“Çelişki” ne değildir, biliyor musunuz?
Çatışan, çelişen iki gerçeklik değildir. İki gerçeğin, iki doğrunun karşı karşıya geliş durumu olarak izah edilemez çelişki.
Bilerek “çelişki ne değildir” ile başladım çünkü “çalınmış kelimeler” en iyi “ne olmadığıyla” idrak edilebilir.
Öyleyse “çelişki nedir”den devam edelim…
Basit bir anlatımla “bir önerme veya yargının aynı anda hem onaylanması hem de inkâr edilmesi”dir. Düşünce, söz ve davranış çatışmasıdır. Başka bir şey düşünüp, başka bir şey söyleyip ama bu düşünülenden, bu söylenenden de başkasını yapıyor olmak durumudur. Çelişki; bazen son bir deneme, son bir stratejidir; “bilerek ne yaptığını bilememezlik” denemesi. Söyleyecek sözü kalmamış olanın, iftiharla takdim edeceği; “işte ben buyum”, “bunu ben yaptım” diyeceği bir şeyi kalmamış olanın yolunu kaybedişidir çelişki. Bazen de içine düşülmüş kör kuyuda çırpınış.
ÇELİŞKİ, ÇARESİZLİĞİN GERÇEĞİN KARŞISINA ÇIKIŞ ANIDIR
Çelişki anlayış eksikliğidir… Şaşkınlık anlarıdır; çaresizliğin pençesinde ortaya çıkandır. Tam olarak ifade etmiş olayım; çelişki, çaresizliğin gerçeğin karşısına çıkış anıdır. Çelişki; her şeyini tüketmiş, bitirmiş, yolun sonuna gelmiş olma durumudur. Çelişki, bir sonuçtur.
Her yerde, her zeminde karşımıza çıkar. Özel hayatta, bireysel tavırlarda, kitlesel davranışlarda, kamusal alanda… Yalnızlıkta da, kalabalıkta da çelişkilerle mücadele eder dururuz. Ama en çok da siyaset zemininde kendine yer bulur çelişki. Günlük politik söylemin “mantarıdır”; daha birkaçını kavrayamadan yeni yeni çelişkiler üzerimize salıverilir. Bir gün değil, iki gün değil; her gün ama her gün mantar gibi bitiverir gündemin kuytularında. Çelişkinin haritası çizilecek olsa, “politik zemin” bunun imparatorluğu olurdu: ÇELİŞKİ İMPARATORLUĞU!..
MAKYAJLI YALANLARA AÇILAN ANA KAPI…
Çelişkiyi sadece bir kelime olarak ele alamayız. Kendisini anlatacak, kendisini tanımlayacak ve tarif edecek her şeyi bitirmiş olanların karşısına bakışıdır. Aklını, izanını, yolunu kaybedenlerin karşısında kimi görüyorsa onu tarife, tanımlamaya, anlatmaya yeltenmesiyle sinsice belirir çelişki. İnsan en çok, başkasını anlatırken düşmez mi çelişkiye! Evet, çelişki sinsidir! Kendisini gizlemek, ayıbını saklamak için yol almaya başlarsa insan, çelişkinin cazibesine kapılmış demektir. Çelişki, makyajlı yalanlara açılan ana kapıdır…
Yalan söylemek için her zaman kelimeleri kullanmanıza, cümle kurmanıza gerek yoktur. Yalan çoğu kez, çelişkiler oluşturarak söylenir. Karartma da bir tür yalan söyleme tekniğidir. Çelişki karanlığı sever; zira kafa karışıklığı, zihinlerin karartılmasıdır.
AK PARTİ, BU MİLLETİN EL SÜRÇMESİDİR!
Bugünün siyaset zemininde devam edelim mevzuya.
Günümüz Türkiye’sinin politik çelişkisi AK Parti’dir. Sadece bugün için mi, hayır! En başından beri, kurulduğu günden beri AK Parti siyasetin “yenilenmiş” çelişki kulvarıdır. Erbakan Hocamızın ifadesiyle “AKP, bu milletin el sürçmesidir” zaten. Etrafınızda hangi AK Partiliye bakarsanız bakın, zaten “buyurun ben çelişkiyim ve işte buradayım” diyecektir size… AK Parti’ye oy vermek durumunda kalan insanlarımızı suçlamak niyetinde değilim; bir iklimi tarif etmek için etrafımıza bakalım istedim. AK Parti çelişkisine sadece gazete sütunlarında, televizyon ekranlarında, sosyal medyada maruz kalmıyoruz… Her zaman yanı başınızda…
Çelişkinin kötü bir huyu vardır; mutlaka bir gün kendisini ele verir. Telaşı, paniği, kaygıyı içerisinde barındırdığı için… Dahası bir sonucu ifade ettiği için istese de ilelebet kamufle olamaz…
TARTI DA BOZUK, PUSULA DA BOZUK
AK Parti çevrelerinin ansızın Erbakan Hocamızı hatırlaması kimsenin dikkatinden kaçmıyor. Kimileri süreci Saadet Partisi ile AK Parti arasında yaşanmakta olan siyasi bir polemik olarak değerlendirse de, bunun adı -izahını yapmaya çalıştığım- tükenmişlik sendromudur. Yani AK Parti çelişkisidir! Çelişkinin ifşasıdır. Polemik değildir çünkü polemikte özne “tartışmalı” bir konudur. Erbakan Hoca, “sağa-sola”, o partiye bu partiye yanaştırılacak, çekiştirilecek, üzerinden politik menfaat devşirilecek bir siyasi figür değildir. “Oy için değil… Ben ne yaptıysam Allah rızası için yaptım, Allah rızası için yaptım” diye haykıran, bu haykırışı da siyasi hayatında ilmek ilmek dokuyan Erbakan üzerinden hezeyanlar oluşturmak bir bedbahtlıktır. Siyasette gücü, alkışı, menfaati, çoğunluğu tartı olarak kullananların; siyasetteki tartısı “Allah rızası” olan Erbakan Hoca adına ölçüm yapmaları mümkün değildir. Zaten tartı da bozuk, pusula da bozuk.
AK PARTİ ANLAMSIZLAŞIYOR!
Peki neden şimdi Erbakan Hocamızı hatırladılar… Erbakan Hoca hayattayken Erbakan Hocamızı yarı yolda bırakanlar, gömleği çıkaranlar, Erbakan Hocamıza dahi “Ergenekoncu” gibi onca yaftayı vurmaya kalkanlar, tekerlekli sandalyede rapor peşinde koşmakla küçümseyenler, oy avcılığı yapmakla yani koltuk hırsıyla, politik hırsla suçlamaya yeltenenler bugün neden ansızın Erbakan Hocamızı hatırlayıverdi?
Neden açık… Yağmur sonrası bulutların dağılıp, havanın açmasının ardından güneşin görülebildiği berraklıktaki gibi neden apaçık: ANLAMSIZLAŞMAK!
AK Parti anlamsızlaşıyor. Hayır, hayır; anket sonuçları, oyların erimesi değil mesele! AK Parti artık inandırıcılığını yitirdi. Mensubu, seçmeni, gönül vereni bile oy vermeyeni kadar tartışıyor son yirmi yılı. Dahası kadroları iyiden iyiye “anlamsızlaşma” hissine bürünüyor. Metal yorgunluğu dedikleri aslında “anlamsızlaşmak” diye isimlendireceğimiz bir ruh halidir. Bir iktidar için, bir siyasi parti için en büyük tehdit de işte bu ruh bitkinliğidir.
Evet, AK Parti anlamsızlaşıyor. Anlamsızlaşan tutunamaz, tutunamayanlar içinse sürüklenmek kaçınılmazdır.
Anlamsızlaşmak, yaşayan her şey için bir sondur… Siyasette de anlamsızlaşmak farklı değildir. Siyasi tarihimiz, iktidar olma tadını yaşamış, iktidar gücünü kullanmış ama anlamsızlaşmaktan kurtulamamış, faaliyetine son vermiş siyasi partilerle doludur.
Peki hangi “anlam” anlamsızlaşıyor!?
AK Parti’ye, yüklenmiş anlamlar vardı. Anadolu’yu temsil ediyordu; her türlü baskıya karşı Anadolu ihtilaliydi tek başına iktidara gelişi… Ortak aklı, ileri demokrasiyi ifade ediyordu… Mağdurdu, hatta mazlum. Fakirin dostuydu…
Müslüman partiydi; haksızlıklara, yolsuzluğa, israfa son verecekti. Genç ve yenilikçiydiler… Ecevit’in yaşattığı krizden ülkeyi AK Parti çıkaracaktı…
Peki ya şimdi!..
