Bugün saat beşe kadar karakola gelmezseniz güvenlik
güçleri zor kullanarak sizi karakola getirecek. Polis karakolundan aradığını
söyleyen ses aynen böyle diyor. Kaçtığımız göçtüğümüz yok, gelirim niye
gelmeyeceğim diyorum. Konu nedir diye sorduğumda bilmiyorum diyor polis memuru.
Sonra da ekliyor; Galiba hakaret davası! Telefon konuşmasından bir saat sonra
karakola gidiyorum.
Karakola ilk defa gitmiyorum. Ama bu sefer bana telefon
açan polisin konuşma tarzı can sıkıcı. Önündeki evrakta bütün bilgiler olduğu
halde güvenlik güçleri zor kullanarak demesi bana doksanlı yılları
hatırlattı. Doksanlı yılların doksan derece karanlığında karakola gitmek,
polise ya da komisere dert anlatmak, savcıya ifade vermek adeta sıradan
şeylerdi. Müslüman san ve bir camiada bulunuyorsan nezarethanenin kapısı her
zaman yakın dostlar arasına girebiliyordu. Daha liseye giderken hızlı ülkücü
ve reis olduğum için polis karakolu, emniyet vb. yerlerde akşamlamak ya da
gecelemek bir yürüyüşlük türkü gibiydi. Ama artık ülkemiz ak aydınlanmış biz de
biraz yaşlanmış mıydık ne!
Polis karakoluna girdiğimde ilgili memurun masasında dört
kadın ifade veriyordu. Tabi bu kadınların benim konuyla hiçbir ilgisi yok.
Polis memuruna geldiğimi bildirdim. Beklememi söyledi. Beklerken bir ara
çağrıldım, sıra bana geldi zannıyla memurun masasına yaklaşırken ilgili memur
aynen şöyle dedi; Vatandaşı bırakayım sizinle mi ilgileneyim! Ben de;
çağırdığınız için geldim yoksa dışarıda bekliyorum, hem vatandaşı bırakmayın
ben nasıl olsa vatandaş mıyım, ben aydan geldim de, dedim. Tabi benim cümlem
bittiğinde her polisin her vatandaşa hayatında bir kez de olsa mutlaka
gösterdiği tersleme bakışını görmem beni yanıltmadı. Sıra bana geldiğinde
ilgili polis memuruna güvenlik güçlerinin zor kullanmasına gerek yok, ben
kaçmıyorum göçmüyorum dedim. Önündeki bilgisayarın yazıcısından hemen bir çıktı
aldı ve kâğıdı bana okuttu. Ben daha okumadan kâğıdın en altında yazan TCK nın
bilmem hangi maddesine göre o cümleyi söylediğini, benimle kişisel bir konusu
olmadığını bildirdi. Koltuğuna yaslanıp; Bu bir yasal tehdittir dedi.
Devletin yasal tehdidi diye ekledi. Tebliğ kâğıdını aldım ve çıktım
karakoldan. Bir hakaret davası dolayısıyla cumhuriyet savcısı ifade vermem
için çağırıyor; adliyeye gitmem gerekiyormuş
Ertesi gün sabahleyin adliyeye, hakaret davası için
cumhuriyet savcısına ifade vermeye gittim. Yazılarımdan dolayı cumhuriyet
savcısına ifade vermeye gitmek benim için mutluluktur. Ama bu seferki adliye,
daha önce hiç gitmediğim bir adliyeydi. Ana giriş kapısından girdim. İki resmi
üniformalı bir de sivil olmak üzere üç polis memuru bankta oturuyor.
Selamünaleyküm dedim. Yanına yaklaştığım polis; Aleykümse dedi sonra başını
kaldırdı yüzüme baktı; Aleykümselâm dedi. Selam almakta önce tereddüt etti
sonra yüzüme bakınca sakallı olduğumu gördü ve galiba bundan bir şey çıkmaz
diye düşünerek selamımı aldı. İç giriş kapısını sordum; tarif etti
İç giriş kapısında duran polise; Cumhuriyet Savcısı
ile görüşecektim dedim. Polis tarif etti; İkinci kata çıkın, eğer orada yoksa
tekrar birinci kata inin, diğer binaya geçin o binanın zemin katındadır dedi.
İkinci kata çıktım, danışmadaki memura sordum. Koridoru takip edin sağdaki
kapılara bakarak gidin odası sağda köşede dedi. Koridora girdim. Koridor
bildiğimiz o suratsız adliye koridoru. Duvarlar sanki üzerime geliyor! Sağ
tarafa bakarak yürüyorum. Sabah saat sekizi elliyedi geçiyor. Her kapıda falan
savcı diye savcıların adı yazıyor. Her odanın kapısı açık. Sabah mesai yeni
başladığı saatte olduğu için koridorda memur hareketliliği var. Nihayet en
köşeye yakın yerde savcının odasının kapısını buldum; Cumhuriyet Savcısı Kapıyı tam tıklatırken
gördüğüm manzara beni bir kere daha şaşırttı. Cumhuriyet savcısı odasında
sigarayı paketinden çıkarmış tam yakacakken ben kapıyı çalıyorum. Savcı
sigarasını yaktı; Buyurun dedi. Hani kapalı alanlarda sigara içmek yasaktı!
Yasaları koruyanlar, yasaları korumakla görevli olanlar yasalara uymuyor!
Makamında sigara içen cumhuriyet savcısını ilk defa görmüyorum; geçtiğimiz
yıllarda bir ramazan günü yine bir hakaret davası için gittiğim savcı da
yanımda sigara yakıp içmişti odasında. Benim gibi günlük bir-birbuçuk paket
sigara içen bir oruçlunun yanında sigara içmek nasıl bir şey düşünün! Sigara
öyle mi güzel kokar! Ama savcıyla konuşurken dişlerimi sıkarak konuşmuştum;
ağzımda ne olduğunu sorduğunda ağzımda oruç olduğunu söyleyince ne diyeceğini
şaşırmıştı savcı! Allah tan bu sefer ramazan değil. Ama savcı da, saçma olan
kapalı alanlarda sigara içme yasağına uymuyor! İçimden savcıyı tebrik ettim!
Tebliğ kâğıdını verdim; savcı, görevli bayan memuru çağırarak dosyayı
çıkarmasını söyledi. Sonra bana dönerek; Dışarıda iki dakika bekleyin dedi.
Koridora çıktım
Etrafıma bakıyorum; sabah mesai yeni başlıyor, memurlar
yavaş yavaş geliyor. Kadın memurların hepsi açık ve mini etekli. Çağdaş
cumhuriyet kadını! Tesettürlü bir tane kadın memur yok! Zaten her odanın
kapısının üzerinde cumhuriyet savcısı yazıyor. İslam savcısı yazmıyor! Ya da
Türk milleti savcısı yazmıyor!
Sonra içeri çağrıldım. İfadem alındı
Oniki yıldır oniki nesil hukukçu mezun oldu
fakültelerden. Bunların içinde hiç mi tesettürlü kadın yok! Tesettürlü kadının
dik duruşu Müslümanları korkutuyor anlaşılan! Hani lider devrimler yapmıştı!
Nerede acaba hükümetin devrimleri! Kimse bana maval okumasın!
Cumhuriyet dimdik ayakta!
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz