Slogan şöyle: Yeni Türkiye. Allah Allah ne zaman eskittik
biz bu Türkiye yi! Demek ki kimsenin haberi olmadan eskiyor Türkiye. Madem
durup durup eskiyor atalım bir tarafa gitsin. İki de bir eskiyen ülkeden ülke
mi olur. Ülke dediğin eskimez. En azından iki de bir eskiyip insanın başına
masraf açmaz. Madem eskiyor çöpe atalım sonra gidip marketten yenisini alalım.
Nasıl olsa bütün marketlerde kredi kartı geçiyor. Kredi mi dedim, faiz mi, evet
evet kredi, faiz, din, iman, Müslüman, İslamcı herkeste bol bol kredi kartı
var. Cebinde kredi kartı olmayan tek insan benim. Ben Müslüman değil miyim
yoksa! Müslüman dediğin faiz yer, çalışanının parasını zamanında ödemez, banka
kurar faiz alır faiz verir adına kâr payı diyerek kendini kandırır, din
kardeşine hakaret eder, yalan söyler, zina yapar, lotoda kuyruğa girer,
insanları küçümser, kendisine tapılmasını ister, şan ister, şöhret ister, ihale
ister. Yeni Türkiye nin yeni insanları nasıl da mübarek böyle. Demek ki Türkiye
yeni olunca bonzai kullanımı da artıyor. Yeni olmak çok güzel bir şey bonzaiyi
içiyorsun yallah öbür dünya; hoş geldin yeni dünyaya! Efendim yeni Türkiye
aramalarımız şiddetle devam etmektedir. Bulan varsa haber versin. Şöyle gıcır
gıcır bir şey olacak bu yeni denilen meret! Bu meretin özelliğini/içeriğini az
sonra daha detaylı anlatmaya devam edeceğiz.
Gerçekte bu slogan yeni değildir. Ben beni bildim bileli
her siyasi parti ömründe en az bir kez yeni Türkiye der ve sözüm ona kutsal
projelerini açıklar. Ama başa geçtiğinde yeni diye bir şey kalmaz. Hatta
yenilikler yapacağının sözünü verdiği hatırlatıldığında ise hatırlatan bir
güzel haşlanır. Azarlanıp işinden bile edilir. Makama geçildiğinde en kutsal
yenilik her liderin daha fazla malı olmasıdır. Şu eskimiş pöh denilen
Türkiye nin kurucusu bile yenilikler yaptıydı zamanında ama sonra bilmem kaç
yüz tane çiftliği, bilmem kaç trilyonluk malı mülkü olduğu öldükten yetmiş sene
sonra bile olsa anlaşıldı. Hazret basbayağı yenilik yapmış. Bu arada kendine
karşı geleni astırmış, sürdürmüş, süründürmüş. Lider olmak böyle işte. Firavun
da lidermiş; şehrin üstüne gön çadır çekip kölelerine çadırın üstüne su
çektirip bakın ben tanrıyım tanrı yağmur yağdırıyorsa ben de yağdırıyorum
diyerek gerdirdiği çadırın üstünden su döküp yağmur yağdırarak yenilikler
yapmış. Bir diğeri de mancınık kurarak yenilikler yapmış. O daha yenilikçiymiş
canım. Yeni Türkiye nin köleleri de su çekiyor bol bol; yağmuru bırakın kar
bile yağdıracaklarını söylüyorlar, isterseniz bu kar sözünü kâr olarak
düzeltelim, değil mi! Yeni Türkiye nin liderinin gazetelerindeki köleleri
kalemlerine bol bol su çekiyor köşelerinde ve televizyon ekranlarında. İslamcı
feminist köleler çok başarılı bu konularda. Feminist derken sadece kadınları
kastetmiyorum sözüm ona erkek İslamcı feministler daha çoğunlukta. Onlar
yalakalığın öyle yeniliklerini sergiliyorlar ki Türkiye yenilikten gıcır gıcır
gıcırdıyor. Yalakalığın kitabını yazmış bazı zıpçıktı zırtapozlar da liderin
etrafındaki köleleri eleştiriyor güya, oysa gerçekte ben daha iyi köle
olabilirim diye viyaklıyor. Yeni Türkiye nin yeni düdükleri her köşe başında
ötüyor. Lider iyi üfürüyor demek ki! Ulan para sen nelere kadirsin ötecek sesi
olmayan düdükleri bile öttürüyorsun ya, daha ne olsun! Türkiye yenileştikçe
düdükler artıyor.
Yeni Türkiye nin yeni insanları nasıl da mübarek böyle;
başörtülüler kot pantolonlu ya da mini etekli! Genç kızlar sokakta resmen
birbirine sövüyor. Kadına kadın olmaktan başka o kadar çok hak verdiler ki
yasalarla; boşanmalar her yıl iki katı artarak son hızla devam ediyor. Aynı
yasaların kadınlara kadın olmaktan başka bir sürü hak vermeleri sonucu kadın
cinayetleri artıyor. Avukatlara yardım olsun diye verdiler galiba kadınlara
kadınlık dışındaki hakları. Boşanmalar artıkça hâkim ve avukatlar
zenginleşiyor.
Öte yandan, Türkiye bonzai kullanımında gelişiyor. Yeni
bir aşamayla artık genç kızlar da bonzai kullanmaya başladı. Beklentimiz
başörtülü kızların da bonzai kullanmasıdır. Nasıl olsa yenilendik ya yeni bir
aşama kaydedilmesini beklememiz en doğal hakkımızdır. Uyuşturucu kullanımı
laiklere bırakılamayacak kadar yenilikçiliktir. Faizin dindar olanını nasıl
bulduysak uyuşturucunun da dindar olanını bulmalıyız. Dava denilen şey
dolarlarsa gerisi teferruattır. Ha dindar bankalarda ha ayakkabı kutularında ha
yabancı bankalarda!
Bütün bunları, bu ti ye almaları Müslümanların haline
içim acıdığı için yazdım. Bir somut örnekle kapatalım; cumhurbaşkanlığı
başdanışmanlarından biri dava yolunda, hak hukuk yolunda yılmadan devam
edeceklerini açıklamıştı. Bir insanın cumhurbaşkanı başdanışmanı olması demek hakkın,
hukukun, en az bir milyon insanın hak ve hukukunun çiğnenmesi/yenmesi demektir.
Çünkü cumhurbaşkanlığında devlet memuru olanlar oraya sınavsız alınıyorlar.
Hoş, sınavla alınsa ne değişir ki sonuçta torpili olan alınıyor. Sözlü sınavla
memur alınan bütün devlet kurumlarına memur torpille alınıyor. Sözlü sınav
demek torpil demektir. Torpili olmayan cumhurbaşkanı başdanışmanı olamaz.
Başdanışmanı bırakın orada hizmetli kadrosuna bile almazlar. O nasıl bir
düşünme şekli ki torpille geldiği yağlı makamda haktan, hukuktan, davadan
bahsediyor. Bu bir örnektir alın bunu sosyal hayatın her yanına uygulayıp
düşünün. Ülkemizde siyasi ve sosyal hayat birbiriyle bağlantılıdır.
Müslümanların düştüğü gülünçlüğü şu örnek bile açıklar; herkesin cebinde kredi
kartı var!
Gidip biraz yeni Türkiye alalım marketten!
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz