Her akşam ana haber bültenlerinde ve sosyal medyada ise her an ülkede gerçekleşen şiddet, tecavüz, gasp, hak ihlalleri haberleri ile karşılaşıyoruz. Ülkede insanından hayvanına, toprağından havasına büyük bir şiddetle karşı karşıyayız ekonomik buhranın yanında büyük bir ahlâk çöküşü ile karşı karşıyayız. Sosyal hayatta meydana gelen herhangi bir kriz haliyle zincirleme olarak diğer alanları da anında etkiliyor. ‘Adalet sarayları’nın arttığı ama suç ve suçluların daha da hızlı arttığı zamanlardan geçiyoruz. Öyle bir durumdayız ki; iktidar hapishane sayısını artırmayı “yatırım” yapmak olarak seçmenlerine anlatıyor. Cezaevlerinde 2002’de 59 bin’e yakın kişi mevcut iken 2020’ye geldiğimizde 300 bine yakın kişi bulunuyor.
Ülkede git gide artan bir huzursuzluk iklimi, canından ve malından emin olmadan yaşama durumu, başına bir şey gelecek endişesi, her an aldatılacağını düşünme, hakkının birileri tarafından gasp edileceğini düşünme, ailesini ve çocuklarını koruyamayacağı, çocukların gerek gerçek hayatta gerekse de dijital ortamlarda başına kötü şeylerin geleceği korkusu, pandemiden hem sağlığının hem de cebinin olumsuz etkileneceği korkusu… Gibi gibi birçok bu sayfanın hacmini aşacak derecede yaşanan olumsuzluklar.
Yaşlıların gençlerden şikâyetleri, gençlerin yaşlılardan şikâyetleri, öğretmenlerin öğrencilerden, öğrencilerin hem öğretmenlerinden hem ebeveynlerinden şikâyetleri, hastaların doktor ve sağlık çalışanlarından, sağlık çalışanların, doktorların hastalardan şikâyetleri, vatandaşın devlet dairelerindeki memurdan, memurların vatandaşlarından şikâyetleri… Ve maalesef ülkede birbirinden şikâyeti olmayan kimse kalmadı. Küçüklerin büyüklere saygı, büyüklerin küçüklere sevgisi kalmadı. Bir kuru ekmeğimiz elimizde kaldı onu da kimse ağız tadıyla yiyemiyor.
Yukarıdaki ortaya koyduğumuz fotoğraf ülkenin yirmi senede ahlâk ve maneviyat adına hangi noktaya geldiğini ortaya koyan üzüntü verici bir tablodur. Ve şu sözü söylemeden geçemiyoruz: “Ülkede yaşamadığımız bir gün yok ki, Erbakan yine haklı çıktı.” Zamanında Erbakan bu konuda milleti ve iktidarı uyarmıştı, demeyelim.
Önceki haftalarda 2007 Genel Seçimleri öncesi ESAM’ın düzenlediği Milli Kurtuluş Konferansları serisinin ikisinden bahsetmiştik, ülkede yaşanan ekonomik tablonun yeni bir durum olmadığını, Erbakan’ın ve Milli Görüş’ün zamanında herkesi uyardığını anlatmak için. Ülkede gerçekleşen olaylar yine gündemimize bu konferans serisini gündeme getirdi. Erbakan bu konferans serisinin üçüncü başlığını “AKP Dönemindeki Manevi Tahribat ve Milli Görüş Manevi Kalkınmayı Nasıl Sağlayacak?” olarak belirlediğini hatırladık. Ve yine dedik ki Erbakan ne kadar ileri görüşlü, feraset sahibi bir lidermiş! Bir ülkede meydana gelecek ve ülkeyi yıkacak unsurlardan birisi ekonomide gerçekleşen olumsuzluklar ise diğeri de; ülkede manevi alanda gerçekleşen bozulmadır.