Kendisine yüklenmiş olan anlam kaleleri bir bir düştü. “Anlam kaybına” uğrayan AK Parti, şimdi anlam transferi yapmaya çalışıyor. Anlamsızlığın güçlü akıntısından kurtulmak için elini uzatıp bir dala tutunmaya çalışıyor. O yüzden bugün “Erbakan yaşasaydı” diyor. Partileri anlamsızlaştıkça, bilesiniz ki AK Partililer daha yüksek tonlarda “Erbakan yaşasaydı” ile başlayan cümleler kuracak. İşler ilk kötüye gittiği zaman “dava” kelimesini yeniden keşfeden AK Partililer, şimdilerde “Erbakan yaşasaydı” politik tasarımını yapmakla meşguller.
ANLAMINI YİTİREN HER PARTİ, SONBAHARDAKİ YAPRAĞA BENZER
Siyasette anlam/mana önemlidir. Zira siyasette anlam kazandıkça kökleşir, dal verirsin. AK Partililer bugün acı bir gerçekle yüzleşiyorlar: Kökleşemeyen, dal veremeyen bir parti olduklarını görmenin ızdırabını yaşıyorlar. İktidarda şatafatlı, gösterişli koskoca yirmi yıl, ama bugün koca bir hiçlik… Anlamını yitiren her parti, sonbahardaki yaprağa benzer. Yaprak sallandı mı bir kez, o yaprak hiçbir dala tutunamaz. Anlamsızlaşmaya başlayınca eş zamanlı olarak bir taraftan inandırıcılığını kaybedersin, diğer taraftan kısır çekişmelere düçar olursun. Sonuç; yere düşen sararmış yapraksın.
ERBAKAN’IN MASASINDAN KALKIP BOP EŞ BAŞKANLIĞINA KOŞANLAR…
Şimdi biraz daha somutlaştıralım süreci. Ne diyor zevat;
“Erbakan Hoca hayatta olsa Erdoğan’ı alnından öperdi!”
“Erbakan yaşasaydı Erdoğan’ı ayakta alkışlardı.”
“Erbakan’ı hapisten kurtaran Erdoğan oldu.”
“Erbakan Hoca’nın hayatı CHP’nin varlığına isyandır.”
Peki hangi soruyu gündeme taşıyor, tabanda ısıtıyorlar…
“Erbakan olsaydı AK Parti’yi mi, CHP’yi mi desteklerdi?”
“Erbakan hayatta olsaydı o ittifakta mı olurdu, bu ittifakta mı olurdu?”
“Erbakan yaşasaydı hangi masaya otururdu?”
Erbakan Hocamızın masasından kalkıp BOP eş başkanlığına koşanların, ABD ile stratejik ortaklık masasına oturanların yirmi yıl sonra bugün “Erbakan Hoca yaşasaydı hangi masaya otururdu” sorusunu sormaları ne yaman çelişkidir öyle değil mi!? Çelişki tam da işte bu…
DİKKAT! YENİ BİR İSTİSMAR DALGASI…
Saadet Partisi’nin iyiliğini istediklerinden mi soruluyor sizce bu sorular? “Erbakan Hoca yaşasaydı” gündemi Türkiye’nin gerçekten Erbakan Hocamızın siyasetine, Millî Görüş’e ihtiyacı olduğuna inandıkları için mi ekranlara taşınıyor? Bu sorular masum sorular değil, sinsi yaklaşımlardır... Bu gündem masum gündem değil, yeni bir istismar dalgasıdır. Sorular cevap bulsun diye değil; sosyolojik taban, hedef kitle için belirlenmiş tuzaklardır. “Kötü”yü gösterip, kendilerince “daha az kötüye” mecbur etme kurnazlığıdır. “Zararlılardan daha az zararlısı biziz, Erbakan Hoca bizi seçerdi” demeye getiriyorlar. Akıllarınca Erbakan Hoca’yı “ehveni şerci” yapıyorlar. Hak ortadayken, kendisi bir çığır açmışken, Erbakan zararlılardan daha az zararlısını neden tercih etsin ki! Siz daha az zararlıdan kurtulun. Üstelik, sormazlar mı insana; maksat Erbakan Hocamıza hakkını vermekse… Saadet Partisi’nin selametini gözetmekse… Şimdiye kadar neredeydiniz!?
KİM BU ERBAKAN UZMANLARI!?
Çelişkiyi ifşa edecek bir soru daha soralım; konuyu biraz daha açalım...
