İstanbul artık tek bir şehirden ibaret değil. Büyüdü,
büyütüldü, belki yirmi şehir yan yana geldi. Bu yazımda asıl İstanbul olan
tarihî yarımada ile ilgili bazı projelerimi sunuyorum.
1. Şehrin büyük kısmı iğrenç beton yığınlarından
oluşuyor. Yan yana, çoğu iğrenç, bir kısmı çirkin, birkaç tanesi de güzel
binalar. Şehri yatay olarak yeşillendirmek mümkün değil artık. Elden geldiği
kadar, binaların çirkinliğini, tırmanan bitkilerle güzelleştirmek gerekir. Mor
salkımlar, boru çiçekleri, tırmanan güller, sarmaşıklar. Dünyada böyle bir akım
var. Tarihî İstanbul da da birkaç güzel örnek gösterilebilir. Meselâ Sultanahmet te
Adliye sokağındaki İmparatoriçe Zoe butik otelinin cephesini kaplayan o şahane
mor salkım... Bunu başarabilirsek şehrin çirkinliğini, monotonluğunu, betona
esaretini tâdil etmek, telâfi etmek mümkün olur. Lâkin bu söylediğim iş normal
bahçecilik parkçılık metot ve zihniyetiyle olmaz. Bazı yerlerdeki kaldırımlara
bakınız, yalap şalap döşenmiş, karolar kırılmış, yağmur yağdığı zaman altında
biriken sular taşın üzerine basıldığında etrafa sıçrıyor. Doğru dürüst kaldırım
yapamayanlar şehri dikey usûl yeşillendiremez, çiçeklendiremez,
güzelleştiremez.
2. Sur içinde, Ayasofya nın arkasındaki Soğuk Çeşme
sokağına benzeyen otuz kırk kadar Türk - Müslüman sokağı olmalıdır. İki
tarafında cepheleri ahşap kaplı, saçaklı, tepe pencereli evler. Bu evlerde medenî,
görgülü, İstanbul kültürlü aileler oturmalıdır. Çelik Gülersoy, Soğuk Çeşme
sokağını yaptıysa, ondan daha fazla imkâna sahip olanlar niçin buna benzer
başka sokaklar yapamasınlar Böyle sokaklardaki evlerin projeleri dünya çapında
büyük mimarlara hazırlatılmalıdır.
3. Sur içi İstanbul unda en az 10 adet Gülhane Parkı na
benzeyen yeşil alanlar, korular, parklar yapılmalıdır. Rantçı zihniyete bunu
anlatamazsınız. Onlar boş alanlara ne yapılmasını ister Gökdelenler, AVM ler,
stadyumlar Avrupa da bütün medenî ülkelerin başkentleri, diğer büyük şehirleri
parklarla, bahçelerle, korularla, göllerle süslenmiştir. Bendeniz Hannover de
yaşarken o yemyeşil şehrin parklarına giderdim. Huzur, sükûnet, mutluluk
Ağaçlarda sincaplar Kuşlar bazı ihtiyarların avuçlarındaki yemleri yemeye
gelirdi.
4. Şehre 1960 ların Beyazıt taki Marmara Kıraathanesi
gibi hem çay içilen, hem de kültür soluklanılan mekânlar kazandırılmalıdır.
Gidiyorsunuz bazı üstâdlar, ağabeyler, yazarlar, akademisyenler gelmiş. Hem çay
içiyorsunuz, hem onların sohbetlerinden yararlanıyorsunuz. Bu mekânlar on
sekizinci yüzyıl İstanbul undaki kahvelerin, Batılılar tarafından yapılmış
gravürlerine bakarak hazırlanabilir. İstiyorum ama oraları şenlendirecek
üstâdlar, yazarlar, edepli dinleyiciler bulunabilir mi Bu konuda şüpheliyim.
