Son günlerde en fazla o fotoğrafı konuştuk.
Bir sokak eyleminde, polisler tarafından eylemcilere orantısız güç uygulanmasını.
Dahası başörtülü genç bir polisin başörtülü kadınları elinde copla öldüresiye dövmesini.
Elbet tepkiler çığ gibi geldi.
Hiç başı örtülü, örtülü kardeşini döver miymiş?
Bir kere yanıldığımız en temel konu.
İnsanları birtakım simge ve kisvelerle teraziye atıyor oluşumuz.
Şark kolaycılığı da denilebilecek bu algıda, “sakallı adam, başörtülü kadın” en kestirme izah tarzımız.
Aynı dayak olayını başı açık bir polis yapsaydı bu kadar simge derdinde olmayacak, “Vicdansız polis, başı kapalıyı acımasızca dövdü” demeyecektik.
Adeta görevini yaptı diye üzerinde bile durmayacaktık.
Bir başka yanılgımız, başı kapalıların aynı tornadan çıkmışçasına benzer fikirler taşıdığıyla ilgili kanı.
Oysa kimse kimseye benzememekte.
Eski Kur’an kursu hocası hanım, düğününde içki servis edip, “Muhafazakârların seküler dostlarına borcudur” dedi.
Belki yeni kuşak bilmez.
Lakin başörtüsü eylemlerinde, o üniversite kapılarının tamamen örtülü öğrencilere kapandığı yıllarda.
Bir kısım öğrenci başını açıp derslerine girmişti.
Lakin başını açmayan topluluk üniversite kapısında oturma eylemi yaparken onlara en fazla kızan kesim, başörtülü anneler, teyzelerdi.
Yanlarına gelip öğrencilere bağırır çağırırlardı;
“Utanmıyor musunuz devlete karşı geliyorsunuz. Açın başınızı okuyun.
Vatan hainleri sizlerden bıktık” diyerek o çaresiz kızların kırık kalplerine bir yara da onlar açardı.
Şimdi acı fotoğraflar önümüze tek tek düşmekte,
Başı kapalı polisin aynı görüntüdeki hemcinsini öldüresiye copladığı.
Ya da bir hastane polikliniğinde örtülü doktorun diğerlerinden daha fazla örtülü hastalarını azarladığını müşahede ettiğimizde.
O berbat psikolojiye vakıf olmamak mümkün değil.
O asırlık ezikliğin, itilmişliğin, kapı önüne konulmuşluğun Kızılderili Sendromu’nun birkaç onlu senede restore olmasının mümkünü yok.
O genç polis daha hızlı indiriyor copunu belki de akranı ya da annesi yaşındaki örtülü kadının başına.
Amirlerince test olunduğunun farkında.
Ya da arkadaşlarınca.
Madem yüce devlet izin verdi başındaki örtüye.
O da kusursuz bir diyet ödeyecektir.
Muhtemelen bu yüzden örtülü doktor, diğerlerinden daha fazla bağırır başı örtülü hastasına.
Âlem görsün duysun diye sesini iyice yükseltir.
Test olunmanın, bedel ödemenin dışında kalanlar bir de, diye can yakıcı bir kıymık yine de rahat bırakmaz yüreğimizi.
İşte o zaman eyvah demek, düşmektedir bize.
Yanılgı bizim payımızdadır gayrı.
Başını örtsün de gerisi gelir, ya da örtülü nesil daha nazik, daha narin, daha zarif olacaktır hayallerimiz suya düşmüştür.
Bütün o romantik hülyalarımız tükenmiştir.
İçi boş kafaları örtsen ne olur, örtmesen ne olur.
Yürekleri adalet, hakça paylaşım, eşitlik, insan sevgisi, saygı, merhamet, hoşgörü ile kozalayamadıysan.
Yanıldık, kabul edelim artık.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(2)Erdem - İntikam duygusuyla kozaladınız ne yazık ki
Şakir - Hanımefendi, "başörtüsü zulmü" devrinde, üniversite kapısında eylem yapmaları için bazı başörtülü ablaların öğrenci kızları teşvik ettiğine tanık olduk.
Yine o dönemde bazı "başı açık, sol görüşlü" gençlerin başörtülülere destek verdiğine de tanık olduk.
Nimet Çubukçu'nun Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde Eskişehirde katıldığı bir toplantı esnasında "parasız eğitim istiyoruz" pankartı açan başı açık kızların, başörtülü kızlar tarafından dövüldüğüne de tanık olduk. "Başörtüsü sorunu" çözüldüğünde, bu ülkenin sorunlarının çözülmediğini de umarız anlamışsınızdır. Atatürkçülüğü rakı içmeye, mini etek giymeye, kalpaklı Atatürk resimli bayrak sallayıp, slogan atmaya indirgeyen "Gardrop Atatürkçüsü" sosyal demokrat kafadan biz de hazetmeyiz. Gerçek Kemalist Devrimci asla kılık kıyafetle, içki ile ıvır zıvır işlerle uğraşmaz. Tek Rehberi Akıl'dır, Bilimdir. Ve biz "hiç kimse ile HELALLEŞMİYORUZ" Selamlarımızla.
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.