1992 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kürsüye çıkan Millî Görüş Lideri Merhum Necmettin Erbakan Hocam, o unutulmaz konuşmasında şöyle demişti:
“Dış güçler Kürdistan’ı kuracak, bu bölgede yeni bir harita çizecekler.”
O gün “komplo teorisi” diyenler, bugün aynı filmi izliyor. Irak işgal edildi, Suriye parçalandı, İran kuşatma altına alındı. Şimdi ise sıranın Türkiye’ye geldiği gün gibi ortada.
Ama Hoca sadece tehlikeyi değil, çözümü de gösterdi: İslam Birliği.
Emperyalizmin haritasına karşı ümmetin kardeşliği, ekonomik dayanışma, ortak savunma ve bağımsızlık bilinci…
Kimse “terörsüz Türkiye” diyerek dört parçalı Kürdistan planının önünü perdeleyemez.
Kimse bilerek ya da bilmeyerek bu oyunda figüranlık yapmasın.
PKK’yı kim kurduysa, bugün sözde ona silah bıraktırdığını iddia edenler de perde arkasında aynı odur. Çünkü bu senaryo baştan sona aynı masada yazıldı; sadece oyuncular değişti.
Bakınız, Mardin’de konuşan Ahmet Türk açıkça diyor:
“Kürdistan’ın dört parçasında siyasi partiler arasında diyalog kurulmalı.”
Bu söz, sadece bir temenni değil; bir haritanın ilanıdır.
Türkiye’yi de içine alan, Irak, Suriye, İran ve Türkiye topraklarını kapsayan “büyük Kürdistan” hayali yeniden masada. Hem de bu kez “demokrasi”, “diyalog” ve “yerel yönetim” gibi kavramların ardına gizlenmiş şekilde.
Bugün kimse, “Geçmişte Barzani’ye, Talabani’ye karşıydık ama şimdi iyi ilişkiler içindeyiz” diyerek meseleyi basitleştirmesin.
Evet, diplomasi elbette gerekir; ancak mesele artık diplomasi değil coğrafyanın geleceğidir.
Çünkü dört ayaklı planın ikisi tamamlandı:
Birinci ayak Irak’ta kuruldu,
İkinci ayak Suriye’de şekillendi,
Üçüncü ayak İran’da hazırlık aşamasında ve şimdi sıra dördüncü ayağa, yani Türkiye’ye geldi.
“Tesadüf” mü diyorsunuz?
“Asrın lideri” diye yüceltilenlerin, İran yaptırımları konusunda yavaş yavaş imzaları atmaya başlaması da bu planın bir parçası değil mi?
İran zayıflatılacak, Türkiye baskı altına alınacak, ardından Lozan’da yapılamayan hesaplar tamamlanacak. İngilizlerin o gün başaramadığını, bugün ABD eliyle gerçekleştirmek istiyorlar.
Kimse Türkiye’mizin üniter yapısına zarar verecek yasaları değiştirmeye kalkışmasın!
Hele ki “mahalli idareler reformu” adı altında “yerinde yönetim” veya “bölgesel özerklik” gibi kavramlarla Türkiye’yi eyaletlere bölmeye yeltenmesin!
Bu milletin sabrını test edenler, tarih önünde ağır bir vebal taşırlar.
Bir kez kapı aralandı mı, o kapıyı kapatmak imkânsız olur.
Ah be Hocam…
Seni anlamayanlar, seni dinlemeyenler, bugün aynı oyunun içinde yönünü kaybetti.
Sen “İslam Birliği olmadan ne özgürlük, ne adalet, ne de bağımsızlık mümkündür” derken, kimileri bunu eski bir siyaset söylemi sandı.
Oysa sen uyardın, anlattın, işaret ettin…
Ve şimdi senin yıllar önce “komplo teorisi” denilerek küçümsenen uyarıların, bölgeyi kuşatan senaryolarla bir bir gerçekleşiyor.
Rabbim, Erbakan Hocamızın ferasetini bu millete yeniden nasip etsin.
Onun uyarılarını duymayan kulaklar, bugün gerçeği acı bir şekilde idrak etmek zorunda kalmasın, inşallah.