Kaybolan bir küçük yavrumuzun daha günler sonra cesedi ile karşılaştık. Yine dünya başımıza yıkıldı. Kars’ın Kağızman ilçesi Paslı köyünde kaybolduktan 7 gün sonra cesedi bulunun Sedanur yavrumuzdan bahsediyorum. Benzer olaylar bundan önce de yaşandı, millet olarak kahrolduk. Bize ne oldu da küçük yavrularımızı böyle tek tek bir takım katillerin eliyle kaybediyoruz sorusu akla geliyor. Bununla birlikte akla gelen bir başka husus ise bu ve benzeri olayların faillerinin niçin idam edilmediği oluyor. Bu tür canilerin idam edilebilmesi idam cezasının yeniden yasalarımızda yerini alması ile mümkün. Bazı cezaların artırılması gündeme geldi ama idam cezası gelmedi/gelemedi. Öyle anlaşılıyor ki, toplumda da idam cezasının geri getirilmesi için talep de giderek zayıflıyor. Çünkü bu cezanın getirilebileceğine dair toplumun beklentisi yok oluyor.
Daha önceki benzer olayların ardından toplumda yükselen idam cezasının getirilmesi beklentisine paralel olarak AK Parti ve MHP bu yönde bir irade ortaya koyuyorlardı. Ancak, toplumun tepkisi giderek zayıflayınca ne MHP, ne de AK Parti bu yönde harekete geçmedi. Ancak, MHP af teklifini Meclis Başkanlığı’na sundu. Yani, idam cezası unutuldu, gündeme af geldi. Toplumda bir af beklentisi var mıydı? Bu soruya insanların içinde bulunduğu duruma göre verecekleri cevap farklı olabilir. Özellikle cezaevlerinin tıklım tıklım dolu olması ve içerideki insanların dışarıdaki yakınlarının bir af çıkmasını istemeleri doğaldır. Ancak, bir darbe girişiminin ardından, olaylar daha sıcaklığını korurken, hatta terör örgütleri ile mücadele tüm hızıyla sürerken bir af yasasının çıkması mümkün görünmüyor. Bu arada af konusunda MHP ile AK Parti’nin farklı düşünüyor olmaları da bir af teklifinin Meclis’ten geçmesini zayıflatıyor. Çünkü MHP olaya kader mahkûmlarına af olarak bakarken AK Parti şahıslara karşı işlenen suçları devletin af yetkisi olmadığını düşünüyor. Böyle olunca da bir affın çıkması zor görünüyor. Çıksa da çok sınırlı bir af gelebilir. Af zor görünürken idam cezasının getirilmesinin de çok zor, hatta imkânsız olduğu görülüyor.
Bu köşede çeşitli kereler dile getirdiğim bir hususu Sedanur vesilesiyle bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Devletin asli görevi vatandaşlarının can güvenliğini ve yaşama hakkını korumasıdır. Bunun için alınması gereken tedbirleri sonuna kadar almasıdır. Meseleye bu açıdan bakıldığında özellikle masum yavrularımızın yaşama hakkının korunması idam cezasının getirilmesi ile mümkün olabilir. En azından bu yola başvuracak olanlar kendi kellelerinin gideceğini bilerek göze alamayabilirler. İdam cezası caydırıcı olacaktır. Canilerin idam edilmemesi, müebbet ya da ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesi canilerin yaşama hakkının korunduğu ama katledilen masumların yaşama hakkının sağlanmadığı/sağlanamadığı anlamına gemliyor. Bazı mahkeme kararlarında 40’ar, 50’şer kere ağırlaştırılmış müebbet cezası veriliyor olması bile katillerin yaşama hakkını koruyor. Bu noktada minik yavruları sadistçe duygularla ya da hiçbir suçu olmayan insanları sadece benim gibi düşünmüyor diye katledenlerin hayatta kalmaları sağlanırken masumlar korunamıyor anlamına geliyor.
Bu noktada okulların açılması ile birlikte özellikle uyuşturucu satıcıları ile mücadele için okulların çevresinde emniyet güçleri tedbir alıyor, şüpheli şahısları arıyor, gerekirse yakalayıp emniyete teslim ediyorlar. Bir bakıma uyuşturucu ile mücadele işin son halkasında ciddi olarak yapılıyor. Ancak, uyuşturucu ile mücadele bu işin tepesindekilerle yapılması gerekiyor. Gençliğimizi zehirleyen uyuşturucu tacirlerinden/baronlarından hesap sorulması gerekiyor. Hatta uyuşturucu tacirlerinin yıldırılması için öncelikli olarak tepedekilerin sallandırılması gerekiyor. Kısacası, idam cezasının geri getirilmesinin neden gerekli olduğu üzerinde ciddi olarak durulması şart. Aksi halde masumların yaşama hakkı korunamazken zehir tacirleri ile caniler ve sapıkların can güvenliği korunuyor demektir.