Türkiye paradokslar ve çelişkiler ülkesi. Siyasal anlamda
yüz yıldır bu böyle. Ne yazık ki değişmedi ve sonuçları da tatsız oldu. Son otuz kırk yıldır daha
karmaşık bir hâlde.
Son yıllarda içinde bulunulan durum daha vahim. Bu, 1992
I. Irak işgalinden beri sürüyor. Turgut Özal ın çıkarcı bakışı dengeleri bozdu.
Öncekiler zaten belliydi. Fakat belli bir gelenekten geldiğini iddia eden ve
bugün de geçmişin bir kurtarıcısı ve öncüsü olarak sarılınan Özal ın birçok
dengeyi tersyüz ettiği bir gerçek. Abartılı bir şekilde de öne çıkarılıyor.
Serbest piyasa ekonomisi adı altında faiz belâsının daha çok tırmandırıldığı,
kangrenleştirildiği, uçurumların büyütüldüğü süreç.
Tabiî asıl konumuz dış politika ve komşularımızla olan
sorunlarımız. Bunların başında Irak konusu geliyor. Irak ya da Suriye bir
parçamız ve bizim topraklarımız. Bağdat, Şam, Musul, Erbil, Kerkük, Halep bizim
şehirlerimiz. Biz bu şehirler ile bütünleşecekken çıkarcı politikalar yüzünden
uçurumlar daha derinleşti ve içinden çıkılamaz oldu. Özal ın 1 koyup 5 alma
düşüncesi tam bir fırsatçılık ve çıkarcılıktı. Kan üzerinden bir şeye sahip
olmaktı.
Batı nın büyülü kavramları altında işgal ve sömürü çarkı
korkunç sürüyor. Irak a demokrasi gelecekti. Ta 1991 den beri bu oyun böyle
sürüp geliyor. Nedense hemen her darbe ve işgal girişimi demokrasi büyülü
kavramı ile yapıla geliyor. Sonuçları da ortada.
Batı, ülkelerin yapılarını ve kurallarını kendisi
belirliyor. Mısır örneğinde olduğu gibi. Bir zaman sonra o kuklasını gene
kendisi gönderecek ve o zaman da gene demokrasi gelecek diye yaygara koparacak
bu kesin. Saddam ı getiren de götüren de kendisi.
Emperyalizm oyunlarını öyle ustaca oynuyor ve oynatıyor
ki akıllara durgunluk veriyor. İnsanlar bu büyülü dünyaya kendilerini öyle
kaptırıyorlar ki oyuna koşa koşa katılıyorlar.
1 Mart tezkeresi sendromu ve etkisi hâlâ sürüyor. o bir
korku gibi Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerin bilinç altında yer alıyor.
Emperyalizmin isteklerine karşı çıkılırsa yaşama şansımızı yitirecekmişiz
sanısı ağırlık kazanıyor. Yani Emperyalizm ne buyuruyorsa, neye işaret ediyorsa
ona kayıtsız şartsız katılmak gerekiyor düşüncesi ağır basıyor.
Türkiye İzmir e NATO üssü konuşlamasında ayak diretti ve
vaz geçti. Arkası sökün etti. Libya işgali de bundan sonra oldu. Güney Doğu ya
Patroit füze rampalarının yerleştirilmesi, Malatya Kürecik Radar üssü bunun bir
sonucu. Tabii bütün bunlar Suriye, Irak ve Türkiye de dahil bölgemizde
olabileceklerin bir ön hazırlığıydı,
tedbiriydi.
Türkiye Suriye bataklığına itilirken ya da Türkiye
gönüllü bu bataklığa dalınca olanlar oldu, olmaya da devam ediyor. Sözde
Suriye ye kutlu demokrasi(!) getirilecekti. Ve bunun ön taşeronu da Türkiye
idi. Beşar Esat a yalvar yakar olundu, aman ne olur bir an önce demokrasiye geç
diye. Tutmadı. Bu oyunun benzeri Saddam için de oynandı.
Hemen başlangıçta itirazlarımızı yazı ve eylemlerimizle
dile getirdik. Gerekçe öyle bir yere çekildi ki, Esat ın zalimliği anımsandı,
Şia belası tezgâha çekildi aylarca bu ateş harlandı. Bu, tabii sözde Arap
Baharı nın dalgalarının sonucuydu. Aslında bu da bir oyundu ve bu oyun ta
Türkiye nin kapısına geldi dayandı. Reyhanlı patlaması, gezi olayları,
yolsuzluklar, paralellikler, yandaşlıklar iç içe geçti. Şimdi de IŞİD belâsı.
Tam bir karmaşa, bir kaos.
Paris te, İstanbul da Suriye muhaliflerinin bir araya
getirildiği ve toplantılar yapıldığını, neler konuşulduğunu anımsayalım.
Türkiye balıklama, Suriye bataklığına daldı. Tabiî kutlu değerler ve
kavramaların büyülü dünyasında geride kalmamak, önde olmak, hisseden pay kapmak
gibi. Şimdi gene Paris merkezli toplantılar sürüyor. Yeni oyunlar için. Hem
demokrasi havarisinin öncüsü olacaktık, hem bölgede öncü güç gibi olacaktık. 1
milyon Suriyelinin topraklarından ve kentlerimizin sokaklarında dilenci ve
hatta çirkeflerin ve tuzakların kurbanı olmalarının sorumluları üzerinden
tartışılmıyor. Onların hem kendilerine olan zararları hem de Türkiye ye yük
oluşları nasıl göz ardı edilebilir ki. Faturası milyar dolarları buluyor. Bu,
ta Irak işgali sırasında da yaşandı. Bırakın 1 e 5 almayı, tam tersi oldu.
Türkiye nedense gönüllü bu bataklığa koşarak gidiyor soncuları da vahim oluyor.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA) tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA) tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.