Peki, kim bunlar!? Bu sinsi soruları zihinlere yerleştiren bu zevat kim? “Erbakan Hoca yaşasaydı” deyip Erbakan Hoca adına karar verenler kim? Kim bu Erbakan uzmanları!
* Kimileri Erbakan Hocamızın siyasetine hiç inanmamış.
* Kimisi Erbakan Hocamıza karşı tavır almış, hatta düşmanlık yapmış.
* Çoğu Erbakan Hocamızın siyasi partilerinde kendine yer tutmuş ama zor zamanda onu yarı yolda bırakıp ayrılmış.
* Gömlek çıkarmış insanlar.
* Neredeyse tamamı Erbakan Hoca hayattayken ölü numarası yapmış.
* Yine neredeyse tamamı Erbakan Hocamız yaşıyorken Hocamızı yok saymış.
* Hatta yine büyük bir kısmı Erbakan Hoca’yı Erdoğan’ı kıskanmakla suçlamış, Ergenekonculuk gibi iftiralara bile yeltenmiş.
ERBAKAN HOCA KİMİ ALNINDAN ÖPMEZ, KİMİ AYAKTA ALKIŞLAMAZ!
Cevap olarak kabul etmeyin lütfen… Üzerinde düşünelim istiyorum sadece. Asıl soru şu: Erbakan Hoca kimi ayakta alkışlamaz, kimi alnından öpmezdi?
* Erbakan Hoca, faizi tabana yayan, her sene istikrarlı bir şekilde faiz ve rantiye bütçeleri hazırlayanları alnından öpmezdi!
* Erbakan Hoca, 18 yılda (2003-2021 Şubat) 500 milyar 900 milyon dolar faiz ödeyen bir iktidarı ayakta alkışlamazdı!
* Erbakan Hoca, bizzat kendisinin kurduğu fabrikaları bile satan yöneticileri alnından öpmezdi!
* Erbakan Hoca, tarımı çökerten, üretimden vazgeçen bir iktidarı tasvip etmez; israf ekonomisine razı olmazdı.
* Çağlayan’da milyonluk “Papa gelmesin mitingi yapan” Erbakan Hoca, Papayı “Kutsiyetpenahları Papa Fransuva” mektubuyla davet eden, Papa’yı ayakta karşılayan hiçbir devlet yöneticisini alnından öpmezdi!
* BOP eş başkanlığını, Medeniyetler İttifakı eş başkanlığını, Yahudi Üstün Cesaret Ödülü alanları, ABD ile stratejik ortaklıkları ayakta alkışlamazdı.
* Irak’ta katledilecek bir çocuğun vebalini, yedi ceddinizin alnı secdeden kalkmasa ödeyemezsiniz diyen Erbakan Hoca, 1 Mart tezkeresini hazırlayanları, havaalanı ve limanları ABD ordusunun hizmetine açanları alnından öpmezdi.
* Papa heykeli önünde AB Anayasası’nın altına ihtişamlı bir törenle imza atanları ayakta alkışlamazdı.
* İsrail ile normalleşen, İsrail Cumhurbaşkanı’nı Türkiye’ye davet eden, Ankara protokol yolunu İsrail bayraklarıyla donatan, ak atın sırtındaki Mehmetçiğimize İsrail bayrağı taşıtan, Herzog’u ayakta karşılayan kimseyi alnından öpmezdi.
* Erbakan Hoca, Kıbrıs’ta Sorosçularla birlikte Annan Planı geçsin diye varını yoğunu seferber eden kimseyi alnından öpmezdi.
* Libya işgal edilsin diye NATO’nun emrine savaş gemisi gönderen bir iktidarın destekçisi olmazdı.
* Erbakan Hoca, zinayı suç olmaktan çıkaran; at yarışından piyangoya, sanal kumardan bahislere kadar kumarın etki alanının genişlemişine tam destek veren hiçbir iktidarı ayakta alkışlamazdı.
* Erbakan Hoca, Yeni Bir Dünya’nın çekirdeği olarak kurduğu D-8’leri yirmi yıl boyunca yok sayan bir Cumhurbaşkanı’nı kim olursa olsun alnından öpmezdi.
SAHİ, ERBAKAN HOCA HAYATTAYKEN SİZ NEREDEYDİNİZ!?
