Mevlid-i Nebi muhasebesi

Abone Ol

1 9 Kasım 2018.Rebiülevvel ayının onikinci gecesini, Mevlid-i Nebi’yi idrak ediyoruz. O’nunla (s.a.v.) ümmet ilişkimizin muhasebesini yapmamız gerekmiyor mu? Ümmetliğimiz gerçek mi, iddia mıdır? Ya Resulallah! Bizler Müslümanlar olarak Hamid Rabbimizi övüyor, O’na hamd ediyorken (Fatiha), O (c.c.) da seni övüyor. Seni (s.a.v) Allah-u Teala övmüş, methetmiş, sevmiş: Ahmet, Muhammed, Mahmut, Mustafa’sın, Müçteba’sın, Mahbup’sun... Sen âlemlerin Rabbi’nin âlemlere rahmet olarak gönderdiğisin.(Enbiya, 108) O (c.c.) seni (s.a.v.) övmüş, seçilmişlerden seçmiş... O (c.c.) övmüşken seni (s.a.v.), seni hakkıyla övmek kimin haddine? Senin övülmeye ihtiyacın yok; bizim seni övmeye, sevmeye, yolundan, izinden gitmeye, salât u selama ihtiyacımız var. Senin şanını, şerefini Rabbin yüceltmiş; bizim yüceltmemize Senin ihtiyacın yok, bizim ihtiyacımız var. Âlemleri senin hatırına yaratmış, her şeyi senin nurundan yaratmış, sen “varlık sebebimizsin”. Adem (a.s.) bedenlerimizin, sen ise ruhlarımızın atasısın... Sen tevhidimizin unsurusun, “olmazsa olmazı”sın. Eminsin, sadıksın, masumsun, fatinsin, mübelliğsin...

Sen “razı olacağın” kadar şefaatçimizsin. Göklerde, arşta, ezanlarda, namazlarda anılansın. Yeryüzü kendisine mescit kılınansın. En büyük ıslahatçısın, inkılâpçısın, fatihsin ve bu zaferleri kansız kazanansın. (23 yılda birkaç yüz insan savaşlarda öldürülmüştür (M. Hamidullah).

Örnek kul, insan, devlet başkanı, aile reisi, eş, baba, dede, komşu, hakim, komutan, tüccar, öğretmen, eğitmen... Sen Rabbimizin ömrüne/hayatına yemin ettiğisin (Hicr,72). Rabbimizin terbiye ettiğisin. Rehbersin, öndersin, örneksin, burhansın, ümmisin. Sen Nur’sun, Rauf’sun, Münir’sin, Rahmetellilaleminsin, Şahitsin, Mübeşşirsin, Nezirsin, Müzekkisin, Mübelliğsin, Mübeyyinsin, üsvetünhasenesin, Muhbir i sadıksın, Mürebbisin, Hateminnebiyyisin, ilk Nursun, Kalblerin güneşisin, “Makam ı Mahmut” sahibisin, Şefaatçimizsin, tabibülkulubsun, “cevamiül kelim” sahibisin, Halifetullahsın, Habibullahsın, Vesilesin, “Havzı Kevser” sahibisin, “hayrulbeşer”sin, Miraçla müşerrefsin, Hz. İbrahim’in duası, Hz.İsa’nın (a.s.) müjdesi, Hz.Hatice’nin rüyasısın.

“Ebu’l hakem” sana düşman olduğu için “Ebu Cehil” oldu. Ebu Leheb’in elleri kurudu.(Tebbet). “Ebter” diyenlerin soyları kurudu. Senin “ehlibeyt”in kıyamete kadar nurunu taşıyacak (Kevser). 1386 yıl önce ilk insan hakları bildirisini sen okudun, sen gerçekleştirdin. İlk anayasa metnini (Medine Vesikası) sen hazırlattın. Elini tutanlar, öpenler izzet ve devlet buldular, “Rıza”ya ulaştılar. Getirdiğin mesajla en büyük şairlerin, ediplerin dilleri tutuldu; secdeye vardılar. Seni öldürmeye gelenler sende dirildiler. Sen geldiğinde tağutların saraylarında deprem oldu. Çöller bereketlendi... Cahiliyeden medeniyet, düşmanlıktan kardeşlik doğdu. Selman, Ebu Zer, Suheyb Bilal kardeş oldu; yürekler, renkler bir oldu. Köleler efendi, efendiler köle oldu... Sen tevhitle, güneşle, rüzgârla, yağmurla, bereketle, adaletle, merhametle geldin. Âlemler seninle var oldu, seninle şenlendi, şereflendi... Putlar seninle devrildi. Sofralar, toprak, zaman, mekân seninle bereketlendi, şereflendi. Seninle uzaklar yakın oldu; yakınlar uzak...

