Aynı coğrafya üzerinde heterojen karakteristik özellikler
taşıyan toplumların kullandıkları farklı diyalektler, diller, karışım dil
(mixedlanguage) olarak vücut bulup gelişen ana dilde, farklı etnik unsurlar kendilerine kolayca yer
bulabilmektedirler. Aslında, yüzyıllarca içinde barındırdığı Farsça, Arapça,
Türkçe kökenli kelime kümeleriyle Osmanlıca dilini Lingua Franca için en iyi
örnek olarak göstermek mümkün olabilmektedir.
Keza, yaklaşık sekiz yüz yıl Akdeniz Havzası nda
kullanılan ve Akdeniz Franca Lingua (Mediterranean Lingua Franca) sının da,
Fransızca, Grekçe, Arapça, İspanyolca ve Katalancayı andıran lengad òc
dillerinden oluşması, bu dili önemli kılan ve yüzyıllarca kullanımını sağlayan
nedenlerin başında gelmektedir.
Batılılaşma adı altında tulûat komedisini çağrıştıran
uygulamalarla, Türkçenin ana bileşkesini
oluşturan ve farklı etnisitelerin karakteristik özelliklerini yansıtan
sözcüklerin dilden arındırılmaya çalışılması hiçbir şekilde kat i bir gerekçeye
bağlanamaz. Bu uygulama, farklı etnik unsurlar arasında ana köprü dil
(bridgelanguage) olarak benimsenmiş olan Türkçe dilinin etkisini azaltmaya
yönelik beyhude girişimden öteye gidemeyen gözle görülür (de visu) bir
uygulamadır.
Aynı coğrafyada yaşam sürdüren farklı etnisiteye bağlı
unsurlar arasındaki linguistik kimliklerinin farklılığı, araç dile
(vehicularlanguage) duyulan gerekliliği zaruriyete dönüştürmektedir. Bin yılı
aşkın birlikte yaşam sürecinin ortaya çıkardığı sosyal, kültürel ve dini
bütünlük, ortak dil olan Türkçe kullanımını daha da önemli kılmaktadır.
İşte bu düzlemde, Güneydoğu da okulların açılmasıyla
birlikte ortaya çıkan Kürtçe okul gerginliği doğrusu büyük siyasi buhranlar
geçiren bölge halkını yeniden tedirginliğe sürüklemektedir. Milli Eğitim
Bakanlığı nın konuyla ilgili yapılan yeni düzenlemeler ışığında, eğer varsa,
ana dille ilgili mevzuat dâhilinde sorunların bir an önce çözüme
kavuşturmasında fayda görüyoruz. Bu arada, Güneydoğu da Franca Lingua olarak
Türkçe eğitim veren okullara müsamaha gösterilmeyip ateşe verilmesini de tasvip
etmek asla mümkün değildir. Güneydoğu da bir yandan ana dille eğitim herkesin
hakkı derken, diğer tarafta ise, bütün Türkiye de ortak yaşamımızın araç dili
(vehicularlanguage) Franca Ligua sı olan
Türkçeye de aynı şekilde sahip çıkıp korumakta fayda vardır.
Kürtçe okul üzerinden, HDP nin tetikleyerek sokağa
yaymaya çalıştığı çözüm anlayışının bölgeye zarardan başka bir fayda
getirmeyeceği bilinen bir gerçektir. Konuyla ilgili aksaklıkların ortadan
kaldırılmasının yeri ve kuralları bellidir. HDP, bu yolla bölgedeki gücünü
pekiştirmeye çalışmaktadır. Hâlbuki son cumhurbaşkanlığı seçiminde, HDP Genel
Başkanı Demirtaş ın İstanbul dan aldığı oy oranı verilmeye çalışılan
kucaklaşma ve bütünleşme mesajının bir sonucu olsa gerek.
Roma İmparatoru Augustus un kurguladığı ve saltanatının
karakteristik özelliğini oluşturan, principatus u tanımlamak üzere Ankara daki
Augustus Tapınağı na ölümünden önce kazıttırdığı; Res Gestae Divi
Augusti nin, aradan geçen yüzyıllar sonra yanı başına inşa edilen Hacı Bayram-ı
Veli Camii ve Dergâhı nın büyük bir hoşgörü örneğiyle bu yapıyı aynen muhafaza
etmesi dikkat çekicidir. Benzer şekilde, birbirimize de hoşgörü ile yaklaşmamız
halinde tüm sorunların suhuletle ortadan kalkması mümkün olacaktır.
Bugün Diyarbakır da Kürtçe okul üzerinden hak
iddiasında bulunan HDP yöneticilerinin, iddiasında bulundukları sorunları kanuni çerçevede çözüme kavuşturulması
için mücadele vermeleri daha makul olsa gerek. Bu konuda ana dilde eğitim hakkı
konusunu gündeme getirerek hak ihlalinden dem vuran HDP li belediyelerin, aynı
düşünceyi kendi belediyelerinde uygulamaktan sarfı nazar ettiklerini görmek
politikalarının zübdesi (özeti) niteliğinde olsa gerek.
Şöyle ki, Güneydoğu da belediye başkanlıkları tanıtıcı
levhaları üzerinde zikredilen diller, HDP nin bu konularda hiç de samimi bir
politika gütmediğini ortaya koymaktadır. Örneğin Mardin Büyükşehir de Kürtçe,
Türkçe, Arapça, Süryanice levha dikkat çekerken, Arapların da yaşadığı,
Kızıltepe ve Nusaybin, Batman gibi yerleşim yerlerinde ise Arapçanın dikkate
alınmaması düşündürücüdür. Keza Diyarbakır da da, Zaza ve Arap nüfus da
yaşarken, burada da sadece Kürtçe ve Ermenice dillerin ön plana çıkarılması
üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.
HDP nin kazandığı belediyelerde, Kürt dışındaki diğer
farklı etnik unsurların haklarının görmezden gelinmesi düşündürücüdür. HDP,
Güneydoğu da gücünü muhafaza edebilmek amacıyla geçmiş olayları hafızada canlı
tutabilmek adına sürekli sokağı işaret etmesi politikalarının gereğidir. Bu tür
eylemlerin muhasebesini yapmaya kalktığımızda, bundan en fazla zararla çıkan
kesimin yine de yöre insanı olduğu göz ardı edilmemesi gerekmektedir.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz