Bugün dünyada yaşanan tüm olayların dini bir temelle veya yan etki ile olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Temel hedefin ilk baştan Büyük Ortadoğu Planı olduğu daha sonrasında ise genişletilmiş Ortadoğu projesi olduğu nettir. Bu projenin bir ucu Atlantik Okyanusu’na yani Fas’a bir ucu da Çin’e kadar uzanmaktadır. Nihayetinde sözü edilen ülkelerin arasındaki ülkelerin durumuna bakın hepsinde belli kargaşalar devam etmektedir. Zira Siyonizm’in ana planı Büyük İsrail’dir ve bunun Büyük Ortadoğu Projesi diye yutturmaya çalışmaktadırlar. Ancak sadece bu plan yeterli olmaz, bunun yanında kurulacak Büyük İsrail’in etrafındaki bölgenin de uygun bir hale getirilmesi Erbakan Hoca’mızın ifadesiyle etraf ülkelerinde yumuşak lokma haline getirilmesi gerekmektedir. Hani İsrail’in güvenliği diyorlar ya… Tam olarak budur. Bu nedenle birbirinde çok bağımsız ve alakasız görünen her yerin veya her olayın birbiri ile alakası çok ciddi seviyededir.
Son dönemde yine kargaşa ve çatışma ile anılan yerlerin başında Güney Asya gelmektedir. Bu bölge Güney Asya’da yaşananların küresel Siyonist planlardan ayrı düşünülmemesi gerekir. Peki, Güney Asya neresi tam olarak? Güney Asya, Asya kıtasının güneyinde yer alan genellikle Hindistan Yarımadası çevresindeki ülkeleri kapsayan bölgeye verilen ad olarak literatürde geçmektedir. Bu bölge, hem coğrafi hem de kültürel olarak ortak özellikler taşır. Bu bağlamda Güney Asya Ülkeleri Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Nepal, Bhutan, Sri Lanka, Maldivler, Afganistan ve Myanmar olarak sayılabilir. Esasında Afganistan ve Myanmar bazı tanımlarda sayılmamaktadır. Bazı yerler coğrafi ve demografik nedenlerle bazen Güney Asya’ya, bazen Orta Asya’ya dâhil edilir. Ancak tarihsel olarak bakıldığında Türkî Cumhuriyetleri de dışarıda bırakmamak gerekir. Haritayı açıp baktığınızda göreceğiniz üzere Seyhun ve Ceyhun nehirleri ve civarı, üstüne üstlük tüm Doğu Türkistan’ın da buraya çok uzak yerler olmadığını görmek lazım. Tabi bu bölgenin çoğu Orta Asya olarak da anılıyor. Ancak bu tasnifin, tasvirin veya tanzimin bizim tarafımızdan yapılmadığı da aşikârdır. Belli kavramlar artık yerleşik yanlışlığa dönüşse de ana konseptten kopmamak gerekiyor. Yani bir çember çizildiğinde bir ucu Hindistan’daki Ahmedabad olan bir ucu Çin’deki Altay ili olan yer bugün birlikte analiz edilmelidir. Nitekim son dönemde alakasızmış gibi yaşanan olayların da burada cereyan etmesi tesadüfî değildir.
Bakınız son süreçte Trump, 6 Kasım Perşembe akşamı beş ülkenin liderlerini Beyaz Saray'da ağırladı. Toplantıya Kazakistan Devlet Başkanı Kasım Cömert Tokayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, Türkmenistan Cumhurbaşkanı Serdar Berdumuhammedov ve Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev katıldı. Toplantı çok önemli olmakla beraber toplantıya damgasını vuran olay Kazakistan’ın İbrahim Anlaşmaları’na katıldığını açıklaması oldu. İfade biraz uygun olmayabilir ama herkes ne alaka dedi. Zira Kazakistan-İsrail ilişkileri çok kötü değil, bir de anlaşma mantığına ters bir ülke… Ancak Trump kendini Siyonistlere yine iyi göstermek için bir yeni hamle yaptı denebilir. Bu sayılan ülkelerin konumu Çin ile olan savaş için en kritik bölgelerden biridir. Bu havzayı Amerikan çizgisine yaklaştırmak Çin’in tek başına güçlenmesinin önüne set çekmektir. Zira çok uzun bir konu olsa da özde Amerika Çin’in “belirleyici” olmasını istememektedir. Daha farklı ifadeyle Trend-Maker (Trend Yapıcı) yani teknolojik değişimleri belirleyen bir ülke olmasını istememektedir. Onun istediği Çin ucuz iş gücü üretsin kısmen zenginleşsin ama bana tehdit oluşturacak bir şekilde kafasını kaldırmasın. Benim verdiğim teknolojiyi benim tekelimde olan gücü değerlendirsin benim fasoncum olsun. İşin özünde Amerika ve özellikle Trump, Siyonizm’in ve sermayenin merkezinin New York’tan Şanghay’a geçmesini istemiyor. Yani asıl hegemonya sahibi Siyonizm’dir. Çin ve Amerika sadece onların CEO olabilir.
Bu noktada Pakistan-Hindistan gerginliği de kaşınarak bölgede dengenin kendi lehlerine dönmesini istiyorlar. Bakınız iki ülke savaştırıldı. Asıl hedefin Çin’i etkisizleştirmek olduğu ve oradaki İngiliz-Amerika gücünün yeniden tesis edilmesini sağlamak olduğu görüldü. Nitekim son günlerde Yeni Delhi’de yaşanan patlamanın hemen ardından İslamabad’da da patlama oldu. İki ülkenin birbiri ile kontrollü olarak sürekli savaşması isteniyor. Bir ucu da Çin’e dokunsa tam istedikleri olacak. Aynı şeyi Ukrayna’da da gördük sürdürülebilir bir savaş en çok işlerine gelen… Sonuçta Ukrayna tamam biz Rusya’ya ilhak olmayı kabul ettik dese Ukrayna’ya ilk saldıracak İngiltere ve Amerika olur. Sonuç olarak Siyonistler, Siyonizm’in planlarına piyonluk yaptığınız kadar kıymet verir size… Aksi takdirde düşman ve yok edilecek tehditsinizdir.