Sen Hz. Ali’ye (k.v.) buyurmuştun ya: “Kur’an’a tutunanı Allah yüceltir, terk edeni ise alçaltır, parça parça eder” diye... İşte şimdi zillette ve parça parçayız...

Dedik ya! Seni övmek kimin haddine? Ama neredeyse ikiyüz yıllık zilletimizden, perişanlığımızdan dolayı, Kur’an ve sünnet emanetlerine ihanet ettiğimizden dolayı senden özür diliyoruz. Çağırdığın, gittiğin, emrettiğin, rehberlik ettiğin “dosdoğru yol”/İslam’dan ayrılıp, başka yollara saptığımız için, ekmel din İslam’ı parçaladığımız/böldüğümüz, kâfirleri, Hıristiyanları ve Yahudileri veli edindiğimiz için senden özür diliyoruz. Tevhitte birleşmediğimiz, tefrikaya düştüğümüz için senden özür diliyoruz. Yeryüzü tümüyle bize mescit kılınmışken, kıblelerimiz Kâbe ve Mescid-i Aksa’nın işgal altında bulunmasından dolayı senden özür diliyoruz. Kâbe imamının ABD’yle birlikte olmalarıyla övünerek, ABD’yi kıble edinmesinden dolayı senden özür diliyoruz. Kâbe imamının ABD’yle işbirliği yapan kralına itaatin farz olduğunu hutbede söylemek cüretinden dolayı senden özür diliyoruz. Müslümanların kıblesinin Beytullah olmasına rağmen, imamının kıblesinin ABD olmasından dolayı senden özür diliyoruz. Müslümanların kıblesinin Beytullah olmasına rağmen, devletlerinin kıblesinin Batı olmasından dolayı senden özür diliyoruz. Milyonlarca insan aç, açıkta, hicrette ve zillette oldukları için senden özür diliyoruz...”Vehn” hastalığına tutulduğumuz için, yolunda cihadı terk ettiğimiz için senden özür diliyoruz.

Biz Müslümanlar, İslam’ı/seni doğru olarak tanıt(a)madığımız, örnek Müslüman olamadığımız için senden özür diliyoruz. Biz İslam’ı ve seni doğru tanıtmayınca, düşmanlarımızın İslam’ı/seni yanlış, kötü, terörist olarak tanımlayabildiklerinden dolayı senden özür diliyoruz.  Sen, tevhit/adalet /barış yolunda/uğrunda mücadeleden vazgeçmen için tüm dünyalıkları rüşvet olarak teklif ettiklerinde:”Güneşi sağ, ayı da sol elime verseler bu davadan vazgeçmem” cevabınla tüm müşrik kavmine meydan okurken, biz Müslümanlar olarak senin emanetlerini (kitap, sünnet) az bir dünyalık ücret karşılığında istismar ettiğimizden, sattığımızdan, dünya hayatını ahiret hayatına tercih ettiğimizden dolayı özür diliyoruz. Seni sevdiğimizi iddia etmemize rağmen, senin yolunda olmadığımızdan dolayı özür diliyoruz. Tüm insanlığın kurtuluşu İslam’da olmasına rağmen, İslam’ı bilmeyen, tanımayanlara “Müslümanlık bu ise!?” dedirttiğimiz için, onların İslam’dan uzaklaşmalarına da neden olduğumuz için senden özür diliyoruz. Senin, “Ya Rab! Kavmim Kur’an’ı mehcur tuttular/terk ettiler” (Furkan, 30) sözlerine, şikâyetlerine/mahcubiyetine/üzüntüne sebep olduğumuz için senden özür diliyoruz. Tevhitte birlik sağlayamadığımız için, birbirimize düşman olduğumuz için senden özür diliyoruz. Sen Kerim bir Peygamber olarak, tüm sapkınlıklarımıza, günahlarımıza rağmen, senin “Şefaat-i uzma”nına, Rauf adına güvenerek senden af diliyoruz. İnanıyoruz ki, senin hatırın Rabbimiz katında ümmetin tüm günahlarından daha çoktur. Sen de Rabbimizin hatırı için özürlerimizi kabulle bize şefaat eyle... Rabbimizin ve senin razı olacağın kadar sana salât ve selam olsun.