Muhataplara karşı dozu sürekli artırılan bir düşmanlıkla iyilik hâkim kılınmaz. Dahası iyiliğin birtakım insanlar, unsurlar, topluluklar ve ülkelerin düşman ilan edilmesiyle aynı cümle içinde geçmesi fena halde abestir. Hayali, afakî yahut zahiren düşman biriktirmek düpedüz kötülüktür. Kötülüğün iyilik olarak satıldığı, üstelik bolca alıcı bulup iyi para ettiği günümüzde, standarda bağlanmış manipülasyonlara dikkat kesilecek ne göz, ne kulak, ne yürek kalır. Yazık ki güç sahipleri meşrulaştırmaya uğraştıkları ama gayrimeşru olduğu adeta sırıtan her çıkmazları için terütaze düşmanlar, suçlular üretir. Üretim adına hem de iktidar eliyle, yani tarihte emsali görülmemiş bir basiretsizlik ve beceriksizlikle hemen her şeyin felç geçirdiği bu topraklarda, suçlu ve de düşman üretiminde dünya devi olma yolunda ilerlendiği iddia edilebilir. Olumsuzluklar statükoya izafe edilemez; aksine her kalem için çarçabuk bir suçlu bulunur. Böylece haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik gibi artık vakayı âdiyeden görünen ve standartlaşan yaşam biçimleri bir yana; açlık, yokluk, yoksulluk için bile ardı arkası gelmeyen devamlılık, süreğenlik, biçimsizlik sağlanmış olur.
Yemeye ekmek bulamayanların şükürsüzlükle suçlandığı, bulabilenlerin nankörlükle itham edildiği, aramaya kalkmayanların ise vurdumduymazlıkla yaftalandığı günümüzde yokluğun müsebbibi fi tarihinde gelmiş, geçmiş, aktörleri çoktan ölüp gitmiş hükümetlerdir. Bu itham tutmazsa araştırma önerileri bile meclis çoğunluğunu elinde bulunduranlarca çarçabuk reddedilen muhalifler suçlanır. Bu da yetmezse yetmişyedi derde deva ama kim oldukları hiçbir zaman bilinemeyen dış güçler arzı endam eder. Dış güçler çok mu güçlüdür, güçlerinin kaynağı nedir, neyin nesidir sorulmaksızın her konuda düşman diye tanımlanır. Herhalde yurdum insanının tahmininden de güçlülerdir ki iç güçler gücünü ve de meşruiyetini bu dış güçler denen şeyden alır. Düşmandır ama ona sarılır, ona yamanır, onunla stratejik müttefik olur, ona kulluk edip ondan yardım bekler… (Dış güçler diye anılan o hayali düşman İsrail denen şeyi kapsamaz. Onlar velinimet bilinip atlarla, bayraklarla, orkestralarla karşılanmakla kalmaz; gönüllerince ağırlanıp racon kesebildikleri gibi takip eden bir ayda aralarındaki ticaret hacmi rekor seviyeye ulaşıverir.)
Temel gıdalara ulaşımda sıkıntı çeken insanlar için, daha evvel ‘büyümezseniz yok olursunuz’ gazıyla el altından küresel sermayeye peşkeş çekilen, mutlaklaştırılıp, biricikleştirilen zincir ve de kolye marketler düşman ilan edilir. Doğalgaz için Rusya, doğal olmayan gaz için tarlasında gaz rezervi olduğu izlenimi verilen köylü, arama ve araklama çalışmaları yahut çalışılıyormuş izlenimi denize denk düşmüşse balıkçı suçludur. İşsizlik dolayısıyla kuryelik, güvenlik, kasiyerlik gibi yükseköğrenim gerektiren işleri beğenmeyen üniversite mezunları, akademisyenler, ihraç memurlar ve bürokratlar; akaryakıt için brent petrol, sair zamlar dolayısıyla büyük sıkıntı çekmekte olan Avrupa ülkeleri sorumludur. Bütün bu terkip içinde suçsuz, günahsız ve de üstüne toz kondurulmayacak kadar masmasum görünen, güya milletin hizmeti için hiçbir rahatından feragat etmeyip servetine servet katan iktidar sahipleridir. Hepsi bir yana iki günde bir mutlaka nutka dökülen Avrupa’nın ekonomik sıkıntılarının, memleket insanını neden bu kadar ilgilendirdiği doğrusu merak konusudur. Yani durumu daha kötü olana dikkat yöneltmek suretiyle yoksunluğu gidermek nasıl mümkün olabilir? Demek ki insanların sorunlarını gidermek adına iyiliğe yönelik bir amaç söz konusu değildir. Aksine birbirine düşürülen, olmadı afakî düşmanlar icat edilen, yel değirmenleriyle savaşıp pokemon öldüren bir halk anlık olarak kendi derdini unutur.
İyi insanların toplumu ardından sürükleyecek denli güçlü bir referansla işbaşına gelememesinin yahut en azından mevcut duruma alternatif olarak gösterilememesinin ana nedeni iyiliğe özgü kavramların iğdiş edilmesi, asli ve birincil anlamından saptırılıp yerine kötünün ikame edilmesidir. Bunu yapan her kimse asıl suçlu da odur. Dolayısıyla iyilik iddiasıyla, iyilik için yola koyulan her aklı başında insanın öncelikle ve önemle karşısında konumlandığı, tanımlanması gereken ‘düşman’, bu türden kavramları istismar edenlerdir. Herhalde o uğursuzluk ve düşmanlık, bilmeden destekleyen sonra sesiyle, sözüyle, gönlüyle iştirak eden çoğunluğa izafe edilemez. Evet, insan bilmemek ve öğrenmemek hususunda ısrar etmek dolayısıyla da sorumludur ama döngünün asıl sorumlusu konunun mütemmim çalışmasını yapıp, kusursuz bir lansmanla her bir kötülüğü iyilik diye satanlardır.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.