Mavi Marmara’dan Madleen Gemisi’ne... Kurtuluş Yaklaşıyor

Abone Ol

Gazze Şeridi’ne uygulanan kuşatmanın üzerinden üç yıl geçmişti ki, dünyanın dört bir yanından vicdan sahibi aktivistler “Özgürlük Filosu” adıyla bir yardım girişimi başlattılar. Bu filonun en dikkat çeken gemisi ise “Mavi Marmara” idi. Bu girişim, 2010 yılında, 2007’den beri uygulanan kuşatmayı kırmayı hedefliyordu. Ancak Mayıs ayının sonunda, “Özgürlük Filosu Katliamı” olarak bilinen olay gerçekleşti. İsrail güçleri bu saldırıya “Deniz Meltemi” veya “Gökyüzü Rüzgarı” adını verdi. 31 Mayıs 2010 sabahı, İsrail deniz komandoları, uluslararası sularda bulunan, içinde çoğunluğu Türk olmak üzere 581 barış aktivistini taşıyan Mavi Marmara’ya kanlı bir baskın düzenledi. Bu saldırı gerçek mermiler ve gaz bombalarıyla yapıldı; bir devlet terörü, bir katliam ve insanlık suçu olarak kayıtlara geçti.

Bugün ise “Madleen” adlı gemi yola çıktı. Bu gemi, 2007’den bu yana Gazze’ye uygulanan İsrail kuşatmasını kırmayı hedefleyen “Özgürlük Filosu”nun 36. gemisi oldu. Haziran 2025’in başlarında İtalya’nın Katanya Limanı’ndan hareket eden gemi, farklı milletlerden 12 aktivisti taşıyor. Aynı zamanda içinde gıda, ilaç ve tıbbi malzeme gibi insani yardımlar bulunuyor. Bu gemiye, Gazze’de balıkçılık yapan ilk Filistinli kadın olan Madleen Kulab’ın adı verildi. Kendisi, Ekim 2023’te başlayan İsrail saldırılarında babasını ve geçim kaynağını kaybetmişti.

İsrail işgal güçleri, Madelin gemisine rotasını değiştirmesi yönünde uyarıda bulundu, ancak gemi bu uyarıya kulak asmadı. Bunun üzerine İsrail güçleri gemiye el koyarak korsanca bir operasyon gerçekleştirdi. İsrail, yardım malzemelerini Gazze’ye “uygun yollarla” ulaştıracağını ve aktivistleri ülkelerine geri göndereceğini iddia etti!

Bugün ise Mağrib ülkelerinden ve dünyanın çeşitli bölgelerinden yeni gemiler Gazze’ye doğru yola çıkıyor. Türkiye’den “Sağlam Bir Bina” (Bunyan el-Marsus) konvoyu hareket etti. Yeni gemiler organize ediliyor, yeni yardım kervanları hazırlık aşamasında.

Bu Gemi ve Konvoyların Önemi

Bu gemilerin ve konvoyların hareketi, “tek bir ümmet” anlayışını canlandırmakta ve Gazze’de acı çeken insanlığa karşı asil bir duruşu temsil etmektedir. Çocukların, yaşlıların, kadınların, zayıf ve hasta insanların çığlığına verilen cevaptır bu. Açlık ve susuzlukla mücadele eden canların imdadına koşmaktır.

Kur’an-ı Kerim ve sünnet, yardım etmeyi, dayanışmayı, yardımlaşmayı, susuzları suya kavuşturmayı ve açları doyurmayı emreden ayet ve hadislerle doludur. Müslüman, diğer Müslüman’ın kardeşidir. Ümmet, bir binanın tuğlaları gibi birbirine kenetlenmiştir. Bu dayanışma ruhu sadece Müslümanlar arasında değil, insanlık ailesinin tamamında görülmektedir. Öyle ki, birçok gayrimüslim, yaşanan dram karşısında Müslümanlardan daha fazla etkilendi ve harekete geçti.

İsrail’i Sıkıştırmak ve Vicdanları Uyandırmak

Bu yardım girişimlerinin diğer önemli yönü ise, işgalci İsrail rejimini zor durumda bırakmasıdır. İsrail bu gemileri engellemek, yardımlara el koymak ve gerektiğinde öldürmek için elinden geleni yapacaktır. Ancak bu engellemeler, insanlık vicdanını harekete geçirecek, ölü veya zayıf vicdanları uyandıracak, İsrail’e karşı uluslararası kamuoyu baskısı oluşturacaktır.

Bu süreç, İsrail’i uluslararası alanda utandıracak, karşıt bir kamuoyu doğuracak ve dünya hükümetleri üzerinde baskı oluşturacaktır. Bu baskılar, işgal rejimine karşı diplomatik, hukuki ve siyasi adımların atılmasına neden olabilir. İsrail’in karalanan imajı daha da kötüleşecek; buna karşılık, Gazze halkıyla dayanışma duygusu güçlenecek ve destek çığ gibi büyüyecektir.

Kurtuluşun Yakın Olduğuna Dair İşaretler

7 Ekim 2023’ten bu yana yaşananlar, İsrail için tarihi bir sarsıntı olmuştur. İlk defa bu kadar çok asker öldürüldü, yaralandı, sakat kaldı. Pek çoğu uzun süre psikolojik tedaviye ihtiyaç duyacak hale geldi. İsrail’in gücü ve kararlılığı artık hem işgal altındaki topraklardaki toplum nezdinde hem de dünya kamuoyu nezdinde sorgulanır hale geldi.

Filistin direniş güçleri, eşi benzeri görülmemiş kahramanlıklar sergiledi. İsrail ordusunu yerle bir etti, toz-toprak içinde bıraktı. “Aksa Tufanı Operasyonu”, sadece askeri anlamda değil, aynı zamanda küresel ölçekte İsrail’in imajını yerle bir etti. Dünya vicdanı yeniden dirildi. İsrail’e karşı öfke büyüdü. Bu öyle bir vicdan kuşatmasıdır ki, Gazze’ye yönelik maddi kuşatmadan çok daha güçlüdür.

Tüm bu gelişmeler, zaferin ve kurtuluşun yakın olduğuna dair müjdeler taşımaktadır. Bu ümmet, elinden gelenin en iyisini yapabilir. Direniş güçleri, “yenilmez” denilen İsrail ordusuna büyük kayıplar verdirebilir. Önümüzdeki günler, Aksa Tufanı’nın stratejik kazanımlarını gösterecektir. Henüz göremediğimiz bu kazanımlar, zamanla ortaya çıkacaktır. Kesin olan şu ki: büyük zafer, tam kurtuluş, esirlerin özgürlüğü, Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu artık imkân dahilindedir.

Ve bu zaferi, çok yakında hep birlikte göreceğiz, inşallah.