Masallarla uyutulan toplum

Abone Ol

Bundan yıllar önce bir iletişim profesörüyle yaptığımız röportajda, Türkiye’deki medya zihniyetinin “Rıza Üreten”, “Güce itaat eden”, “İktidar pohpohçusu” ve “Toplumu dizayn etmek isteyenlerin elinde bir silah gibi kullanılan” bir yapı sergilediğini ifade etmişti. Toplumun nasıl dizayn edilmeye çalışıldığını, her akşam televizyon ekranlarında izlediğimiz türlü entrkilar etrafında dönen programlardan, kötülüklerin içselleştirmeye çalışıldığı yapımlardan ve ahlakı bitirmek üzere kurgulanan dizilerden rahatça algılamamız mümkün.

TRT zaten tamamen iktidarın propaganda aracı… Kendilerini merkez medya olarak tanımlayan diğer televizyonlar da ana haber bültenlerini hükümetin icraat bülteni olarak hazırlıyorlar. Birinci haberleri Cumhurbaşkanının açıklamaları, konuşmaları, ikinci haberleri iktidarın icraatları…

Noam Chomsky’nin dediği gibi, “Toplumda bazıları bir şeyler bilmiyorlar, üstelik bir şeyler bilmediklerini bile bilmiyor”… Toplumun genetik yapısında yapılan değişikliklerle, yapılan narkozlama harekatıyla artık gerçekleri anlayabilen, dönen dolapları kavrayabilen, zehirli bir sarmaşık gibi bizleri kuşatan rezilliklerin farkına varabilen, dinç bir zihne sahip insan prototipi kalmadı gibi.

Medya, genel anlamıyla muhalif bir görüntü sergilemelidir. Zira, medya, herkesin göremediğini gören, bunları detaylı şekilde analiz edebilen, topluma yansıtabilen, sosyal, siyasal ve kültürel yapıda dönen her şeye bu cepheyle bakıp yorumlayabilen ve kritik eden bir çerçeveyi ortaya koymalıdır. Medya, iktidar pohpohçusu olursa, devlet aygıtının yaptığı her şeyi toplumun zihninde olumlama yönünde bir görevi üstlenir ve olan biten her şeye rıza üretmekten başka bir işe yaramaz. Yapılan yanlışlıklar, dönen entrikalar, dönen dolaplar iktidarın hanesine artı puan olarak yazılır.

Brent petrol fiyatlarında öylesine ahım şahım bir kıpırdanma olmamasına rağmen, akaryakıt fiyatlarına sürekli zam bindiriliyor. Televizyon muhabirleri benzin istasyonlarında vatandaşın bu zamlara nasıl tepki verdikleriyle ilgili röportajlar yapıyorlar.

İktidar yanlısı yandaş televizyonların tamamında, görüşleri alınan vatandaşlar, “Zaten böyle bir şey bekliyorduk. Zamlara alıştık” gibisinden “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” anlayışını içselleştiren görüşler bildirirken, muhalif kanallarda ise, “Hükümet, ekonomiyi böylesine allayıp pullarken, bu zamların ardı ardına gelmesi işlerin ters gittiğini gösteriyor” mealinde şeyler söylüyorlar.

Biliyoruz ki, iktidar, devlet bütçesinin büyük yekününü, benzin, LPG ve motorin satışlarından elde ettiği, ÖTV’lerle çekip çevirmeye çalışıyor. Ne zaman ki, işler tersine gitmeye başlıyor, anında akaryakıt fiyatlarına zam döşeniyor.

Bugün Türkiye’de akaryakıt fiyatlarının, dünya ortalamalarının en zirvesinde olmasının temel sebebi, iktidarın araç sahibi olan insanların tamamını potansiyel yolunacak kaz olarak görme iştiyakından başka bir şey değildir. Akaryakıt’ın ithal olması, dışarıya bağımlı olmamız tamamen ikinci derecededir… Safsatadır…

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, Türk insanı bu noktada “İsyan Kültürü”nü bilmeyen, başına gelen bir olayda nasıl tepki vereceğinin farkında olmayan, bir şeyler kötü gittiğinde kötü giden şeyleri değiştirme yönünde hiçbir fikre sahip olmayan bir görüntü sergilemektedir.

Toplumun büyük yekününe göre Türkiye’de bir şeylerin yolunda gittiğiyle ilgili oluşturulan algı, rıza üretme noktasında medyanın gösterdiği performansın gerçekten çok büyük bir çıtaya ulaştığının göstergesi niteliğindedir.  Her gece, farklı farklı masallarla uyutulan ve avutulan Türk milletinin, ülkede olan bitenlerle, çıplak gerçeklerle ve Kral’ın Çıplaklığıyla ilgili bir fikir sahibi olabilmesi de bu bağlamda gerçekten zor görünüyor. Maalesef, evimizin en mutena yerine yerleştirdiğimiz televizyon aygıtı, Türk insanını bilgilendirmesi, hakka, hakkaniyete yönlendirmesi gerekirken, bizleri narkozlamaktan ve uyutmaktan başka bir şey yapmıyor. Medyanın anlattığı “Uçuyoruz, aya uzaya çıkıyoruz, ekonomimiz şahlandı” masallarıyla küçük çocuklar gibi uyutuluyoruz.