“Biz Millî Görüşçüyüz” diyorlar… “Millî Görüşçülerin çoğu AK Parti’de” diyorlar…
* Millî Görüş 11 ayda D-8’i kurdu, siz 20 yıldır tek başına iktidarsınız… Hani, nerede D-8’iniz?
* Denk bütçeniz, Havuz Sisteminiz nerede?
* Yaptığınız fabrikalar nerede?
* Maddi kalkınmanız yok, peki manevi kalkınmanız nerede? Lüks binaları, ışıltılı tabelaları sormuyorum, manevi kalkınmayı soruyorum.
* Madem Millî Görüşçüsünüz, yirmi yılın sonunda neden bankalar Türkiye’nin en çok kazanan şirketleri listesinde sıralamanın ilk yirmisine demir atmış durumda. Neden bu ülkede alın teri değil, çalışan değil de bankalar kazanıyor, rantiye kazanıyor? Neden faiz lobisi eskisinden de daha çok kazanıyor?
* Tarımınız nerede? IMF’yi gönderdiniz de, IMF’nin ekmeyin biçmeyin, kota koyuyorum dediği endüstri bitkileriniz nerede?
Madem Millî Görüşçüsünüz, Herzog’un krallar gibi karşılanmasına, İsrail ile normalleşmeye itirazınız nerede?
Yoklar değil mi!
Ya siz yalan söylüyorsunuz ya da Millî Görüşçülüğünüz yalan…
Sahi Erbakan Hocamız hayattayken siz neredeydiniz!?
İSYAN ETMEZ, DAVET EDER!
Diyorlar ki, “Erbakan Hoca’nın hayatı CHP’nin varlığına isyandır”
Müsaadenizle düzeltelim!
Erbakan Hocamız, CHP’nin varlığına isyan etti de, Adalet Partisi’nin yaptıklarına razı mı oldu. SHP’ye, DSP’ye isyan etti de, Anavatan zihniyetine razı mı oldu?.. Bu cümle bile Erbakan Hocamızdan fersah fersah uzaklığı gösteriyor. Bilesiniz ki; Erbakan Hocamız, isyan etmez davet eder, mücadele eder. Erbakan Hoca’nın ömrü isyan değil; mücadele, mücahede, cihad ömrüdür. Duruma göre Hakkı söyleyip, duruma göre de batılın işbirlikçisi hiç olmamıştır. İşbirlikçilik atfı da işbirlikçilik teklifi de, Erbakan Hocamıza yapılacak en büyük vefasızlık, en çirkin hakarettir. Bu durumda “Yaşasaydı AK Parti’yi desteklerdi” diye acınası halinize Erbakan Hocamıza teklif ediyorsunuz!? CHP’yi baş tacı etmemiş de; AP’yi, ANAP’ı ve sizleri baş tacı mı etmiştir? Onun baş tacı her şartta ve zeminde Millî Görüş teşkilatları olmuştur.
PUSULALARI BOZUK, YOL GÖSTERİYORLAR
Malum, yolunu kaybedenler, genellikle yolunu kaybettiğini bilmez… Akıntıya kapılan kıyıyı yürür sanır ya hani… Akıntıya kapılmış AK Parti sözcüleri de Saadet Partisi’ne ayar verme “iyiliğini” yaparken, sanıyorlar ki kıyı yürüyor. Farkında değiller kendileri akıntıya kapılmış, çelişkileriyle birlikte sürükleniyorlar. AK Partililerin, Saadet Partisi için kurdukları her cümle kaybolmuşların yol tarifi yapmaya kalkışmasından başka bir şey değildir. “Kazanımlardan”, “nemalanmalardan” başları dönmüş, pusulaları şaşmış yol gösteriyorlar. Sizin pusulanız bozuk, kime ne anlatıyorsunuz!? Herkes kendi partisini yönetsin, Saadet Partisi’ni Saadet Partililer yönetir.
Kimse merak etmesin…
Saadet Partisi’nin ne sağa ne de sola yaslanmaya ihtiyacı yoktur. Saadet Partisi “anlamı” olan bir partidir. “Özgül ağırlık” diyorlar bugünlerde buna; Saadet Partisi etki eden, karakterli bir partidir. Saadet Partisi’nin taşıdığı mana bu milletin ruh köküdür. Saadet Partisi’nin yarım asırlık anlamı, sarsılmaz müktesebatı, açılmış olan bu çığır bu milleti kuşatacaktır.
Peki Erbakan Hoca, kimin alnını öperdi!?
