Piknik yapan arkadaşların hepsi yemek hazırlığında işin
bir ucundan tutmuşlar.
İçlerinden biri, işe yanaşmıyor ama hep gerekçesi vardır.
Soğan doğrayamaz, elini kesermiş, gözü rahatsız olurmuş.
Ateş yakamazmış, dumanı onu boğarmış, astımı varmış.
Domates doğrayamazmış, rengi kanı hatırlatırmış.
Diğer arkadaşlar yemeği yapmışlar, sofrayı hazırlamışlar,
o arkadaşa Buyur dediklerinde, Hiçbir isteğinizi mazeretim nedeniyle yerine
getiremedim bu teklifinize de Hayır dersem iyiden iyiye ayıp olacak demiş ve
başköşeye oturmuş.
Korkakların da geliştirdiği laf salatası vardır. Onlara
göre, Kavga buldun kaç, yemek buldun yaklaş.
Barış havasının kırlarda kekik kokusu, şehirlerde gül
kokusu gibi her tarafı kuşattığında her yerde kahramandan geçilmez olur.
Sırtını kasasına dayayarak, rütbesine güvenerek, dayısına
dayanarak herkes kahramanlık destanlarını andıran şeyler söyleyebilir.
Ama köye, şehre, veya bir devlete saldırı olduğunda asıl
kahramanlar ortaya çıkar ve onlar hep kepenek altında gizli duran yiğitler
olur.
Mal bulmuş mağribi gibi mala, dünyalığa saldıranların
ruh halini Rabbimiz, Sevgili Peygamberimize bildirmiş.
Saldırgan müşriklere karşı savaşa gidilirken, içi kâfir,
dışı Müslüman olan münafıkların söylediği şu:
Doğrusu siz, Peygamber ve müminlerin katiyen ailelerine
(harpten) dönemeyeceklerini sandınız. Bu sizin kalplerinizde süslendi, kötü bir
zanda bulundunuz ve helâki hak etmiş bir toplum oldunuz ayeti haber verir
(Feth Suresi, ayet: 12).
Müslümanlar o harbi kazandıklarında ganimet paylaşımına
katılmak isterler:
Geride bırakılanlar, siz ganimetleri almak için
gittiğinizde: Bırakın biz de sizin arkanıza düşelim diyecekler. Onlar
Allah ın kelamını değiştirmek isterler. Daha önce Allah sizin hakkınızda böyle
buyurdu de. Onlar: Hayır, siz bizi çekemiyorsunuz diyecekler. Hayır onlar
çok az söz anlayanlardır (Feth Suresi, ayet: 15).
Böyle zor günlerde geçmişte yaşayan Yahudilerin üç guruba
ayrıldığını, birinci gurubun Allah ın emrettiği şekilde insanları doğru yola
çağırmak için nasihate devam ettiklerini, ikinci gurubun, o nasihatçilere bile
akıl vermeye çalıştıklarını ve yapmamaları gerektiğini söylediklerini, üçüncü
gurubun, zalimler olduğunu haber verdikten sonra nasihat edenleri kurtardığını,
zalimleri cezalandırdığını haber veriyor ama Karışmayın, bulaşmayın diyenler
hakkında haber vermiyor ayeti kerimeler.
Buyurun ayetleri okuyalım: Onlardan bir topluluk:
Allah ın helâk edeceği veya şiddetli bir şekilde azap edeceği kavme niçin vaaz
ediyorsunuz dediklerinde: Rabbinize karşı özür beyan etmek için ve
sakınırlar ümidi ile (vaaz ediyoruz) dediler. Kendilerine hatırlatılanı
unuttuklarında, kötülükten alıkoyanları kurtardık ve zulmedenleri, fasıklıkları
sebebiyle kötü bir azapla yakalayıverdik (A raf Suresi, ayet: 164 165).
Rabbimiz, Allah a yakın olanlar, önden gidenlerdir diyor:
(İman, amel, takva, cihatta) öne geçenler öncülerdirler.
İşte bunlar (Allah a) yaklaştırılanlar. Naim cennetlerindedirler (Vakıa
Suresi, ayet: 10 12).
Önden gidenlerin hedefinin Allah ın rahmeti ve cenneti
olması gerektiğini; Rabbinizin mağfiretine ve sakınanlar için hazırlanan,
genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun (Al-i İmran Suresi, ayet:
133).
Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği gök ile yer
genişliği gibi olan, Allah a ve peygamberlerine iman edenlere hazırlanan,
cennete doğru yarış yapınız. Bu, Allah ın dilediğine verdiği bir lütufdur.
Allah büyük lütuf sahibidir (Hadid Suresi, ayet: 21) ayetleriyle haber
veriyor.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz