Bir söz vardır, “Dışı seni içi beni yakar” diye. Bu söz bir bilinmezi işaret eder. Kimse kimsenin dünyasını bilemez. Kişilerle ilgili bilgileriniz yakınlığınız kadardır. Bir insana ne kadar yaklaşırsanız o kişiyi o kadar tanırsınız.
Yerine göre biraz sembollerle yaklaşacağım bu insan denen meçhule!
İnsan bu kendini tam olarak açık etmez.
Kapalı bir kutu gibidir.
Bir bakıma da muammadır.
İnsanı çözmeniz dedim ya tanıdığınız, yakınlaştığınız kadardır. Gizler en önemli sığınaktır. Açsa da, çıplaksa da belli etmez. Belli edenler ise genellikle ilkesiz, bir bakıma da amaçsız; önemli önemsiz isteklerine, arzularına söz geçiremeyenlerdir. Bunlara benzer farklı ve oldukça da değişik tipler de vardır.
Yalakalar, dönekler, ikiyüzlüler, ar damarı çatlayanlar ve her türlü istismara açık olanlar…
Yukarıda belirttiğim kişilerse renk vermeyenler grubuna girer. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz ama o tipler ne ateşi belli eder ne de dumanı.
Bulgur pilavı yer ama pirzola yedim der, dişlerinin arasında et kalmış gibi kürdanla kurcalar. Bu tiplerin yaptığı bir başka ifadeyle iz azdırmadır. Bu kişileri için bazı yerlerde (yerelde), “Suya atsan ıslanmaz”, “Yılan kırkan”, “İbroz düzeni”, “Kendir kesen”, “Kayış yaran”, “Çantasız avukat”, “Profesör”, “Usta”… vs. tanımlamalar yapılır. Her yörede eşanlamlı yakıştırmalar mutlaka çıkar.
Bütün bu ifadeler o kişilerin kendi konumları itibariyle pek de yaman zatlar olduklarının göstergesidir.
Televizyon haberlerinde bu tipleri de izliyoruz. Gündemi meşgul etmeleri çetrefilli adam oluşlarındandır. Bu adamlardan toplum ancak bu kişilerin sebeplere dayalı olarak ya sırra kadem basmalarıdır, ya mebus olmaları ya da arpalıklarda kendilerini bulmalarıdır. Ancak Anadolu’nun ücra köşelerinde yaşayanlar daima göz önündedirler. Şayet yüksek makamlarda gözleri yoksa…
Bu tiplere eklenen niceleri vardır. Doyumsuz, arsız, engel tanımayan, kaprisli ve bir türlü tatmin edilemeyen egoistler. Hatta maziştler…
Son zamanların modasıdır. Kadına, çocuğa şiddet, uyuşturucunun yeni nevileri ve sınır tanımayan hırsızlık numaraları…
Bunlardan bazı örnekler vereceğim.
“Kayalıklara çarpan tekne battı”, “Patronun feci ölümü”, “Kapıkulede leopar”, “Akıl almaz ölüm”, “Deprem değil korkusu öldürdü”, “Ölüme açık davetiye” vs…
Gazete sütunlarındaki bu haberler rutin denilebilir. Ancak rutin olmayan haberlere dikkat edilmelidir: “Kardeşini satıyordu”, “Lise öğrencisi bonzainin kurbanı oldu”, “Kapkaç yüzünden bebeğini düşürmüş”, “Evli sevgiliden bıçaklı infaz”, “Polislere ateş açan genç kurşunla öldü”, “Koca dehşeti”, “Hapisten çıktı yine cinayet işledi.”
Bu haberler de uzar gider.
Ülkede özellikler özel kanallar yayına başladıktan sonra toplumun bazı konulardaki duyarlılığı ne çare ki yok oldu! İnsanların cani kasaplara döndüğü görüntüler, aldatmalar, yanı başında soygun veya kaza haberlerine bigâne kalınması gibi durumlar sıradanlaştı.
Afet olan bazı hastalıklar artmaya başladı. Şöhret olmak, tarzını oluşturmak, televizyona veya dizilere kapağı atmak için büyük ve yerine göre inanılmaz uğraşlar veriliyor. Televizyona çıkanlarsa izlenme rekorları ihtirası uğruna izleyicileri şaşırtmaya devam ediyor. Yapımcı ve yönetmenlerinde amacı o değil mi zaten… Akıl almaz eleştiriler, yerine göre hakaretler, sözde kurgusal komiklikler olacak ki izleyiciler gösteriler karşısında adeta mıhlanıp kalsınlar!
Dizlerin, yarışmaların, şovların ne ifade etti o kadar da önemli değil yeter ki izlenme oranları artsın!
Toplumu yaralayan gazete ve televizyon haberlerinin nedenleri pek tabii olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı ne denli harekete geçiriyor bilmiyoruz. Mesela dizilerin aile fertleri üzerinde ne kadarı olumlu ne kadarı olumsuz etki yapıyor RTÜK’de bazı olumsuz örnek teşkil edebilecek TV yayınları için ne yapıyor acaba
Doğrusu merak ediyoruz.
Ülkede politika paralel yapı ile yatıp paralel yapı ile kalkıyor. İktidar gücünün büyük bir bölümünü bu alanda kullanıyor!
Namus cinayeti, koca dehşeti imiş, bonzai imiş, emekliye otuz lira Ocak zammı verilecekmiş, bilmem ihalelerde malı götürmeler bir şey ifade eder mi Bölücübaşının itibarsızlaştırılması, Ak Saray’ın yapılışı, kesilen senin ağacın kesilen benim ağacımdan iyidir gibi mülahazaları falan es geçiyorum…
Ancak şu soruyu sormalı: Ahlak ve maneviyat nerede kaldı
Bizi biz yapan hasletler nerede
Hâlâ kalkınmakta olan bir ülke olmaktan ne zaman kurtulacağız
Her alanda güçlü bir ülke ne zaman olacağız
Manşet ve görüntüler ne zaman şık ve güzel, her şey yerli yerinde olacak
Allah her şeyin hayırlısını versin!