Manken değil çocuklar

Abone Ol

Kıyafetler...

Bir dönemin aynası, bir toplumun nabzı, bir neslin kimliği… Artık o kadar hızlı değişiyor ki her şey, neyin normal neyin anormal olduğunu fark edemez hale geldik.

Tesettürün, mahremiyetin içi hızla boşaltıldığına şahit olduk. Üstelik bunu fark ettiğimizde bile sadece ahlâki yozlaşmayı suçladık. Oysa mesele daha derin. Moda, popüler kültür ve tüketim alışkanlıklarımız sessiz bir devrimle inanç ve değerlerimizi yeniden şekillendiriyor.

Tesettüre, mahremiyete uygun kıyafet var mı ki insanlar ona göre giyinebilsin? Bu soruyu kimse sormuyor. Tesettürlü hanımların tesettüre uygun giyinebilmek için ne kadar mücadele verdiğinin kimse farkında değil. Hakeza yine mahremiyete uygun giyinmek isteyen erkek ve hanımlar da aynı zorluğu yaşıyor. Mahremiyete uygun giyinmek isteyen hanımlar diyorum zira başörtülü olmadığı halde mahremiyetine dikkat etmeye çalışan ama zorlanan çok hanım kardeşimiz var biliyorum. Elbette bu bir arz–talep meselesi. Ama mesele sadece üretimde değil, tüketicide de… Bize dayatılan kalıplara, modaya, markalara “hayır” diyememek, kalitesiz naylon ürünleri tercih etmemek bizi dönüştürüyor. Hem kimliğimizi hem sağlığımızı… Zamanla biz kıyafet seçmiyoruz; kıyafetler bizi seçiyor.

Kadınların yıllardır bir “görsel obje”ye dönüştürülmesine alıştık ne yazık ki. Artık iş orada da kalmıyor…  Gözlerimizi çocuklara çevirdiğimizde tablo daha da ürkütücü. Çocuk reyonlarında çocuklara uygun kıyafet bulmak neredeyse imkânsız. Kız çocukları küçük kadınlara, erkek çocukları küçük adamlara dönüştürülmüş durumda. Parıltılı kumaşlar, dar kesimler, minik etekler, dikkat çekici detaylar… Oysa çocuk oyun oynayacak, koşacak, eğlenecek. Rahat olacak. Mahremiyetini koruyacak. Giydiği kumaş tenini rahatsız etmeyecek. Sağlığına zarar vermeyecek. Nefes alan, doğal kumaşlardan üretilecek.

Kıyafet bir çocuğun kimliğini şekillendirir. Ama bugünün modası çocuklara değil, onları vitrine koymak isteyen yetişkinlerin zevkine hitap ediyor. Çocuklar bizim küçük mankenlerimiz değil. Rahat, sağlıklı kumaşlarla üretilmiş, hareket özgürlüğü tanıyan, çocuğa çocukluğunu unutturmayacak çocuk kıyafetleri bulmak artık bir mücadeleye dönüştü. Ve bu mücadele ebeveynlerin omzunda. Zira üretici arzı belirler ama tüketici talebi yönlendirir.

Mağazalar böyle üretiyor olabilir ama biz neden susuyoruz? Neden tepki göstermiyoruz? Neden her üretileni alıyoruz? Kimin için çocuklarımızı böyle giydiriyoruz? Ahlâki yozlaşmanın bu kadar artığı, sapıkların sokaklarda kol gezdiği bir ortamda çocuklarımızı korumanın bir yolu da onlara giydirdiğimiz kıyafetlere dikkat etmekten geçiyor.

Unutmayalım, çocuklarımızın kimliği üzerlerine giydirdiklerimizle de şekilleniyor. Çocuklarımıza iyi eğitimler aldırmak yetmiyor. Organik gıdalarla beslemekte yetmiyor. Modanın, reklâmların, vitrinlerin karşısında dik durmak zorundayız. Burada vazife hem ebeveynlere hem üreticilere düşüyor. Keşke çocukların manken değil çocuk olduğunun farkında olan yerli ve milli bir yatırımcı çocuklara uygun kıyafet konusunda çalışma başlatsa. Bu kez tüketim alışkanlıklarını başkası değil de biz yönlendirsek. Bu sefer de fıtrata uygun giyim moda olsa!