Yine de denenmeli. On dokuzuncu asrın sonunda meşhur gazeteci Üstâd Ahmed
Mithat Efendi köprüdeki iskeleden kalkan yandan çarklı vapurla Beykoz daki
yalısına giderken vapurun arka tarafı küçük bir akademi oluşurmuş. Efendiden
insanlar, kültür meraklısı gençler, toplanırlar Üstâd a sorular yöneltir,
sohbetinden istifâde ederlermiş. Marmara
kıraathanesini hasretle anıyorum. Böyle bir mekân olsa ben de arada bir
giderim.
5. Sur içi İstanbul unda dünyanın bütün medenî şehirlerindekilere
benzer bit pazarları kurulmalıdır. Sakın bit pazarı sözüne gülmeyin. Bit
pazarında bitten başka her şey bulunur. Berlin de Başbakan Madam Merkel in
evine çok yakın bir yerde bit pazarı kuruluyormuş ve o güçlü devletin güçlü
hükümet başkanı, Kaldırın bu pis sergileri demiyormuş. Dünyanın en büyük bit
pazarı İspanya nın başkenti Madrid de kurulur. Üç yüz küsur sabit dükkân, yedi
yüzden fazla sergi İnternetten İngilizce, Fransızca, Almanca kelimelerle bit
pazarı diye arayın, ne fotoğraflar göreceksiniz. Bendeniz zaman zaman
Dolapdere dekine gidiyor, kitap antika eşya topluyorum. Geçen ay evde üzerinde
balık resmi olan bir porselen tabağım kırılmıştı. Onu telâfi etmek için
Kasımpaşa Dolapdere deki İki çan kuleli Rum Kilisesi civarında kurulan bitpazarına
gittim. Bir sergiden elle boyanmış yedi Japon tabağı aldım Bu arada, Şişli
Belediyesi ni, pazar günleri Dolapdere de kurulan bitpazarına izin verdiği için
tebrik ediyorum, teşekkürlerimi sunuyorum. Bitpazarlarını bitli zanneden
belediyeleri de kınıyorum. Madrid de ve bütün medenî şehirlerde oluyor da,
İstanbul da niçin olmasın
6. Sur içi İstanbul unda büyük bir bina içerisinde,
Türkiye nin her yöresinde üretilen geleneksel el sanatı veya zanaatı
ürünlerinin satıldığı bir çarşı oluşturulmalıdır. Kütahya çinileri her yerde
bulunuyor Lâkin bazı sanat veya zanaat ürünleri bulunmuyor. İşte bunların
dükkânları olmalı. Kınık çömlekleri, ahşap üzerine oymalar, el dokuması
kumaşlar havlular, boynuzdan yapılmış eşya, yumuşak volkanik taştan yapılmış
figürler, neler neler Devlet bunlardan vergi almamalı Yerli halk, bunlara pek
rağbet etmez, buralara turistler, turlar halinde getirilmeli. Önemli bir husus
da şu, birtakım alavereci dalavereci kimseler buralardaki dükkânları kapıp hava
parasıyla devretmek isteyeceklerdir. Bu haşarata da imkân verilmemelidir.
7. Dalan zamanında 1985 te Eminönü nden Ayvansaray a
kadar sahildeki binaların tıraşlanması, yok edilmesi çok yanlış oldu. Bu sahile
tek katlı binalar, tesisler kondurulmalıdır. Kafeler, restoranlar, küçük çarşılar,
bedestenler Ayvansaray daki ahşap tekne tersaneleri canlandırılmalıdır.
8. Sur içinde klasik bir Türk evi yapılmalı, döşenmeli ve
müze olarak halka ve turistlere açılmalıdır. Biz Osmanlıların torunları
olduğumuzu iddia ediyoruz ama mekân konusunda gerçekten çok kötü durumdayız.
Bülbülüz diyoruz, karga yuvalarında oturuyoruz. Böyle bir müze açılırsa,
gençliğin bir kısmı belki gezer, ibretle bakar da ilham alır.
9. Şehrin büyük kısmı otomobil trafiğine kapatılmalıdır.
10. Bakü de olduğu gibi caddelere zeytin ağaçları
dikilmelidir.
