11 Eylül 2001 tarihli bir dizi El Kaide saldırısı Amerika
için milat olmuştu.
Sadece haritaları yeniden çizmek yetmiyor, kafaları
yeniden formatlayıp algıları yeniden dizayn etmek de gerekiyordu.
ABD putunu kendi yapıp kendi taparcasına hareket etti ve
kendisine düşmanlık edecek düşmanını kendisi oluşturdu.
Saldırı bütün aktörleri ile o kadar gerçeğe uygun şekilde
kurgulanmıştı ki bu mizansene hepimiz inanma ihtiyacı duyduk.
Determinist ilkeler toplumları yerinden oynatmaya
yetmiyordu.
Öyleyse tarihin gidişatına gerekçeler üreterek müdahale
etmek lazımdı.
Hemen düğmeye basıldı ve Batı uygarlığına karşı
medeniyetler savaşı başlatan düşman oldukça iyi tasarlanan kostümüyle sahnede
görünür oldu.
Çoktandır (yaklaşık on yıl kadar önce) Samuel Huntington
bu mizansenin altyapısını hazırlamış 1990 lı yıllardan itibaren uluslararası
ittifak ya da ihtilaflarda belirleyici olan unsurun politik ya da ekonomik
ideolojiler değil, medeniyetler olmaya başladığını ve 21. yüzyılda da bu
trendin devam edeceği tezini ortaya atmıştı.
Bu gerekçeden aldığı cesaretle Amerika ve İsrail İslam
dünyasına karşı pervasızca saldırıya geçti.
Afganistan ve Irak işgal edilirken, Suriye ve İran
Amerika tarafından sürekli tehdit altında tutuldu.
İsrail için bu bulunmaz bir fırsattı.
Filistin ve diğer Arap komşularına karşı düşmanlığını
artırdı ve kısa süre sonra Arafat ı Ramallah ta kuşattı.
2006 yılında İsrail in kaçırılan 8 askerini bahane ederek
Lübnan a girmesi de aynı cesaretin ürünüydü.
Ortadoğu İslam coğrafyasının dört bir yanında pıtrak gibi
türeyen fetva tandanslı şiddet yanlısı örgütler bu süreçten sonra dikkat çekici
biçimde artış göstermiştir.
Bunu tesadüfle açıklamak kabil değildir.
İsmi ile müsemma çok yönlü barışın adı olan İslam şiddet
ve tedhişin kaynağı gibi gösterilmek istenmektedir.
Özellikle Amerika da yaşayan Müslümanları sanık
sandalyesine oturtan bu operasyon 14 yıl sonra bu kez Avrupa nın önemli bir
başkentinde, Paris te bir başka şekilde gerçekleştirilerek Vandal ve barbar
Müslüman algısı tüm dünyayı saracak şekilde iyiden iyi yerleştirilecektir. Bu
kez sanık sandalyesine yerleştirilenler başta Avrupalı Müslümanlar olmak üzere
tüm dünya Müslümanlarıdır.
Paris saldırısı iki yönüyle de aklı başında hiçbir
insanın tasvip edebileceği bir şey değildir. Hem peygamberimizi karikatürize
ederek çizgiyle yapılan kutsala saldırı, hem de kutsala saldırana saldırı.
İkisinin de savunulacak bir tarafı yoktur.
Fenalıkla mücadele etmek yerine fenalık yapanı ortadan
kaldırmanın nehyi anil münker esprisine uyan bir yanı olmadığı gibi
küstahlaşıp, kabalaştığı an mizah da mizah olmaktan çıkar.
Batı bugün Müslüman dünyanın sabrını ölçmektedir. Bunu
yaparken hiçbir ilke ve kural da tanımamaktadır.
Neredeyse mazlum Müslüman milletlerin feryat ve figanla
karışık pasif direnişlerini ve mukavemetlerini bile şiddet kategorisine dâhil
edecektir.
Öbür taraftan batının onayından geçmiş devletlerin
yaptığı işgal ve kıyımlar hemencecik terör yerine savaş olarak
isimlendirilivermektedir.
Amerika ve Avrupa da yayılan nevzuhur İslamafobi (İslam
korkusu) saplantısı aslında yansıtma
(projection) olarak bildiğimiz bir savunma mekanizmasından ibarettir.
Batı sosyal anksiyeteden kurtulmak için korkusuna sebep
olan şeyi kendinden uzaklaştırıp başkalarına hamletmektedir.
Batı bugün kendi insanından hareketle bütün insanlara
karşı bir güvensizlik yaşamaktadır.
Aşırı önlem, olağanüstü tedbir ve zırhlı bir hayat insana
ve dolayısıyla topluma duyulan güvensizliğin ve itimatsızlığın bir
göstergesidir.
Nitekim Paris saldırısını gerçekleştirenler de yine
Paris te doğup büyüyenlerdir.
Üstat Sezai Karakoç un dediği hat üzerinde yürüyoruz.
Tarihte her medeniyet bir başka medeniyet tarafından
ortadan kaldırılmıştır. Bunun tek istisnası Batı medeniyeti olacaktır. Zira
Batı medeniyeti kendi kendini yok eden bir medeniyet olmaya doğru gitmektedir.
Korku eşya medeniyetinin insandan duyduğu korkudur.
Karşısında herkesi kendisi için tehdit olarak gören Batı
aslında korkusuna bir fail ve sebep aramaktadır.
Değil mi ki dünyayı kasıp kavuran kapitalist sistem
insan insanın kurdudur diyerek hükmünü
vermiştir; öyleyse korkulu rüya görmektense uyanık kalmak revadır.
Hattı zatında korku fizik dünyaya hapsolmuş insanın
metafizik olanla tanışması ve kalbinin yeni adresine taşınmasıdır.
Yeryüzünün neresinde olursa olsun her Müslüman
kutsallarını ve değerlerini hayata geçirerek korumalı ve kollamalıdır.
İnsanın taşıyamadığı ya da aciz kaldığı durumlar
Yaratıcının koruması altındadır.
Ahlak da, itikat ve ibadet de başında nöbet tutup bu
kavramlara her vakit bağlılık yemini ederek değil ancak onları yaşayarak
yaşatılıp kutsanmış olur.
İslam ın kutsallarına saldırı İslamsızlığın sokağa çıkıp
feryat etmesi olarak okunmalıdır.
Kızıp öfkelenmeli tepki gösterilmeli; fakat kendi
payımıza düşen muhasebeyi yapmayı da unutmamak gerek.
Kendi değerlerimizi kalem kullanmadan nasıl karikatürize
ettiğimizi, yanlış ya da eksik bilgilerle savunduğumuz değerlerin nasıl
birileri için kullanışlı malzemeye dönüştüğünü kritik etmemiz lazım.
Bir kere daha düşünmek için iyi bir fırsat değil mi, ne
dersiniz
HAMİŞ: Salı ve Perşembe günleri İnşallah bu köşede siz
okuyucularımı bekleyeceğim. Gelirseniz memnun olacağım. Allah bu başlangıcı
hayırla tamamlamak nasip etsin.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.