Sayın Başbakan ın, 12 yılda oluşmuş bulunan Erdoğan
fanatiklerinin sözlerini ve yandaş medya kalemşorlerinin yazılarını hariç
tutarsak, gelinen noktada büyük bir başarı gösterememiş olduğunu görüyoruz. Bir
konuşma ustası olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Ama söz başka, gerçek başka
maalesef. Gelinen noktayı belirleyen bir iki cümle kuracak olursak: Dışarda
tamamen yalnızlığa itilmiş bir Türkiye. Darmadağın olmuş bir İslam dünyası,
devam eden işgaller, katliamlar, soygunlar, tecavüzler, yıkımlar İçerde Haçlı
silahları ile doldurulmuş vatan toprakları. Haraç mezat satılıp faize
yatırılmış aktiflerimiz. Borca ve sıcak paraya dayalı tüketim ve ithalat ekonomisi,
bütçe açıkları, dışarıya akıtılan nemalar, faizler, pamuk ipliğine bağlı
ekonomik göstergeler. İçerdeki ve dışarıdaki şeytanların parmak uzatması ile
alt üst olan ekonomik dengeler... Bozulan gelir dağılım tabloları, işsizlik,
tarımda çıkmazlar, bereketsizlik, büyük şehirlere yığılan milyonlar. Artan suç
oranları, ağzına kadar dolan hapishaneler, ilkokullara kadar inen çocuk
suçları. Ve başkaları... İyi şeyler yok mudur Elbette vardır da, bu büyük
handikapların yanında bilmem kıymeti harbiyesi var mıdır Peki, neden diye hiç
düşündük mü Sahi neden başarısız oldu Sayın Erdoğan Ana başlıklarla kısa kısa
saymak istiyorum: 1- Bilgi birikimi yok. Türkiye yi ve tarihini iyi bilemiyor.
Hakk-batıl mücadelesinin tarihsel sürecinde milletimizin yeri ve rolü kavranmamış.
O kadar ki, Haçlı Medeniyeti ile İslam medeniyetini ittifak ettirmeye
çalışıyor. Halbuki biri yıkıma, diğeri yapım ve onarıma çalışıyor. Bunu
görememiş ve anlayamamış. Haliyle danışmanlarının elinde adeta oyuncak olmuş.
Tarihteki ve günümüzdeki Haçlı saldırılarını neredeyse iyi ki saldırmışlar,
bizim için çok faydalı olmuş şeklinde değerlendirebilecek kadar danışmanların
elinde ters köşelere yatıyor. Çünkü bilgi birikimi yok. 2- Devlet tecrübesi
yok. Bütün tecrübesi 4 yıllık İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dır. Ama
unutulmamalıdır ki, o 4 yıl boyunca önünde Erbakan gibi bir lider
vardı.3-Hidayet kararması yaşıyor. Faydalıyı zararlı, zararlıyı faydalı
zannedebilecek kadar bir kararmadan söz ediyoruz. ABD ve Avrupa hakkındaki
değerlendirmelerine bakarsanız fecaati görebilirsiniz. ABD ve Avrupa yı, işgal
ve katliama giriştikleri ülkelere barış ve demokrasi getirecek zannetmek,
bununla kalmayıp, fiili destek ve yardım vermek, bununla da kalmayıp, onlara
dua etmek. Çok bariz hidayet kararması değil de nedir 4- Feraseti yok. İslam
Birliği için tek bir adım atmayı bırakın, bir cümlecik dahi kurmamış, ama bir
Hıristiyan Kulübü olan Avrupa Birliği ne girebilmek için ceza kanunlarını allak
bulak etmiş, bizim geleneklerimize ve yaşantımıza uymayan kararlar almış.
Bununla da kalmamış, Avrupa Birliği ne girebilmek için Bakanlık bile kurmuş 5-
Dirayeti yok. Kararlı bir yönetim dirayeti gösterememiştir. Suriye yi iç
karışıklığa düşürmek konusunda, Libya nın tahribi konusunda, NATO nun yönetimi
konusunda, ülkemize Haçlı silahlarının sokulması konusunda, akşam dediği ile
sabah dediği yüzde yüz çelişen açıklamalar yapmış, kararlar almıştır. 6- Şuur
yok. Haçlıdan, Siyonist ten dost olacağını zannediyor. Her ay yanlarına
giderek, nerdeyse her gün telefon ederek bütün işlerini adeta talimat
alırcasına onlara sorarak yapıyordu. Ne oldu Gördü ki, dost zannettikleri,
Türkiye nin felaketi için çalışıyorlarmış. Şimdi yapayalnız ve çaresiz ortada
kalıverdi. 7- Vizyon yok, hedef yok. Her gün değişik şeyler söylüyor. Onun
adına başkaları icraat yapıyor. Yapılan bu icraatlar arasında iyi şeyler varsa
ben yaptım diyor, kötü giden işleri ise, sanki kendisi Başbakan değilmiş
gibi, faiz lobisine, paralel yapıya, Ergenekon çetesine veya başkalarına
yıkarak mağdur rolleri oynuyor. Milletvekillerine gelince: 1 Mart 2003 tarihli
ABD silahlı unsurlarının Türkiye sınırları içine kabul edilmesine dair
tezkerenin, TBMM de reddedilmesinde birçok milletvekilinin gösterdiği
kararlılığı, maalesef daha sonra gösteremeyerek tek adam yönetimine adeta
teslim olmuşlar, bu sonuca gelinmesi yolunda sadece el kaldırıp indirmekten öte
pek bir varlık gösterememişlerdir. O günleri hatırlayanlar, söz konusu
tezkerenin reddinde Erbakan faktörünü göz ardı edemiyor. İşte ana sebepler
Rahmetli Erbakan Hocamız bu konuyu 8 Aralık 2010 tarihinde ESAM da verdiği
muhteşem konferansında veciz bir şekilde ifade etmişti. O tarihte geminin
karaya oturduğu henüz net bir şekilde görülemiyordu. Ama bugün gelinen noktada
Hocamızın ne kadar uzak görüşlü bir devlet adamı olduğunu bir kere daha
görüyoruz. Kabri pür nur, mekanı Cennet olsun!..
ÇİZMEDEN YUKARI
Diyelim ki çıktın,
Yazıp çizmeden yukarıya;
Seni çıkarmazlar,
Asla çizmeden yukarıya!..
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA) tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA) tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.