11. Yeterli sayıda camiye bağlı kültür merkezleri, sanat
atölyeleri olmalıdır.
12. Yaya kaldırımları en az yüz sene dayanacak şekilde
estetik taşlarla sağlam şekilde kaplanmalıdır.
13. Eminönü nden Ayvansaray a doğru giderken yolun sol
tarafında bir yığın harap, çürük çarık, ha yıkıldı ha yıkılacak binalar vardır.
Bunların yerlerine güzel binalar yaptırılmalıdır. Balat ta Yahudi hastanesinin
karşısında harap bir eski zaman binası vardı. Restore edildi, ne güzel oldu. Bütün
binalar böyle olabilir. Bizde niçin bu niyet, bu irâde, bu kültür yok
14. Sur içi tarihî İstanbul bir huzur, sükûn, saadet,
kültür, sanat, medeniyet mekânı hâline getirilmelidir.
15. Şehremini nde Odabaşı Camii nin arka tarafında Kırım
kökenli vatandaşlarımızın çalıştırdığı bir çiğ börek dükkânı var. Son
gittiğimde bir börek 1 liraydı. Bendeniz 3 börekle çok iyi doyuyorum. Yanında 1
liralık ayran, yekûn 4 lira. Sur içi İstanbul unda yüzlerce çiğ börekçi olmalı.
Öğrenciler, dar gelirliler çok ucuza karnını doyurabilmeli. Bunlar teşvikle
olur Aksaray la Kumkapı arasında beş altı Uygur lokantası açıldı. Havuçlu etli
Özbek pilavı, buharda pişirilen, içinde satırla dövülmüş et bulunan Özbek
mantısı, etli samsa böreği ve daha neler neler Kumkapı Nişancı Camii nin
yakınındaki Mihman lokantasına arada bir gidiyorum. Yemekler nefis, fiyatlar
mâkûl Yurdun her köşesinden farklı lezzetler sunan lokantalar açılmalıdır.
Kebap ve lahmacun kültürünün yanında biraz da öteki yemek kültürleri olmalıdır.
Son yıllarda birkaç Filistin lokantası açıldı. Birkaç ay önce dostlarımla
birlikte, Fatih Kıztaşı Caddesi ndeki böyle bir lokantaya gidip felâfil yedik.
Ülkemizde 1 milyon Suriyeli mülteci var. Birkaç yüz Suriyeli lokantacıya imkân
sağlansa, işyeri açtırılsa hayata yeni bir çeşni ve lezzet katılmış olur.
16. Devlet mi, Kültür Bakanlığı mı, Belediye mi, bazı
vakıf ve cemaatler mi yapar .. Sur içi İstanbul una binlerce camekânlı kültür
köşesi yapılmalı; bunlarda çok meraklı, çok faydalı resimler, fotoğraflar, özlü
bilgiler paylaşılmalı. Halk ve gençlik aydınlatılmalı, yönlendirilmelidir. Bu camekânlara siyaset girmeyecek,
partizanlık girmeyecek, ideoloji ve cemaatçilik girmeyecektir. Kolay iş
demeyin. Söylemesi, teklif etmesi kolay, yapması çok zor. Bu konuda bir
teşebbüs olursa fikri ortaya atan bendeniz olduğum için sorulursa bir rapor
yazar gönderirim, hattâ teşhir edilecek malzeme de yollarım. Zamanımızda halkın
çoğu kitap okumuyor, televizyonlardan bir şey öğrenemiyor. Bari, (bakarlarsa)
böyle camekânlardan faydalansınlar. Buralara konulacak yazılardan biri şu
olmalıdır: İçinde hiç kepek olmayan beyaz, bembeyaz, en beyaz ekmek tüketmek
uzun vadeli bir intihardır. Vatandaş, sağlıklı yaşamak istiyorsan içinde katkı
maddesi ve boya bulunmayan kepekli ekmek ye İster misiniz fırıncılar buna
isyan etsinler
17. İSMEK kurslarında geleneksel millî sanatlarımızı
öğrenen ve ürün veren sanatkârlarımızın eserlerinin satılacağı en az beş dükkan
açılmalıdır. Şehrin her yeri Çin eşyalarıyla dolu, bunların içinde sanatlı veya
yarı sanatlı olanlar da var, ama bir tek İSMEK dükkanı yok. Olacak şey değil!..
Bu dükkânlardaki ürünler mâkul fiyatlara satılmalıdır. Çinli, seramik, porselen
veya topraktan demlik yapıyor, İstanbul da 5-10 liraya satıyor. Biz onun kadar
güzel ve mükemmel olmayan eserlerimizi 50 liraya 100 liraya satmaya kalkarsak
elbette alıcı bulamayız.
18. Yavuz Sultan Selim, Tebriz i fethettiğinde oradaki
sanatkârların bir kısmını İstanbul a göç ettirmiş böylece şehrin kültürüne,
medeniyetine, sanatına ilâvede bulunmuş. Günümüzde dünyanın her yerinden
sanatkârlar İstanbul a çekilmelidir. Başta Suriye Irak Azerbaycan Afganistan İran Çin
Hindistan Afrika ülkeleri İstanbul da el yapımı kağıt atölyeleri, sanat eseri
çömlek ürünleri veren yerler, el dokuması tezgâhları, fes, arâkiye, takke
Tahta oymacılığı Bunlara benzer yüzlerce atölye açılmalıdır. Turistlere mâkul
fiyatlarla hatıra eşyası ürettirilmelidir. Arkeoloji müzelerindeki elli kadar
çok enteresan eserin replikaları yapılmalı, bunlar özel metotlarla
eskitilmelidir. Turistlerin gezdiği yerlerde çok sıkı, disipline tâbi olmak
üzere bu eserler katlanır masalar üzerinde teşhir edilip, satılmalıdır. Bu
işlere rüşvet, alavere dalavere, şehir eşkıyalığı karıştırılmamalıdır. Bu sergilerde yabancı ülkelerden, Çin den
Hindistan dan getirilen kaliteli veya kalitesiz pashmaniler satılmamalıdır.
İstanbul da halen faaliyet gösteren güçlü bir meydanlar mafyası vardır. Böyle
işleri hemen kontrolü altına almak isteyecektir, buna da meydan verilmemelidir.
Vatandaş emekli olmuş, ayda eline 900 lira geçiyor. Geçim sıkıntısı çekiyor.
Böyle masalı bir sergi kurduğu takdirde ayda 600 lira ek gelir elde edecek ve
geçimi düzelecek. Böyle mütevazı ticaretler Hinoğlu hin, sergi kuracak, voliyi
vuracak. Bu proje bu ikinci kafayla yürümez.
19. Sur içi İstanbul unda en az on beş milyon kitaplık
dünya çapında bir kütüphane ve bilgi merkezi kurulmalıdır. Dünyada İstanbul ile
ilgili ne kadar kitap, broşür, ilmî makale, afiş basılmışsa, resim yapılmışsa,
sanatlı fotoğraf çekilmişse, İstanbul ile ilgili ne kadar belge ve doküman
varsa hepsinin asılları veya mikrofilmleri bir araya getirilmelidir.
20. Eminönü nden Eyüp e kadar tramvay hattı döşenmelidir.
21. Haliç te nostaljik yandan çarklı turistik bir vapur
işletilmelidir.
22. Sur içinden çıkacağız ama şu hususu da kayd etmeden
geçemeyeceğim: Vaktiyle o semtte deniz kenarında, gözlere bakma ve görme zevki
veren, bugün sadece gravürleri kalan o
şahane yalı da ihya edilmelidir. Bina okul, üniversite, sanat merkezi olarak
kullanılabilir. Turistik otel olacaksa, bölgenin kutsallığı dolayısıyla içki
satılmamalıdır. Sarayburnu ndan Ayvansaray a kadar sahile böyle birkaç yalı
kondurulmalıdır. Eski gravürlerden ilham alınabilir
22.9.2014