Erbakan ESAM’ın düzenlediği bu üçüncü konferansta ırkçı emperyalizmin kurduğu sömürü düzenini anlatırken bir toplumu manevi açıdan çökertmenin en vurucu darbe olduğunu vurgulamıştı. Bu konferansta batılın günümüz temsilcisi ırkçı emperyalizmin düzeninin önündeki tek engelin İslam olduğunu, çünkü İslam’ın köleliği kabul etmediğini de uzun uzun anlatmıştı. Köleliği kabul etmeyen İslam’ın yeryüzünden kaldırılması için tarih boyunca batılın planlı ve programlı şekilde alıştığını her zaman anlattığı gibi anlatmıştı. Ve şunları ifade etmişti: “İslam’ı yok etmek için tarih boyunca 19 Haçlı Seferi yaptılar. Haçlı Seferleri’ni bizim ecdadımız geri püskürttü. Cihan Harbi’nde geldiler, Çanakkale’de 600 bin asker getirdiler. 400 tane gemiyle geldiler. Bizim onların gemilerine yetecek kadar topumuz ve mermimiz bile yoktu. Allah bize yardım etti, 18 Mart’ta sabahtan ikindiye kadar 2 tane gemileri battı, geriye kalanları bırakıp gittiler ve Çanakkale’yi geçemediler. Ne zaman? 93 sene önce. O zaman biz bunları kapıdan kovduk, bunun üzerine bunlar şimdi AKP’yi alet ederek bacadan girmeye çalışıyor, Çanakkale’de yapamadıklarını yapmak istiyorlar.”
AKP’nin beş yıllık “ahlâk ve maneviyat” alanında yapmış olduğu zararları tek tek tablo halinde ortaya koyarak “sakallı Hüsnü” ifadesini siyasi literatüre kazandırdığı ülkedeki dini hassasiyeti taşıyan ve AKP’yi destekleyen hedef kitlesine seslenmiş, bu gidişin gidiş olmadığını, bu yoldan en kısa zamandan dönülerek ülkeyi kıyısında olduğu uçurumdan kurtarmaya çalışmıştı.
Erbakan Hoca’mız neredeyse yalvararak, “Bu konferansları uyanalım diye, Amerikalara, diğerleri gibi Siyonizm’e aldanıp yem olmayalım, bilakis hepsini kurtaralım, ecdadımıza, inancımıza sahip çıkalım diye, bu konferansları veriyoruz. Tarihimizi, kimliğimizi, özümüzü muhafaza edelim diye bu konferansları veriyoruz. Ey sakallı Hüsnü sana söylüyorum duyuyor musun beni?”
Erbakan uyarılarına devam ediyor: “AKP zamanında yapmış olduğu manevi işgali, maddi işgal ile tamamlayacak. Zaten bizim Güneydoğu Anadolu’muz İsrail’in bir parçası olarak haritalarda gösterilmişti. Anadolu’da da bağımsız bir devlet istemedikleri için, Sevr’i uygulayarak Anadolu’yu parçalayacaklar. Yani yok edecekler!”
Tarihin en şerefli milletinin yok edilmesiyle karşı karşıyayız. Yaşanan ekonomik sıkıntılar insanımıza dünyada neden olduğunu, amaçlarını unutturarak kimliğinde dezenformasyona sebep oldu. Savaşa giderken yoldaki karıncaların durumunu düşünen bu millet şimdi en büyük şiddeti kendi çevresine, ailesine ve artık kendine uygulamaya başladı. Maalesef ki, ülkede, en büyük şiddet olan intiharlar arttı. Yirmi sene önce ülkenin %99’unun kendini Müslüman olarak tanımladığı rakam artık bu oranda değil. Kamu işlerinde irtikâp, yandaşlık, ihalelerde haksız kazanç, ev ve araba alımlarında kredi kullanımı, hükümet eliyle neredeyse faizin girmediği evin bırakılmaması, iftira, yalan, boşanmaların evlenme oranlarını geçmesi, ailelerin parçalanması, hırsızlığın artması, uyuşturucunun yayılması (İstanbul dünyada uyuşturucu kullanımında ikinci sırada), depresyon hapı kullanımının artması ve bunun gibi onlarca suç kaleminde yüksek artış.
Ekonomi alanında gerçekleşen krizleri, olumsuzlukları çözmesi daha kolay bir meseledir, ahlâk ve maneviyat alanında ortaya çıkan vahim tablonun yanında. Yetkili ve etkili kişiler bu kötülüğe ‘dur’ demek için bir an önce harekete geçmezse korkarız ki ülke bir yok oluş yaşayacaktır.
Erbakan Hoca’mızın yıllardır kurtuluş yolu olarak söylediği Milli Görüş’e dönülmezse meydana gelecek tablonun hesabını hiçbirimiz veremeyiz!
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Nurettin Gedikoğlu - Sayın hocam Allah sizden razı olsun inşallah içinde bulunduğumuz hali mükkembel bir şekilde özetlemişsiniz milli görüş gömleği giydik diye geldiler malesef hemen çıkardılar ve ülkeyi bu hale getirdiler Erbakan hocam Allah rahmet eylesin yeri nur mekanı cennet olsun Rabbim Peygamber efendimize komşu eylesin inşallah
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.