran her İstanbullu her gün görmüş ve her gördüğünde de Başbakan’dan fazla üzülmüştür.

Başbakan’dan fazla üzülmek, müdahale edebileceği noktalarda sessizliğine bir mana verememesinden, bir yorum getirememesinden kaynaklanmakta idi.

Şimdi diyorki Başbakan: Traş edin dedim, dinlemediler.

İnşaatlar, sen şimdi traşını istediğin noktada iken neden durdurulmadı İstanbul’a geliyordun ve görüyordun mutlaka. Neden sormadın, bunlar daha ne kadar yükselecekler, diye

İşte bu noktada mimarlar odası başkanının teklifine bir bakın: Kamulaştırın ve yıkın!

Yani milletin parası biraz da böyle harcansın. Yıkımcılarda kazansın.

Bizim sorumuz ise şu: Adı geçenler ve adları geçmediği halde bu işe taraf olanlar (belediye cephesi) bir oyun mu oynuyorlar. Rol dağılımı çok güzel olmuş gibi geldi de…

AVM’LER KÜÇÜK VE ORTA ESNAFI YUTACAKLAR

Temel arkadaşı Dursun’a sormuş.

- Ula Tursun memleketin her köşesinde mantar cibi AVM’ler bitiyor. Bu ne iştir Böyle giderse küçük ve orta esnafın hali ne olacaktur

- Temel çok temel bir konuya ışık tuttun. AslındaAVM’ler yerleşim yerlerinden 5 KM. uzakta açılacaklardı. Şimdilerde her köşe başında açılıyorlar. 600 bin bakkal 200 bine düştü. Bu AVM’lerin açılımı avucuma düş derken AVucuMa harflerinden oluşur. Bütün gıda maddeleri, beyaz eşyalar, kahverengi eşyalar, gri eşyalar, ayakkabı, mobilya, halı, kilim, aydınlatma ve benzerlerinin ticaretini yapan esnafı yavaş yavaş yutacak, işsizlik olacak, dükkanlar boşalacak, aile geçimsizliği artacak, insanların asabı bozulacak, sinir sistemi çalışmayacak… Devlet bırak para kazanmayı, binlerce liralık sinir ilacı masrafına girecek. Kökü dışarda AVM’ler kazançlarını yurt dışına götürecek, ekonomide daralmalar  hatta durgunluklar görülecek, sonuçta geri dönülemeyecek kısır döngünün içerisine girilecek. Ortalıkta sadece AVM’ler dimdik ayakta kalacak küçük ve orta esnaf yavaş yavaş yok olacak.

- Yaşasın AVM’ler ve onları çoğaltan yerli işbirlikçileri (!). Bu saatten sonra Bağkur ve SSK primlerini 10 defa değil 100 defa yapılandırsanız bile vatandaş ödeyemeyecek. Çünkü küçük ve orta esnaf yoğun bakımdadır. Sağolasın Tursun beni aydınlattın.

İdris Düzgöz

SAY’MAYA DEĞMEZ

Fazıl Say nam piyanistin elektronik medyada yazdığı ve ceza almasına sebep olduğu hakaret cümlelerini kaç kere okumak zorunda kaldık bilen var mı

Gazeteler haberlerinde, yazarlar köşelerinde tekrar tekrar aynen yazdılar cümleleri ve tekrar tekrar okuttular herkese..

Birinci zaviye: Keşke kınanıp geçilseydi. Dini inancı olanlar incindi, olmayanlar taraftar bayramı kurdular kendilerine.

İkinci zaviye: Boş çerçeveye milyon dolarlar veren işadamına bir mesajdır bu. İleride beni de göresin..

Bir zamanlar benzer taktiklerle çok gündeme gelmişti harikamız BB. Bugün çerçevesinin boşuna milyon dolarlar veriyorlar. Ya dolu olsaydı ne verirlerdi, sorusunu sormaz hiç kimse. O BB’nin çerçeve dolduracak kabiliyeti mi vardı Say say hakaretleri vardı. Milyon dolarlar sus payı sayılmayacağına gore…

TARİHTE MİZAH

Sultan Hamid’i anlatmak

İstanbul’un elektrikle tenviri için imtiyaz almaya gelen Amerikalı Ceymis Rivison’un hatıratından: “Kumpanyam namına, İstanbul’u elektrikle tenvir imtiyazını almak için İstanbul’a geldim. Padişah Sultanhamid’i görüp fikrimi izah için randevu aldım. Maksadımı bilen dostlarımdan biri, bu teşebbüsümün beyhudeliğini, Abdülhamid’in Batı’ya güvenmediğinden dolayı elektrik işine yanaşmıyacağını söylediyse de inanmadım ve Padişahı ziyarete gittim.

Abdülhamid, beni bahçe içinde bir köşkte Kabul etti. Kucağında güzel Ankara ve Van kedileri vardı. Kurnaz ve aynı zamanda çok zeki olan Padişah, maksadımı anladığı için bana söz fırsatı vermiyor, kedilerin inceliğinden, güzelliğinden bahsediyor.Nihayet bir sırasına getirip fikrimi izaha muvaffak oldum.

Padişah beni dinler göründü. Sonra cevap yerine yüzüme bakarak: “Kuzum, dedi. Kedilerin tüylerinde elektrik varmış, öyle mi Şu halde Amerikalılar neden yüzlerce kedi besleyip elektrik istihsal etmiyorlar ..

Benim ciddi izahıma karşılık Padişahın benimle alay ettiğini anladım ve özür dileyerek huzurundan ayrıldım…

***

İkinci Abdülhamid Devri.. Padişah Yıldız Camiinde, Cuma Selamlığında… Merasim bitmiş; devrin ricali, Padişahı müteakıp rütbelerine gore, sıra ile birer birer arabalarına binmekteler.

O devirde ince nezaket ve terbiyesiyle tanınmış olan İncirköylü Ferik (Orgeneral) Hasan Paşa ile oğlu Müşir (Mareşal) Deli Fuat Paşa da yanyana araba bekliyorlar. Araba geliyor, askeri rütbeye göre önce Müşirin binmesi lazım!.. Fakat evlat babadan önce nasıl binsin Babasına buyur ediyor. Ferik olan, yani oğlundan küçük rütbede bulunan baba: “Hayır, siz buyurun Paşa, rütbeniz sizin daha önce arabaya binmenizi emreder, diye oğluna yol veriyor. Evlat müşkül durumda.. Fakat kendisini derhal topluyor ve babasına hitabediyor: “Öyle ise emrediyorum Paşa! Evvela siz bininiz!..

Emir yüksek rütbeden geldiği için Hasan Paşa, oğlunun emrine itaatle önce arabaya biniyor, sonra da oğlu yanına..

Bu hoş hikayeyi duyan Padişah, ertesi gün Ferik Hasan Paşa’yı da Müşirliğe terfi ettiriyor.

VİCDANSIZLAR

İlkokula bile esrarı sokmuşlar,

Körpecik gençleri gören vicdan sızlar…

Bu gidişi kreşe bile girersiniz,

Siz Ey Allah kanun bilmez vicdansızlar!..

BUZULLAR ALTINDA

Batı zulmü çöktü üstümüze,

Bilmem aysberg mi desek, buzul mu

Mazlumların sıcak nefesleri;

Birleşse, eritiriz bu zulmü…

Ekrem Şama