Millet bu parayı nereden buluyor?

Abone Ol

Kapitalizmin tapınakları haline gelen AVM’ler hınca hınç dolu bu aralar. Alış veriş yapanlar, kafeteryalarda bir şeyler yiyenler, vitrinleri seyretmekle vakit geçirenler var etrafta.

Ekonominin iyiye gitmesine işaret midir bilinmez ama toplumumuzun büyük bir kesiminin asgari ücretle çalıştığı bir zamanda bu kadar tüketime yönelmiş olmamız pek hayra alamet değil açıkçası. Ellerinde markalı poşetlerle alış veriş yapmış insanları gördükçe bu insanlar harcama yapacak parayı nereden buluyorlar diye geçiriyorsunuz içinizden ister istemez. Yollarda lüks marka arabaları gördükçe, peşi sıra mantar gibi yapılan koca koca binaları ve buradaki yüzbinlerce lira değerindeki apart dairelerin daha proje aşamasında bittiğini öğrenince bir tuhaf oluyorsunuz.

Bir yanda bir simit alabilmek için düşünen insanlar diğer yanda yüzbinlerce lirayı gözünü kırpmadan harcayanlar. Bu kadar dengesiz bir yaşam bir toplum için tehlike sinyallerinin çalması için yeterli olmalı. Geçmişte zamanın hükümetini bir simit bir çay hesabıyla eleştirenler ve kendi yönetimlerinde buna müsaade etmeyeceklerini ifade edip insanımızdan oy isteyenler; şimdi beş kişilik bir ailenin sadece çay simit ile beslendiklerini varsayarsak ne kadar paraya ihtiyaç duyduklarını hesap ediyorlar mıdır sizce

Mevsimler de insana uydu

Yurdumuz dört mevsimi yaşayan bir kuşakta. Pek çok insanın hasret kaldığı mevsimleri doyasıya yaşama imkânına sahibiz hamdolsun. İlkokuldayken Aralık ayını kış mevsimi başlangıcı olarak öğretmişlerdi bize. Kasım ayında havalar soğumaya başlar Aralık yaklaştıkça kış kendini iyiden iyiye hissettirirdi. Öyle şimdiki gibi ani hava değişiklikleri yaşamaz, soğuklara kendimiz hazır hissederdik.

Şimdi öyle mi ya! Bir sabah kalkıyorsunuz ortalık günlük güneşlik. Hani tatil günü olsa denize gidesiniz geliyor. Ertesi gün bir bakıyorsunuz dondurucu kuru bir ayaz ve soğuk bir hava var. Mevsimler de insanlara mı uydu nedir. İnsanların dengesi bozuldukça mevsimler de insana ayak uydurabilmek için dengesini değiştiriverdi. Ne kışı kış gibi ne de yazı yaz gibi yaşayabilir olduk. İlk ve son baharlar ise tam bir muammaya döndü. Hani yaprakların açması ve dökülmesi olmasa ayırt edemeyeceğiz yazdan kıştan. Önce insan değiştirmeli kendini ve Hakk’ın rızasına uygun bir yaşama bürümeli her anını ki sonradan mevsimler de peşinden gelsin. Yoksa tadı kalmayacak ne baharın ne de yazın!..

Minik bir tebessüm

Denetlemeye çıkan müdür

Büyük bir fabrikanın müdürü sürpriz bir ziyaret yaparak personeli denetlemeye karar verir. Fabrika içinde dolaşırken tembel tembel oturan bir eleman görür ve sinirlenir:

– Haftalık ücretin ne kadar Diye sorar.

– 300 TL.

Müdür cebindeki cüzdanı çıkararak gence 300 TL. uzatır:

– İşte haftalığın şimdi git ve bir daha da gelme. Der. Daha sonra yöneticisine dönerek:

– Bu tembel adam ne kadar zamandır burada çalışıyordu diye sorar.

Yönetici:

– O burada çalışmıyordu ki. Yemek siparişimizi getirmişti.

 İlgilisine notlar:

 

• “Kar taneleri ne güzel anlatıyor, birbirine zarar vermeden de yol alabilmenin mümkün olduğunu.” * Hz. Mevlana

• “Yüz demet fesleğen verseler bir bülbüle koklamaz hiç onu. Yine gider bir güle.”  * İmam-ı Rabbani

• Yağmurun, nereye, nasıl ve ne kadar düşeceğine Sahibi karar verir. Bize düşen ıslanmaktır…

• Sen simidin adını saraylara verirsen o da kendini ekmekten daha değerli görür.