Maksadınız Bağcıyı Dövmek Miydi?

Abone Ol

Renklerin ve ayak izlerinin hızla değişip dönüştüğü bir ülkede yaşıyorsunuz. Sabah bütün toplumu gazaba getirecek bir olayla uyanıyor ve kendinizi nefret söylemlerinin ortasında buluyorsunuz. İnsanlar birbirlerini gaza getirerek sokaklara dökülüyor ve sanıyorsunuz ki, gündemdeki olay asırlarca devam edecek ve sokaklara taşan öfke hiç bitmeyecek fakat öyle olmuyor ertesi gün bir başka olay servis ediliyor ve öfkenizin yönü birkaç dakikada değişiveriyor. Biliyorsunuz daha birkaç gün önce hepimiz 6 yaşında bir çocuğun istismarı ile ilgili iddiaları konuşuyor ve çocuğu mağdur edenlere karşı tepkilerimizi en yüksek perdeden dillendiriyorduk. Bu sabah ise gazetelerin gündeminde 2 yıl, 7 ay ve 15 gün hapis cezası ile yargılanan İstanbul Belediye Başkanı’nın durumu yer alıyor ve siyasi cenahta yoğun çatışmalar yaşanıyor.

Toplumun gündemi siyasi aktörlerin kavgaları ile farklı bir yöne doğru evirilse de benim zihnim taciz iddiası ile hepimizde derin yaralar açan 6 yaşındaki çoğun dramında takılı kaldı. İddia diyorum zira adliyeye intikal eden olay henüz sonuçlanmadı ve suç kesinleşmeden ithamda bulunmak hak ihlaline yol açabilir. Yapılan adli takip ve soruşturma tamamlanır ve suç kesinleşirse 6 yaşında bir çocuğu mağdur edenler hukuki yargılanma ile kalmayacak koca bir toplumun hayatından da sürgün edilerek en ağır cezayı alacaklardır.

Geçmiş dönemlerde on yılı aşkın Fatih Çarşamba’da ikamet ettim ve İsmailağa cemaatine mensup çok sayıda arkadaşlarım, dostlarım, komşularım oldu onların teşvikiyle medreseye devam ettim, sohbetlere katıldım ancak böyle bir olaya hiç tanık olmadım. Ama şerre meyyal olan insanın her türlü kötülüğü icra edebileceğini gördüm ve hiçbir şeye şaşırmamayı öğrendim. İddialar tarafsız şekilde ele alınıp suç ispat edildiği takdirde suçluların hak ettikleri cezayı alacaklarına ve bu olayın bütün çocuk istismarcıları için caydırıcı olacağına inanıyorum.

Çocuğu istismar eden sapıklar hangi coğrafyaya, hangi etnik ya da kültürel yapıya ait olurlarsa olsunlar hepsini lanetliyoruz… Öfkemizin taşmasına neden olan vahim olayda da çocuğun masumiyetine kim zarar vermişse, toplumun önünde hesabını vermesini istiyoruz. Ancak bu olayın bir seçim yatırımına dönüştürülmesinden ciddi anlamda rahatsızlık duyuyoruz. Nitekim Aile Bakanı, “Mağduru 8 Aralık 2020’de kadın konukevine almışız” diyor, peki 2 yıla yakındır devam eden bir olay ne oldu da seçimlere çeyrek kala gündeme geldi?

Sosyal hizmet merkezlerine onlarca istismar vakaları geliyor ve mağdurun sorunu psikolojik, hukuki ve sosyal alanda değerlendirilip gerekli işlemler yapılıyor. Fakat burada yapılan çalışmalar sadece mağduru korumaya yönelik oluyor ve sorunun kaynağını kurutma noktasında hiçbir gelişme sağlanamıyor. Ve istismara uğrayan çocuk sayısı her geçen gün artıyor… Peki, bakanlık bünyesinde koruma altına alınan mağdurun ve onunla aynı kaderi yaşayan binlerce çocuğun yarasını sarmak ve bu konuda kalıcı önlemler almak için seçimleri mi bekleyeceğiz?

İstismara maruz kalan çocuklar seslerini hiç kimseye duyuramıyorlar. Ensest durumlar, çocuk gelinler, çocuk istismarı ve sektör haline gelen çocuk pornografisi hızla yayılıyor ve ne yazık ki çocukların masumiyetine uzanan bu cerahat kurutulamıyor. Sosyal medya üzerinden çocukların müstehcen görüntülerini yayınlayanların, içki içirip fotoğraflarını çekenlerin, çocuğu gayriahlâkî yönlere sürükleyenlerin hukuki bir yaptırıma tabi tutulmamaları ise sapıkların cesaretini daha da artırıyor ve çocuklarımız elimizden kayıp gidiyor.

6 yaşında istismara maruz kalan H.K.G’nin durumu haklı olarak toplumun her kesiminde büyük bir öfke uyandırdı. Mağdurun bağlı bulunduğu cemaati öne sürerek dine sataşanlar ise münferit bir olayı bütün dindarlara mal edip din eğitimi veren kurum ve kuruluşları hedef almaya başladılar. Bu zevatlar çok iyi bilirler ki, Mekke’de ağır baskı ve travmalara maruz kalan kız çocukları İslam geldikten sonra hak ettikleri statüyü kazanmış ve baş tacı edilmişlerdir. Fakat bu kişilerin maksatları bağcıyı dövmek olduğundan, olayları kirli zihniyetlerine göre yorumlayıp, öfkelerini kusmaya devam ediyorlar. Belli ki bunların mağdur edilen çocuğu kendilerine dert ettikleri filan yok aksine mağdur üzerinden dine ve dindarlara sataşarak niyetlerini ortaya koymaya çalışıyorlar. Ancak biz şuna inanıyoruz ki, dinin sahibi Allah’tır ve bu kişiler yıkmaya çalıştıkları yüce değerlere geçmişte de uzanamadılar bundan sonra da uzanamayacaklar.