Bu soruya cevap olarak Millî Görüş tarihinden üç güzel fotoğraf bırakıyorum sayfaya… Yorumsuz!
Bugün bu üç fotoğrafı Millî Gazete’mizin YouTube kanalı MG TV’de daha detaylı olarak değerlendireceğim inşallah. Bu fotoğraflar ne zaman çekildi, neyi ifade ediyorlar? MG TV YouTube kanalımıza şimdi abone olursanız, gün içerisinde üzerinde konuşacağız…
Son notum da şu olsun: Ethem Sancak’ın “AK Parti, Amerika’nın desteğiyle iktidara geldi” itirafında bulunduğu şu günlerde böylesine bir yazıyı kaleme almış olmak da ayrı bir “anlam” taşıyor doğrusu.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(14)sabban - ak parti uşakları canınız cehenneme
Remel - Tek soru hocam eğer siz k .kliclaroglu Erdoğan'dan iyi bir adam diyorsanız bunada inanıyorsanız mesele yok
Aaa - tam da başardık sanıyorduk. bir de baktık ki chp ye nefer olmuşuz. bize ait ne kadar değer varsa hepsine savaş açmışız. ama farkında değiliz. celladımıza sevdalanmışız.LĞBTİ YE HAYIR.
Mehmet Sezgin - Sen önce SOROS projesi olduğunun farkında değilsin.Kimin piyomu olduğunu arif millet anladı.Pis ağzına ERBAKAN ismini alarak siyonizme uşaklık yapmayı maharetmi zannediyorsun.Projesin sen.hemde siyonist emperyalist projesi.Katil pkk ile berabersin.Diyarbakır annelerinin adını anmaya bile korkacak kadar zavallısınve yalancısın.YALAN İLE İMAN BİR ARADA OLMAZ.Şimdi anladınmı?
Mevlüt Tercan - Ak partiye olan kininizden dolayi gözünüzde gönlünüzde gerçekleri görmez olmuşsunuz,chppkk 28şbt uygulayicilarinin peşine takilmanizi nasıl ne ile ifade edeceksiniz, Sizleri Allaha havale ediyorum
Emekli - Bumillette değişen bir şey yok,Belirli bir kesimin muslugun başında durması asagidakilerin yukarıda kileri ? dır
Gıcırdayan arabaya binmek böyle bir şey,,,
Hakan - Bunlar kesinlikle Erbakan Hoca'nın yanından bile geçemezler Erbakan hoca 1996 yılında iktidara geldiğinde her türlü engellemeler ve baskılara rağmen ekonomiyi nerden nereye getirmişti bunu hepimiz yaşadık bunların 20 yılda yapamadıklarını 1 yıl gibi bir sürede yapmıştı ama maalesef 28 şubat post-modern darbesiyle alaşığı edilmiş ve Türkiye tekrar karanlık günlere dönmüştür.
M.alkaç - Allah'ın Selamı üzerinize olsun İnşallah. Erbakan Hocamız sağ olsaydı akpartiye oy vermeyin. Saadet partisine oy verin, derdi.
Derinhoca - Allah razı olsun. Yelpazesini kaybeden insanlara yeniden istikamet kazandıran bir yazı. Kalemine yüreğine sağlık. İşte milli görüş budur.
İlyas Dikici - Allah razı olsun iyiki varsınız ne mutlu bütün insanlara doğruyu faydalıyı iyiyi güzeli ve adaletin hakim olması bütün gücüyle çalışanlara
İbrahim - Allah razı olsun eline sağlık ne kadar güzel bir yazı duygularımıza tercüman olmuşsunuz Erbakan hoca olsa sizin bu yazımızı okusaydi alninizdan operdi emin olun rabbim sizide bizide Erbakan hocamlamla rasulullah efendimizin huzurunda cennette buluşturdu efendimize komşu eylesin.Amin
Maşuk Ergenc - Kalemine sağlık, anlı Erbakan hoca tarafında öpülesi kardeşim.
Kilinç - keşke milli silahları, deniz yetkileri sözleşmesi mavi vatanı, karabağı, sihayı, atak ı, gökbeyi. çanakkale köprüsünü, silvan baraşını, marmarayı, askeri okullardaki din dersi müfredatını yazabilseydin kardeş.
Kemal Yondem Selamın A - Çok sağolun Allah cc emanet olun inşallah selamın aleyküm.
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.