FRANSADA bazı resmî laik imamlar Hepimiz Charlie yiz
modasına uymuşlar Böyle imamların arkasında namaz kılınır mı .. Cevap: Charlie
İslama ve Resulullah Efendimize (Salat ve selam olsun ona) hakaret eden bir
yayın organıdır. Binaenaleyh ben de Charlie yim diyen bir Müslümanın dinden
çıkmış olmasından korkulur, onun ardında cemaat olunup namaz kılınmaz.
Türkiyemizde de Ben de Charlie yim diyenler var,
onları ne yapacağız .. Onların bir kısmı agresif=saldırgan İslam düşmanıdır.
Bir kısmı ise gafildir ve aldatılmıştır. Aklı az da olsa, hiçbir Müslüman, ben
Charlie yim demez.
Soru: Sen terörü doğru mu buluyorsun .. Cevap: Terörü
doğru bulmuyorum ama saldırgan İslam düşmanlarını da aklamıyorum. Âdil
düşünüyorum.
Charlie nin Resulullah Efendimize saldırması sonucu
meydana gelen hadiseler karşısında İslam dünyasının tepkisi yeterli olmuş
mudur .. Olmamıştır. Çünkü İslam dünyası paramparçadır ve kırsal kesim kültürü
hakimdir.
Ankara nın bu konudaki durumunu ve tutumunu nasıl
buluyorsun .. Doğru bulmuyorum ve desteklemiyorum. Adnan Menderes Demokrat
parti iktidarının Cezayir kurtuluş savaşında sömürgeci Fransayı desteklemesi
gibi bir şey oldu
Müslümanlar bu olup bitenlerden gerekli dersleri aldılar
mı dersiniz .. Diyemem. Müslüman Aleminde birleşip tek bir Ümmet olmak
konusunda hiçbir kıpırdanma, faaliyet ve ciddî teşebbüs yoktur. Ümmet birliği kurulmadan
ve işler ehliyetli kimselere verilmeden, bu ehliyetli kimseler işleri
istişare=danışma ile görmeden ıslah, iyileşme, düzelme, necat, felah olmaz.
Hâtemü l-Hülefa olan merhum Sultan Abdülhamid Han
hazretlerinin devr-i saltanatında Pariste, Voltaire in Peygamberimizi tahkir
eden piyesi sahneye konulmak istenmiş, dindar Padişah bunu duyunca baskı yapmış
ve mani olmuştu. Şimdi ne Osmanlı devleti var, ne Hilafet, ne de Sultan
Abdülhamid
Charlie nin İslama ve Peygambere yaptığı hakaretler bir
kere göstermiştir ki, İslam dünyası aksiyon değil, reaksiyon ve tepki
dünyasıdır, o da yeterli reaksiyon ve tepki değildir, son derece cılızdır.
Müslümanların aksiyon olmaları gerekir. Aksiyon
Müslümanının bilgi ve kültür boyutu güçlü, ahlak ve karakteri yüksek, estetik
ve sanatı düşmanlarından üstün olmalıdır. Bunlar olmazsa aksiyon olmaz.
Bir ilahiyatçı Hürriyet gazetesine beyanda bulunmuş,
Onlar Müslümansa ben Müslüman değilim mealinde bir laf etmiş. Acayip bir laf
Sorumsuzca sarf edilmiş bir cümle.
Bir Müslüman terörizmi kınarken, İslam düşmanlarını
aklamamalı. Madalyonun iki tarafına da bakmalı.
Büyük günahlar Ehl-i Sünnet mezhebine göre kişiyi dinden
çıkartmaz. Yeter ki, günahı helal kabul etmesin.
Paris teki Charlie hadisesinde on iki kişi öldü. Madalyonun
arka tarafında son otuz senede öldürülen on iki milyon Müslüman var. On iki
milyon Müslüman için feryat etmeyip de, Resulullah Efendimize hakaret edenlerin
yasını tutmak bir Müslümana yakışmaz.
İslam da terör yoktur ama azılı, agresif, provokatör, anarşist,
nihilist İslam düşmanlarına acımak ve sempati beslemek de yoktur.
İlahiyatçımız Papa kadar olamadı. Papa, Benim anama
söven, suratına inecek yumruğa hazır olsun dedi.
(İkinci Yazı)
Tayfun Gibi Trafik
TRAFİK sıkıntısı, çilesi, krizi, problemi İstanbul
halkının çok büyük kısmı için bir âfet ve felaket haline gelmiştir. Milyonlarca
insanımız günde üç dört saat kaybediyor. Üstelik ruh sağlıkları da sarsılıyor,
morallerinde çöküntü oluyor, strese düşüyorlar, ülke iktisadı zarar ziyana
uğruyor. Bu ne korkunç kayıptır.
Bazı ülkelerin başına tayfun felaketleri geliyor, üç beş
bilemediniz on gün sürüyor, sonra gidiyor. Bizim trafik felaketimiz öyle değil.
Bütün iş günlerinde devam ediyor.
Devleştirilen İstanbul un büyük küçük, geniş dar bütün
yollarında sabahları ve akşamları milyonlarca otomobil, içinde sadece sürücüsü
olduğu halde seyr ediyor. Beş kişilik otomobillerde sadece bir insanın
bulunması ne büyük bir israftır. Yollar yetmiyor Yakıt ziyan oluyor
Otomobilden, beşte bir yararlanılıyor
Paraya vurursanız, trafik sıkıntısı dolayısıyla
kaybedilen zaman, harcanan yakıt, yekûn olarak milyarlarca doları buluyor.
Bu trafik tayfununun çilesinin sıkıntısının belasının
çaresi çözümü yok mudur Vardır ama bir türlü bu çare ve çözümleri bulup hayata
uygulayamıyoruz.
Medenî kuzey ülkelerinde, mesela Hollanda da Danimarkada
büyük şehirlerde bisiklet çok yaygınmış, yaya kaldırımlarına paralel bisiklet
yolları varmış. Bizde bu da yok.
Niçin bu kadar çok otomobilimiz var ve halkımızın büyük
kısmı otomobili niçin bir statü haline getirmiştir
Vatandaşa, evden işe, işten eve toplum taşıma
vasıtalarıyla gitmesi söylenince suratı asılıyor, Ağabey ben insan değil
miyim cevabını verebiliyor. Sabah iki saat, akşam iki saat çile çekecek, yine
ille de tek başına kendi otomobiliyle gidip gelecek. İnsanlık, medeniyet
anlayışı böyle olan kimselerle tabiî ki, trafik meselesi çözülmez.
İnsanı insan yapan otomobil, lüks televizyon, müzeyyen
mesken, markalı giysiler değildir. İnsan ilimle, irfanla, bilgelikle, sanatla,
kültürle, yüksek ahlak ve karakterle, hayır yapmakla yücelir. Bunlar olmazsa,
otomobili cafcaflı da olsa yükselemez, hattâ alçalır.
Evet, bugünkü İstanbul trafiğinin sabah ve akşam
saatlerinde bir bela, afet, felaket, mecazî mânada tayfun haline gelmiş
olduğunu söylemek kesinlikle bir mübalağa=abartma değildir. Yaşıyoruz,
görüyoruz.
Ölümden başka her şeyin çaresi olduğuna göre bu trafik
belasının da elbette çareleri ve çözümü vardır. İdarecilerin, sorumluların
bunları arayıp bulmaları ve hayata uygulamaları gerekir.
Bu yazıyı niçin yazdım biliyor musunuz Geçen haftalardan
birinde, alış veriş için gitmiş olduğum Kumkapıdan Sultanahmette birkaç
kilometre ötedeki evime tam bir saatte dönebildim. Trafik, mıh çıkını gibi
kilitlenmişti. Böyle rezalet olur mu
İstanbulu bu kadar büyüten, trafiği bu hale getiren
zihniyeti affetmiyorum. Bir vatandaş olarak hakkım haram olsun.
24.01.2015