ŞÜPHESİZ yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz aniden gelmedi. AKP, ilk seçimde yüzde 34 oy alıp Meclis’te yüzde 63 milletvekiliyle temsil gücüne ulaşınca kimseyi dinlemez oldu. Erbakan Hoca, 18.11.2002’de, daha hükümetin güvenoyu almasının akşamında Uğur Dündar’a yaptığı açıklamada, kabul edilen “hükümet programı” üzerinden ortaya çıkacak sıkıntıları tek tek anlattı. “Uzakta kara bulutlar görüyorum” diyerek milletimizi uyardı.
Kimseyi dinlememe mantığı milletvekillerinde de vardı. Tanışıklığım olan bir kardeşim milletvekili seçilmişti. Bir süre sonra şehrimize geldi. Görüştük. Bariz hataların birkaçı konusunda uyardım. Ne dedi biliyor musunuz: “Hocam, siz bize akıl değil; oy verin!”
Hükümet “özelleştirme” bahanesiyle pek çok kurumu sattı. Yabancılara toprak satışını 12 katına çıkardı. Bazı orman arazilerini kamulaştırdı. Şeker ve kâğıt gibi stratejik fabrikaları sattı. Türkiye’nin var olan imkânlarını harcayarak seneleri geçirdi. Yanlış uygulamaların sonucu yıllar sonra görülmeye başladı.
13 yıl AKP hükümetlerinde ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı, AB Başmüzakereciliği gibi stratejik görevlerde bulunan Ali Babacan başkanlık sistemi ve referandum sürecinde oynanan oyunlar konusunda ciddi itiraflarda bulundu:
“Referanduma giderken hazırlık gizli tutuldu. AK Parti ve MHP’den üçer, dörder kişilik ekipler oluşturuldu. Anayasa değişikliği hazırlandı. Birden gündeme sürüldü. Meclis’ten geçirilip referanduma sunuldu. Bunun Türkiye’yi felâkete götüreceğini ben görüyordum. Kamuoyuna konuşmadım. Keşke konuşsaydım.” (18.12.2021)
İNSAN DEĞERİ BİLİN
AKP Genel Başkanı, Ali Babacan’a kriz döneminde “boş teneke” benzetmesi yaptı. Düşünülürse, bu söz söyleyenin zaafının itirafıdır. Mademki “boş teneke”ydi, 4 dönem onu niçin halkın önüne koyup milletvekili seçtirdiniz? Niçin o kadar önemli görevler verdiniz? Lütfen, artık itham ve hakaretleri bırakın da çözüme kilitlenin. İnsana değer verin! “İnsana değer verilirse eşya ucuzlar; eşyaya değer verilirse, insan ucuzlar.”
Saadet Partisi referandum sürecinde en gerçekçi uyarıları yapmıştı. Bunları, “Adil Seçim; Adil Sistem” adıyla kitaplaştırmıştı. 1. Başkan denetlenebilir olsun. 2. Cumhurbaşkanı partisiz olsun. 3. Kuvvetler ayrımı (yasama, yürütme, yargı) gözetilsin. 4. Hukuk, yöneticilerin sopası haline gelmesin. 5. TBMM güçlendirilsin, gibi tekliflerinin hepsinin doğruluğu görüldü. Bugün, Ali Babacan’a “boş teneke” dendiği gibi, o gün de doğruları konuşan Saadet Partisi’ne nice “çirkin” ithamlar yapıldı.
Krizin büyüklüğü ortadadır. Problemin çözümü de bize düşer. İthamları, kamplaştırmayı, ayrıştırmayı bir tarafa bırakın. Sorumlu davranın! “Çirkin” sözlerden çözüm çıkmaz. TBMM’yi acilen “kriz özel gündemi”yle toplantıya çağırın. Siyasi parti genel başkanlarını bir masa etrafında toplayın! Fikir alışverişi yapın. Konuşun, görüşün, anlaşın, uzlaşın, çözüm ortaya koyun.
Önce, ülke düzlüğe çıkarılmalı. İsrafın her türlüsü bırakılmalı. 17 Aralık günü Cumhurbaşkanlığı için, biri 1.8 milyon Euro’ya 3 adet Mercedes satın alındığı haberi vardı. Soğukta ucuz ekmek kuyruklarının uzunluğu dış basına yansımışken bu çeşit alımlar ertelenemez mi?
TARIMA ÖNEM VERİN
HER alan elbette önemlidir. Tarım stratejik alandır. İnsan yemeden, içmeden hayatını sürdüremez. Tarım, en temel ihtiyaçlarımızı karşılıyor. Bu alan ihmale gelmez. Japonya, Almanya gibi teknolojisi gelişmiş ülkeler bile tarımı ihmal etmiyor. Bir ülke ihtiyaçlarını kendisi üretebilmeli. Yanlış tarım politikaları çiftçiyi mesleğinden uzaklaştırıyor. “Ekilebilir” araziler içinde ziraat yapılmayan tarlaların miktarı oldukça yüksek.
Tarım alanında da ehliyet ve liyakate önem verilmeli. Bakanından bürokratına kadar her alanda sektörün içinde yetişmiş uzmanlar görev yapmalı. Meselâ, tarım bakanları niçin ziraat fakültesi mezunu veya hayatını tarıma adamış kişilerden seçilmiyor? Önceki bakanlardan Faruk Çelik işletmeci, Ahmet Eşref Fakıbaba cerrahi doktordu. Bekir Pakdemirli iktisatçı. Bu insanlar alanlarında “yetkin” olabilirler. Fakat aslolan tarım alanında “uzman” olmalıdırlar.
Orman yangınlarının yaşandığı günlerde bakanlığın yangına ne kadar “hazırlıksız” olduğunu gördük. Yaz aylarında yangınların çıktığı biliniyor. Öngörü ile ciddi tedbirler alınabilmeliydi. Bakan yangın sonrası çalıştı, koşturdu; ama alanında yetişmiş bir bakan her türlü teçhizatıyla hazır bulunmalıydı. Alanının hakkını verememek, önce kişinin kariyerine zarar veriyor.
Vatandaşın kriz döneminde açlık, kıtlık çekmemesi için tarım alanına önem verilmelidir. Bu alandaki başarı, diğer alanlardaki direncimizi artırır. Çiftçinin problemlerini dinleyerek ihtiyaçları giderilmeli; üreten insanlara azami derecede teşvik ve destek verilmelidir. İthalâtı azaltmak buna bağlı. Krizi çözmek hepimizin görevi!
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.