62. Hükümet Programı, taşıdığı zihniyet olarak geçmişin
devamı olduğu halde yeni bir dönem olarak kamuoyuna sunuldu. Önceki hükümet
programlarından farklı olarak ilk kez dönüşüm programlarından bahsediyor,
kentleşmenin önemine dikkat çekiyor olsa da 2000 sonrasında kendi ürettiği
sorunları çözmeye çalışacağı ortadadır. Hâlbuki ülkemizin sorun üreten bir
zihniyete değil, yeni yaklaşımlara ihtiyacı var.61. hükümet programının ne
kadar başarılı olduğu sağlıklı bir şekilde değerlendirmeden 62. hükümet
programıyla gündemi değiştirmek sadece gerçekleri örter.
Yeni Türkiye , yeni kabinede yapılan dört değişiklikle
kurulamayacağına göre, ülkemizin öncelikli meseleleri yoğun çaba gerektiriyor.
Bu açıdan 61. Hükümet Programı ndan kopyala-yapıştır yöntemiyle aktarılmış bir
görüntü arz eden yeni program şimdiden eskimiştir. Çünkü, Türkiye nin kısır
tartışmaların ötesinde kapsamlı bir yenilenmeye ihtiyacı vardır ve bunu
vurgulayan, önceleyen ifadeler yeni hükümet programında yoktur. Taşeron
işçileri, asgari ücretin açlık sınırının üstüne çekilmesi gibi ekonomik,
boşanma oranlarındaki artış ve bonzai kullanım gibi sosyal sorunların çözümüne
yönelik öneriler yoktur. İstikrarı korumaya çalışan ancak kalkınmayı sağlamayan
sığ adımlarla, rakamsal oyunlarla mevcut sorunlar çözülemez. Sadece ekonomideki
büyüklük yeterli olsaydı, ülkemiz neden insani gelişme endeksinde 69. sırada
yer aldığı açıklanmalıdır.
Yeni hükümetin programında kaybettiğimiz değerlerimizi
geri kazanmaya yönelik reformlar olmadan insani gelişmeden bahsedilemez.
Görünürde büyüyüp gelişen ama değerlerimizin kaybolduğu şehirlerimizi geri
kazanmak adına adımlar olmadan, kimlik inşasından dem vurulamaz. Davutoğlu nun
yeni hükümet programında yeni anayasa, HSYK nın yapısında değişiklik, çözüm
süreci ve üretimde teşvik gibi konular kadar, ehliyet ve liyakatin önemine
vurgu yapan ifadeler neden bulunmamaktadır Dün gözü boyayan , bugün gözü
korkutan uygulamaların yarın gözden düşen bir ortam oluşturacağı unutulmamalıdır.
Bu millet, aynı yerden iki kez sokulmamalıdır. Mevcut
yönetim anlayışının 2011 seçimlerinin ana gündemi olan yeni anayasa hususunu,
dört yıl geçtiği halde hiçbir adım atmadan 2015 genel seçimleri için malzeme
yapması komiktir. Üstelik bunu kamuoyuyla paylaşırken Medine dönemi vurgusu
yapılması kandırmacanın boyutlarını göstermektedir. Mekke dönemi nin hangi
sıkıntılarını çekmiş ki bu iktidar medine döneminden dem vurmaktadır. Bu
kafayla devam edildiği sürece medine değil, yesrib (sarp / engebeli) dönemine
geri döneceğiz. Çünkü artan şeyler; kalite, adalet, üretim, görgü ve huzur
değil! Maalesef katlanarak artan şeyler; günü kurtaran, gücü önceleyen,
işsizliği tetikleyen, ahlâksızlığı kamçılayan, huzuru kaçıran uygulamalardır.
Her yeni dönem siyasete yeni görevler yükler.
Cumhurbaşkanı değişmiş, siyasi muhatap olmaktan çıkmıştır. Başbakan değişmiş,
her adımı titizlikle incelenmesi gereken bir dönem başlamıştır. Bu açıdan
önümüzdeki dönemde ülkemizde siyasete yüklenen yeni görevleri yerine getirebilecek
köklü farklılıklara ihtiyaç duyacağız. Bu farklılıklar, siyasi hayatta
ilkelerin hayata geçirilmesini sağlamaya yönelik olmalıdır. Çünkü, şehir
(medine) ilkeler üzerine kurulur, kimlik bu ilkelerle şekillenir. İlkelerden
yoksun, kimliğinden uzak bir millet, sarp (yesrib) kayalıklarda başını yarmak zorunda kalabilir. IŞİD diniz
değil mi!